23 / 12 / 2024

Gökhan Avcıoğlu Paris'te mimarlık eğitimi veriyor!

Gökhan Avcıoğlu Paris'te mimarlık eğitimi veriyor!

Mimar Gökhan Avcıoğlu"nun imza attığı projeler, bir restoran dekorasyonundan 56 bin metrekarelik konut kompleksine, Borusan Kültür merkezi restorasyonundan Beşiktaş Balık çarşısı sosyal projesine kadar çeşitlilik gösteriyor



Mimar Gökhan Avcıoğlu"nun imza attığı projeler, bir restoran dekorasyonundan 56 bin metrekarelik konut kompleksine, Borusan Kültür merkezi restorasyonundan Beşiktaş Balık çarşısı sosyal projesine kadar çeşitlilik gösteriyor. Autopia projesiyle 2010 Avrupa Gayrimenkul Ödülleri yarışmasıda Avrupa"nın en iyi 'mixed-use' mimari projesi ödülünü alan Avcıoğlu, Paris   Esa, Ecole Speciale D" architecture"da mimarlık eğitimi veriyor, New York"taki ofisini yönetiyor ve İstanbul"daki 22 kişilik ofisinde 22 ayrı projeye imza atıyor.

Mimar Gökhan Avcıoğlu"nun imza attığı işler onun çok yönlü kişiliğinin, sanat ve tarihe ilgisinin, coğrafyaya saygısının ve Türkiye "de yapılan yanlışlara kızgınlığının bir ifadesi aslında. En son Autopia projesiyle 2010 Avrupa Gayrimenkul Ödülleri yarışmasında Avrupa"nın en iyi 'mixed-use' mimari projesi ödülünü aldı. One&Ortaköy inşaatı tamamlanmaya yakın Gölmahal projesine imza attı. Bir yandan öğrencilere burs olanaklarını yaratıyor, yarışmalar düzenlemek istiyor, İstanbul için sosyal projeler uyguluyor, bir yandan da sergi ve kitabı için çalışmalara devam ediyor. Paris"te eğitim verdiği okul, New York"taki ofisi ve İstanbul arasında süren tüm bu koşturma arasında onu İstanbul"da masa başında çizim yaparken yakaladık.

S: Ülkemizde yapılan yeni binaları nasıl buluyorsunuz
G. Avcıoğlu:   Günümüz binaları geçmişin kalın taş duvarlı yapılarına göre çok daha ince. Bu binaların dayanıklılığını arttırmak için birtakım kimyasal malzemeler, yalıtımlar kullanılıyor. Binaların ömrü, seçilen bu malzemeler sebebiyle kısalmaya başladı. Günümüzde tasarımcıların ilgilendikleri şeyler daha çok moda renkler, trendler oldu. Halbuki zamansız ve hem kendine hem çevresine iyi enerji veren tasarımların geçerliliği değişmeyecektir. Bu konuda en çok hırpalanan, mimarlık ve şehircilik oldu. şžehirlerde nasıl toparlanacağını bilemediğimiz alanlar ortaya çıktı. İnsanlar bugün bir konut alırken hem yuva almak istiyor hem de mal almak istiyor. Yani ev, hem yuvan olacak hem de ileride sattığında para getirecek, sen otururken değer kazanacak. Bunlar yeni parametreler, bunların mimariyle ilgisi yok aslında. Bu tasarımcıdan veya mimardan beklenecek bir şey olmamalı. Ürünün nesne olarak ilginçliği ya onu çöpe gönderir ya da müzeye kaldırır. Mimaride de müzeye kalkmayacağına göre takdir edilmesi önemlidir. Mimarın aradığı şey de bu takdiri yaşamaktır. Ben de bu lezzeti eski binalarda buluyorum. Eski binaların içinde çalışmaktan keyif alıyorum, eski bir hikayeye yeni bir paragraf yazmak gibi oluyor.

YUVA MI MAL MI İKİLEMİ...

S: İstanbul"a pek çok gökdelen yapıldı. Bu yeni yüz, sizi heyecanlandırıyor mu, yoksa bunlar sizin için fırsatçı ve agresif tasarımlar mı
G. Avcıoğlu:   İstanbul gibi eski şehirlerin yüksek binalara ihtiyacı vardır, yatayda genişleyemeyeceği için yükselmesi gerekir. Yüksek yapı üzerinde çalışmak strüktürel bir konudur, inovatif bir konudur. Gayrimenkul konusu değildir. çünkü o bina şehre bir nirengi noktası olacak, bir point olacak. İçeriden dışarısının nasıl göründüğü değil, dışarıdan o binanın nasıl göründüğü önemlidir. La Sagrada Familia gibi bitmese de olur, kötü bitirmektense ütopik bir bina da olabilir.

S: İstanbul"un çehresine eklenen Norman Foster imzalı binalar, Zaha Hadid projeleri için ne düşünüyorsunuz
 Bir tane daha Norman Foster binası yerine, Norman Foster"ın tüm binaları gezmiş, sindirmiş, dünyanın farklı örnekleri gezmiş birinin İstanbul için farklı hayat projeleri geliştirmesi çok daha güzel olur görüşündeyim. Gayrimenkul sektörünün yuva mı mal mı ikilemini yaşayan projeleri yerine mimarlara strüktürel işler verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Paris"teki Eyfel kulesi gibi. Binadan ziyade, şehircilik anlamında çalışılması lazım. Zaha Hadid"in projesi bu açıdan başarılıdır. Kartal"a yeni bakış açıları katmıştır.

S: Tasarımlarınızda teknolojiyi çok kullanıyorsunuz. Saniyenin onda biri sürede, milyonlarca form ya da çözüm arasından en uygun olanını yaratan programları kullanmak örneğin. Bu sizin yaratıcılığınızı öldürmüyor mu
G. Avcıoğlu:   Hayır, çünkü teknoloji teknik demek. Yani bir şeyi yapmak için sistem geliştirmek demek. Bence mimarlık, dünyaya bir şey eklemek, sığınmak, simgeleştirmek ve buna benzer duyguları ortaya çıkartmak için bina yapma uğraşı tekniği. Bilgisayar da bunun için bir araç.
www.gadarchitecture.com

MÜTEAHHİTLER DEĞİL, MİMARLAR İşžVEREN OLMALI

- Artık pazarlama taktiklerinde mimarın ismi öne çıkarılıyor. Yani mimar, sözünü ettiğiniz değeri binaya yüklüyor. Bugün bazı mimarların ismi rant sağlayan bir etki yaratıyor¦
Alıcının mimarlar üzerinden karar vermesi çok doğru. Müteahhit üzerinden alması sıkıntılar yaratıyor, bunun sonuçlarını deprem sonrasında gördük. Mimar diplomalı ve işinin sorumluluğunda, o yüzden mimar daha da fazla ön plana çıkmalı. Mimarın adı imar etmek kelimesinden geliyor. Müteahhitler, mimarın iş vereni olmamalı, tersi olmalı. Ben seçmeliyim projemi kimin yapacağına. Tabii bu durum, piyasadaki her mimar için de geçerli olamıyor maalesef. Bu yüzden özellikle Türkiye"deki üniversitelerde 'arazi ve bina geliştirmeci (developer)' ve 'afet yönetimi' bölümlerinin kurulması üzerine de çalışıyoruz bir yandan.

KRALLARIN KAVİMLERİ KORUMAK İçİN BAşžLATTIĞI BİR MESLEK BU
- GAD olarak pek çok sosyal sorumluluk projesine imza atıyorsunuz...
Gökhan Avcıoğlu:   Tasarım ve mimarlık, sosyal konular ve politikayla iç içedir, beraber hareket ederler, biri olmayınca diğeri eksik kalır. Bu, şehir kurmaya hatta ülke kurmaya kadar giden bir süreç. En eski mesleklerden de biri. Kralların kavimlerini korumak için başlattığı bir meslek. Bugüne geldiğimizde teknolojinin artması ve yerleşmenin hız kazanmasıyla birlikte
-savaşların olmasına rağmen- büyük bir nüfus artışı söz konusu oldu. Bu nüfusun yarattığı talep nedeniyle imalat ortaya çıktı, imalat, talebi pekiştirdi. Kısaca yaşadığımız dünyayı kötü kullandığımız bir yüzyıl geçirdik. Yeni yüzyılda bir sentez yapmaya çalışıyoruz; bu nedenle tasarımın sosyal sorumluluğu eskiye göre çok daha önemli. Bu yüzyılda artık 'yapmamak' üzerine tasarlamak gerekiyor.
milliyet Emlak/ Yasemin Aksoy


Geri Dön