24 / 12 / 2024

Gökhan Avcıoğlu mimariye, şehirciliğe ve insana bakış açısını anlatıyor!

Gökhan Avcıoğlu mimariye, şehirciliğe ve insana bakış açısını anlatıyor!

Sosyal sorumluluk ve geleceğe bırakacakları binaları, yolları bu yüzden önemsiyorlar. Gökhan Avcıoğlu, arkadaşlarıyla birlikte nasıl bir yol çizdiklerini, ödülleri nasıl kazandıklarını, mimariye, şehirciliğe ve insana bakış açısını anlatıyor.



Biraz vakıf gibi çalışıyorlar. Sosyal sorumluluk ve geleceğe bırakacakları binaları, yolları bu yüzden önemsiyorlar. Gökhan Avcıoğlu, arkadaşlarıyla birlikte nasıl bir yol çizdiklerini, ödülleri nasıl kazandıklarını, mimariye, şehirciliğe ve insana bakış açısını anlatıyor. 


HELLO!: Bu kadar ödül sahibi olmak nasıl bir duygu? Zevk-i Selim sahibi biri olarak da nitelendiriliyorsunuz... 

Gökhan Avcıoğlu: Biz mimarlar, mühendisler ve yöneticilerden oluşan 60 kişiye yakın bir grubuz. 

Tabii kişi başına bir tane ödül alsak fena olmaz. Açıkçası ödüllerle yoğun ilgili olduğumuzu söyleyemem. Bizim için en güzel ödül; yaptığımız binalar ve mekânların kullanılıyor olması ve zaman geçtikçe hâlâ seviliyor, değerleniyor olması. İşte en büyük ödül bu. Ötekiler de bizim yatırımcılarımızın ve basının sevdiği şeyler. Tabii bu ödi'ıl törenlerinin, uzun süredir görüşemediğimiz insanları bir arada görmek gibi avantajları var. Odııl aslında bir bahane oluyor. 


HELLO!: Türkiye'deki pek çok projenin yanı sıra Malpler, Dubai, Amerika ve Libya'da da pek çok proje hayata geçirdiniz. Hangi proje Gökhan Avcıoğlu'nun duygusunu, özünü ve ruhunu yansıtıyor? 

G. Avcıoğlu: Artık bir sokak, bir mahalle ya da küçük bir şehir olıışturmak gibi şeyler ilgimi çekmeye başladı. Bunun sebebi de geçen yüzyılda kurulan ve son zamanlarda yapılan şehir ya da şehir parçalanılın çok başarılı olmaması. Tek bir bina ile ortama yaptığınız katkı küçük oluyor. Daha büyük ölçekli bir yaklaşım son zamanlarda üzerinde durduğumuz ve taruşuğımız bir nokta. 


HELLO!: Artık nasıl yaşam biçimleri aranıyor? Şehirleşme insanları yoruyor mu? 

G. Avcıoğlu: 20. yüzyıl pek çok vaatte bulundu: "Hepimiz kardeş olacaktık, dünya işçileri birleşecekti, her şey çok güzel olacaktı, vs..." Ama aşırı derecede materyalist bir dünyanın içinde olduk... Bizim asıl ilgimizi çeken insanların mutluluğu... insanlar nerede ve nasıl mutlu olur? 


HELLO!: Ama yoğun bir mutsuzluk var! G. Avcıoğlu: 20. yüzyıl vaat ettiği şeylerin hepsinde başarılı olmadı. 

Şimdi 21. yüzyılda biz de bir sentez çağına girdik. Gerçekten insanların her şeyi istedikleri gibi yaşayabilmeleri için ne lazım? İnsan üzerinden gidersek şehirlerin yaya ölçekli olması lazım. Otomobil geçici bir mutluluk veriyor ve bu mutluluğun bedeli bütün dünyanın kirliliği oluyor. Tabii ki şehir dışında pek çok mesafeyi yaklaştırıyor ama. 

Şehir içinde mümkün olduğunca otomobilsiz bir yaşam biçimi olmalı. insanlar yürüyerek gidebildikleri yerlerde daha mutlu oluyorlar. 

Bu yakınlıkları gözeten ya da uzaklıkları yakınlaştıran şeyler üzerinde çalışmak lazım. Bu da mahalle ölçeğini oluşturuyor, insanlar aı tık birbirlerini tanımak istiyorlar. Mesela Gezi Parkı çok önemli bir konuydu. Gezi Parkı'nda iki konu oldu: 'İtirazın inşaasf ve de 'katılımın arzusu'. Bu iki konu gelişti. Sadece yerel yönetimlerin ya da resmi makamların bir şeyler yapıp sunması modası geçti. Aı tık post-politik bir çağdayız. Politikalar çok önemli olmuyor. İnsanlara daha çok sorarak ve on lan işin içine dahil ederek projeler geliştirilmesi gerekiyor. 


HELLO!: Pekiyi bu süreçten ve Gezi olaylarından umudu musunuz? 

G. Avcıoğlu: Çook! Bu, aslında bizim yıllardır beklediğimiz bir şeydi. Şimdi bunu garipseyen yerel yönetimler ve kamu idaresi! "Biz bunları yapmak için göreve geldik ve yapıyoruz. Siz niye mutlu olmuyorsunuz, niye itiraz ediyorsunuz" sorusunu soruyorlar. Bunun cevabı yine kendi içinde. Bir şey yaparken sorulması gerekiyor. 

Evet, Gezi umut verici. 

Türkiye'de yaşayan yabancı kökenli pek çok arkadaşımla en çok konuştuğumuz ve gelecekle ilgili düşünceler ürettiğimiz konu bu. Ve de Gezi'nin bir nirengi, bir kırılma noktası olduğu... 

İşte Gezi'nin politik bir arka planı yok: Politika dışı. Aslında bu da şaşırtıyor. Poliükalaşacak sloganları olmayan bir konu. Türkiye'deki ticarete ciddi bir ölçüde yansıdı. Direnmeler de var. Tabii bunun getireceği komplikasyonlardan korkanlar da oluyor. Inovasyon Fuarı'nda Ali Koç ile başbakan yan yanaydı. Başbakan kendi eliyle ödül verdi Koç Grubu'na. Bence bunlar güzel işaretler!


HELLO!: Tabii İstanbul çok belirleyici oluyor ama "Anadolu'da hayat çok durgun" diyorsunuz. 

G. Avcıoğlu: Evet İstanbul şımarık ve büyük bir şehir! İstanbul her konuda deney yapılan ve çok özelliği olan bir metropol. İstanbul'a bakarak hareket etmek çok zor. 


HELLO!: İstanbul'un o özelliği kaldı mı? 

G. Avcıoğlu: Evet. Şu anda aşırı bir yükleme var! Anadolu derken kıyıların, İç Anadolu'nun, kış sporlarının olduğu yerlerin hâlâ ciddi potansiyeli var. Ama Anadolu durgun ve suskun! Onu harekete geçirmek için politikalar üretmek lazım. Aül kuvvet orada. Evet, 20 milyon İstanbul'da, ama geriye kalan 60 milyon oralarda. 


HELLO!: Sizin Anadolu 'ya dönük projeleriniz de var... 

İstanbul şımarık ve büyük bir şehir! Burası her konuda deney yapılan ve çok özelliği olan bir metropol. İstanbul'a bakarak hareket etmek cok zor Gökhan Avcıoğlu, "20. yüzyıl vaat ettiği şeylerin hepsinde başarılı olmadı. Şimdi 21. yüzyılda biz de bir sentez çağına girdik" diyor. 

G. Avcıoğlu: Evet, çok önem veriyoruz. Şimdi Eskişehir'de bir termal otel, Çorum'da bir fabrika, birkaç ev ve ofis projemiz var. Urfa sırada. Erzurum'da bir restorasyon projesi var. İşte böyle devam ediyor. Bizim ofisimizde çalışmış ve şimdi Anadolu'ya yerleşmiş birkaç isim var. Onların çalışmalarına da çok ciddi destek veriyoruz. 

Bodrum'da çok proje yapıyoruz. Bodrum bizim arka bahçemiz gibi. Bodrum da İstanbul'un bir parçası. İstanbul'da iki katlı ev yapma imkânı yok. Oııuıı için Bodrum'u seviyoruz. Bodrum'da denizin kenarında, dağın başında küçük ölçekli mahalleler yapma şansı var. İstanbul'da küçük ölçekli konut yapmak için şehrin çok dışına çıkmak gerekiyor. İstanbul'un kendine has zevki ya da İstanbul'daki bugünün çağdaş mimarisi konusunda 5-6 senelik bir şey var. Bir fikir yürütmek için erken. 


HELLO!: İstanbul'daki yüksek yapılarla ilgili görüşünüz nedir?

Gökhan Avcıoğlu, "Anadolu'nun hâlâ ciddi potansiyeli var. Ama Anadolu durgun ve suskun! Onu harekete geçirmek için politikalar üretmek lazım. Atıl kuvvet orada. Evet, 20 milyon İstanbul'da, ama geriye kalan 60 milyon oralarda yaşıyor" diyor. 


HELLO!: Bir anlamda vakıf gibi de çalışıyorsunuz sanki?.. 

G. Avcıoğlu: Evet, biz biraz vakıf gibi de çalışıyoruz. Çünkü elimizde çok malzeme birikiyor. Kitaplar, yazılı çizili dokümanlar, maketler, özel çalışılmış softvvare library'ler, kütüphaneler, vs... değerlendirmek için hakikaten gün yetmiyor. Ve açık ofis sistemi düşünüyorum, vakıf gibi: Şimdi GADEV diye bir vakfımız kuruluş aşamasında. Eğitim de vereceğiz. Önce yardımcı eğitim gibi vereceğiz. Çünkü mevcut eğitimler yeterli olmuyor. Biraz daha bol pratik, biraz araştırma laboratuvarı gibi... Hem eski hem de yeni mimariyi harmanlıyoruz... Uç yıl Alpaslan Ataman klasik mimariyi anlatacak. Ben de üç yıl onu nasıl bozarız diye anlatacağım. Mimarlık ile ilgili İstanbul'da bir okul kurmayı planlıyoruz. Aynı zamanda bir kitap projesi üzerinde çalışıyoruz. Klasik mimaride mimarlık geçmişiyle ilgili mimar Alpaslan Ataman ile 8 bin 500 yıllık mimarlık tarihi üzerine bir kitap çalışmamız var. Çünkü aslında tarih yazma fikri düşüncesi ilk Herodot'la Bodrum'da başladı. O zamandan beri bir tarih düşüncesi, kurgusu ve dokümantasyonu var. Bunun en etkili olduğu zaman ise Avrupa merkezli. Türkiye topraklan tarihin ilk yazıldığı ve Batı kültürlerinin çok önemli unsurlarının olduğu yerler. Selçuklu dan itibaren daha çok Doğu'ya doğru bir bakış açısı var. Kendi değerlerimizin üzerinden yola çıkarak bu çalışmaya başladık. 


HELLO!: Bu noktada gençlere neler öneriyorsunuz? 

G. Avcıoğlu: Kendilerini iyi hissettikleri işleri ve çalışma tarzını benimsesinler. Başkalarının dikte ettiği ya da başkalarının kurduğu sistemler üzerinde çalışınca samimi bir çalışma ortaya çıkmıyor. Bizim ofiste bile herkes kendi çalışma zamanını organize ediyor. Onlar için gerekli altyapıyı da sağlarız. Dijital teknoloji herkesin kendi dijital önerilerini ya da dijital dünya üzerinden önerilerini geliştirmek için çok ciddi bir fırsat. Herkese bir olanak sağlıyor. Bunu çok iyi bilmek ve üzerinde düşünmek gerekiyor. 

Hiç olmayan işler oluşuyor. Ara yüz gibi görünen durumlar ciddi bilişe dönüşüyor. 


HELLO!: Kendiniz için bu süreci hayal ediyor muydunuz? HeG. Avcıoğlu: Buradaki 'yüksek' dediğimiz yapılar Amerika için orta yükseklikte bile değil. Evet, yüksek yapılar yapılacak ama mesele şu: İstanbul'daki imar yönetmeliklerinin komşuluk ilişkilerini koparan bir tarafı var. Yeni bir arsada Nişantaşı gibi bir yer inşa etmek çok zor. Yani referans noktaları kayboluyor. Biz Şehircilik Bakanlığı'ııı da belediyeleri de uyarıyoruz. Maslak'taki gibi bahçe duvarlı bir gökdelen yaparsanız olmaz. 


HELLO!: Yurtdışındaki projeler peki? Sizi en tatmin eden? 

G. Avcıoğlu: Ukrayna'da Dışişleri için büyükelçilik binası yapıyoruz. Kiev enteresan hab'lardan biri. Yakında orada da bir hareketlenme oldu. Bitmiş ve gelişmesini tamamlamış şehirlerin kendine has eneıjisi var. İkinci değer dediğimiz şehirlerde ilginç potansiyeller var. Doğa ve yaşam kriterleri farklı. 

HELLO!: Kalıpların dışına çıkan, sorgulayan, sınırlarını ve kurallarını yeniden belirleyen bir mimarlık şirketini yönettiğiniz söyleniyor. Başarılı olmanızın sırn nedir? Hedefiniz nedir? 

G. Avcıoğlu: İmar, yönetmelik ve kanunların insanlar tarafından yapıldığını ve değiştirilebilir olduğunu düşündürmek istiyorum. Bizim önerilerimiz aksayan yönleri açığa çıkaran meseleler üzerinde oluyor. Dolayısıyla bizden sonrakiler için yeni bir şey açmaya çalışıyoruz. Kötü olan bir tarzda ısrar etmenin bir anlamı yok. Biz birbirinden faı klı programlarla çalışmayı seviyoruz. 


HELLO!: Kendinizi geliştirmek 64 "İstanbul'daki imar yönetmeliklerinin komşuluk ilişkilerini koparan bir tarafı var. 

Yeni bir arsada, Nişantaşı gibi bir yer inşa etmek çok zor. Yani referans noktaları kayboluyor." defleriniz bu kadar yüksek miydi? 

G. Avcıoğlu: Mimarlık ve inşaat yapmakla ilgiliyim ama olmazsa 'ölıırıım' diye de bir şey yok. 

Şıı anda beraber geçinip gidiyoruz, birbirimize zarar vermedikten sonra... Aşırı mimarlık sevgisi öldürür. Aşk(!) gibi olur. Hani birini aşın seversiniz. Onu mu seviyorsunuz, sevmeyi mi seviyorsunuz bilemezsiniz. Birbirine karışır. Orada bir tuzağa düşersiniz! Halbuki ben mimarlığı sevmiyorum, değiştirmeye çalışıyorum. 

Herkes kadar beğendiğim, hoşuma giden, içine girdiğimde keyif aldığım yerler var. Ama yapmaya başlayınca beni tamamen bir tuzak içine düşürecek bir durumun içinde olmak istemiyorum. Onun için fazla platonik yaklaşımlarım yok. Bunu öğrencilerime de söylüyorum: "Severseniz onun içinde hapsolur kalırsınız..." Değiştirmeye çalışın! Sizden önce olanlara yeni bir katkı 11e sağlayabilirsiniz? Sanatta da mimarlıkta da ne kadar bireysel etki ve katkı yaparsanız o kadar toplıımsallaşırsınız... Yani toplum sizi o zaman sever. Yoksa herkesin yaptığı şeyi yapınca sizinle niye ilgilensin? İlk başta radikal bir şey yapınca herkes bir tepki gösterir. Sonra yavaş yavaş o radikal tavırla çeşidi çoğaltıyorsunuz... Herkes ayııı şarkıyı söylerse bir anlamı yok. Radikal ve farklı olanın aslında hiçbir zaman bir formülü yok. Ancak ortaya çıktıktan sonra onun üzerinde konuşabilirsiniz ve formüle edebilirsiniz. Deneylere açık olmak lazım. Eskiden gençlere "İcat çıkarma" denilirdi. Şimdi, "Lütfen icat çıkartın" deniliyor. İcat çıkaran insanlara ihtiyacımız var. ? 


 Gökhan Avcıoğlu'nun sahibi olduğu Global Architectural Development'ın (GAD) yaptığı projeler arasında, ofis binaları, kamu ve ticari alanlar, İstanbul, Bodrum, Malpler, Dubai New Jersey, Washington DC, Virginia, Philadelphia, Connecticut ve Libya'da konut projeleri bulunuyor. GA Mimarlık, Manhattan, New York, İstanbul ve Washington DC'de restoran ve çeşitli mağazalar da tasarladı. Borusan Müzik Evi, One Ortaköy, NLF, Nevvada, TRGTRS, GDKP gibi ödüllü tasanmlar bulunuyor. 

Ayrıca İstanbul Shell Genel Müdürlük Binası, Esma Sultan, Bodrum Kuum Hotel, Beşiktaş Balık Pazarı gibi birçok karma kullanımlı, konut ve ticari projeye de imza attı. Gökhan Avcıoğlu meraklı bir kişilik. 

Ama onunki katılımcı bir merak: Türkiye'de ve dünyada insanlarla konuşuyor, onlan dinliyor ve de dünyayı geziyor, ama aynı zamanda çok çalışıyor.


Hello Türkiye


Geri Dön