İlber Ortaylı, Şemsi Ahmet Paşa Camii tartışmasına katıldı!
Mimar Sinan’ın elinden çıkma Şemsi Ahmet Paşa Camii, tartışmalarına Prof. Dr. İlber Ortaylı da katıldı.
Üsküdar sahilinde Boğaziçi’ne bakan cephesiyle tanınan, Mimar Sinan’ın elinden çıkma Şemsi Ahmet Paşa Camii, tartışmaların odağında. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaya yolu projesi için önünde çalışmalara başlanan caminin dokusunun, dönüşsüz bir şekilde tahrip olacağı öne sürülüyor. Bu iddialar lafta kalmadı; denize çakılan kazıklar sonucu, cami duvarları çatladı. Yoğun itirazlar sonucu İBB, şu an için çalışmaları durdurdu.
Prof. Dr. İlber Ortaylı konuyu bizzat yerinde gözlemek için Şemsi Ahmet Paşa Camii’ne gitti.
Ortaylı, "Mimar Sinan’ın önemli bir özelliği var; büyük, muhteşem camilerin yanında küçük, zarif camileri de sever. Onları yapmayı da bilir. İşte Şemsi Ahmet Paşa Camii onlardan biri. Karşıdaki Molla Çelebi Camii de öyle. Sinan’ın daha da sevdiği bir husussa modelleri küçültmektir; örneğin Tophane’de Kılıç Ali Paşa Camii Ayasofya’nın minyatürü gibidir." dedi.
Ortaylı sözlerine şu şekilde devam etti, "Şemsi Ahmet Paşa Camii’nin özelliği, kıyıda bulunması ve rüzgâra açık olmasıdır. Bu yüzden ne minaresine ne de kubbesine kuşlar konar. Halk, bu özelliğinden dolayı ‘Kuşkonmaz Camii’ demiş buraya. Bugün bile bakın, kuş konmuyor buralara. İşte şimdi de burada rüzgâr ölçümü yapılıyor. Çirkin bir kule… Tabii ki rasat bakımından lazım ama mimari bakımdan hiç hoş değil. Kuşkonmaz Camii’nin zaman içinde önemli tahribat gördüğü açık. Bunu zaman yapmıştır. Bu nedenle ilk önce Atatürk’ün emriyle ancak 1940’larda gerçekleştirilen bir tamirat ve ardından 20. yüzyılın sonuna kadar uzanan restorasyonlarla cami bugüne kadar gelebildi."
Ortaylı açıklamasını şöyle sürdürdü, "Nedense Sinan’ın bu pandantif eseri herkesi rahatsız ediyor. Fakiri de zengini de cahili de okumuşu da çok rahatsız ediyor. Sinan’dan çok bildiğini zannedenler var.
İşte bu kazıklar… Burayı genişletecekler, sonra oturup çay içecekler herhalde. Güzel bir şey gördüler mi akıllarına hemen yiyip içmek geliyor bizim halkın. Bizim Topkapı’ya da dolma tencereleriyle gelirlerdi."
Hürriyet