04 / 05 / 2024

İstanbul, Manhattan olmalı mı olmamalı mı

İstanbul, Manhattan olmalı mı olmamalı mı

Son günlerde İstanbul'un siluetini bozan yüksek binalar çerçevesinde bir takım tartışmalar yürütülüyor. Peki, gerçekten İstanbul gibi tarihi ve kültürel derinliğe sahip bir kentin gelişme stratejisi yükselen binalar mı olmalı



Bu şehrin silueti gökdelenlerden oluşan Manhattan tarzı bir yapılaşmaya ihtiyacı var mı Manhattan'a benzemiş bir İstanbul kendinden neler kaybeder

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın katıldığı bir toplantıda sarf ettiği, "İstanbul Manhattan olmamalı. Manhattan 200 yıl önce herhalde bir bataklık ve adalar topluluğuydu ama bundan 2 bin yıl önce bir İstanbul vardı. Kimsenin bu kenti rant açgözlülüğüyle baskı altına almaya, bu silueti yok etmeye hakkı yok" sözleri uzun zamandır tartışma konusu olan bir konuyu gündeme taşıdı.

Aynı toplantıda Bakan Günay'ın, "İstanbul'u sevenlerin başlarını yastığa huzurlu bir şekilde koymaları mümkün değil. İstanbul ile ilgili maddi ve manevi büyük bir sorumluluk altında olduğumuzu düşünüyorum. Bu şehir emsalsiz bir şehir. İnsanlığın en eski yerleşim merkezlerinden biri ve 2 bin yıllık imparatorluk başkenti. İstanbul ile ilgili daha ciddi bir kamuoyu baskısına ihtiyacımız var. İnanılmaz lobiler oluşuyor. Bu rant açgözlülüğü İstanbul'u ağır ağır bir ahtapot gibi sarmaya başladı. Bunun için kamuoyu duyarlı olursa İstiklal Caddesi'nde, Yıldız çevresinde, Boğaz'ın Karadeniz'den veya güneyden gelirken gördüğümüz o emsalsiz siluetine karşı yapılan yanlışa hep beraber karşı koyarsak belki mesafe alabiliriz" şeklinde konuşması gözleri İstanbul'da yaşanan mimari hareketliliğe çevirdi. Biz de İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ve Marmara Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selçuk Mülayim'e, İstanbul gibi tarihi ve kültürel derinliğe sahip olan bir kentin gelişme stratejisinin nasıl olması gerektiğini sorduk.

İSTANBUL'U MANHATTAN'A BENZETMEK KABUS GİBİ BİR DEĞİŞİM

İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, İstanbul'un tarihi kimliği ve doğal güzelliğiyle öne çıkan bir kent olduğunu vurgulayarak, "Onun çağdaş gelişimin sergilendiği alanları da olacaktır. Ancak bunlar tarihi kente tepeden bakan ve onu sömüren yapılar olmamalı. Daha uzakta ve tarihi kente fiziksel ve görsel olarak karışmayan gelişme alanları tanımlanmalı" dedi. İstanbul'u silueti gökdelenlerden oluşan Manhattan gibi bir şehir yapmanın kabus gibi bir değişim olacağına dikkat çeken Ahunbay, "Manhattan kendine göre bir mantığı ve estetiği olan bir yer. Çünkü gökdelenler birbirini gözeterek yapılmış ve ona göre bir siluet gelişmiş. New York 19. yüzyıl gelişmesinden çok gökdelenli siluetiyle kimlik kazanmış bir şehir. Bizdeki Manhattanlaşma ise tarihi ve doğal güzellikleri kemiren, Boğaz ve tarihi yarımada siluetini ezen, kabus gibi bir değişim. İstanbul'un hiçbir şehirde olmayan güzelliklerini, özgün değerlerini yok eden Manhattanlaşma bizce istenmeyen, tepki doğuran bir olay" diye konuştu.

Prof Dr. Ahunbay dünyada İstanbul gibi tarihi ve kültürel derinliğe sahip şehirlerin çok iyi korunduğunu söyleyerek şöyle devam etti: "Kentleri korumak şehir yönetimlerinin işi. Önce buna inanmaları ve ona göre örgütlenmeleri gerekir. Hem iyi bir denetim uygulamak hem de gelişim yönünü doğru çizmek, kaliteli iş peşinde olmak gerekir. Yıllardır İstanbul için nazım planlar yapılıyor. Bilimsel verilere göre gelişim hedefleri ve nüfus sınırları çiziliyor. Eğer şehircilik diye bir bilim dalı varsa, ekoloji önemliyse, bu konulara ağırlık verilmesi gerekir." Bu tarihi ve kültürel zenginliği rant çevrelerinden korumak ve gelecek nesillere aktarmak için mutlaka önlem alınması gerektiğini söyleyen Ahunbay şunları ekledi: "Öncelikle kent yönetimlerinin doğru hedeflere odaklanması ve onlardan sapmamaları gerekiyor. Halkın bilinçli olması, örgütlenmesi ve hukuk sisteminin korumayı desteklemesi gerekli. Kentine sahip çıkamayan halklar gelecek kuşakların acımayla, belki de lanetleyerek baktıkları zavallılar olur."

TARİHİ DOKU ÇOK KATLILARIN GÖLGESİNDE OLAMAZ

Marmara Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selçuk Mülayim ise Kent ve binaların bütünleşmesinin, kesinlikle topografyayı, tarihi ve doğayı göz önüne alan bir tasarım sürecinde ortaya çıkması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Selçuk Mülayim, "Bu şehir bin 500 yılda bu hale geldi. İnsanın doğaya yaptığı katkılarla nihayet bir yüzyıl öncesine kadar kendini iyi koruyabilen bir siluet, bir görüntü hakimdi. Fakat çok katlılar başlayınca, daha doğrusu kitlesel iç göç başlayınca yapılaşmada da iş çığırından çıktı" dedi. Çok katlıların gölgesinde kalmış tarihi bir dokunun olamayacağını ifade eden Mülayim, "Yüksek binadan kastımız öteden beri Galata Pera kesiminde gördüğümüz diklemesine yükselen konut ve işyerleri. Ama tarihi yarımada, Üsküdar, Kadıköy kesiminde gördüğümüz enlemesine yatay gelişen mimarinin farkı göze çarpıyor. Bir taraf testere dişi gibi. Öbür taraf dalgalı, hoş, doğayla barışık bir hat teşkil ediyor. Şimdi bunun bir tarafıyla oynanmaya başlandı. Doğuda testere dişini arttırmak çok yanlış bir şey değil. Ama tarihi yarımada'yı ya da yakın çevresini bu tür çok katlılarla donatmak çok yanlış olur. Çok katlıların gölgesinde tarihi bir doku olamaz. İstanbul gibi bir kentin de zaten böyle bir gelişmeye ihtiyacı yok" diye konuştu.

Prof. Dr. Selçuk Mülayim İstanbul'un doğal sınırları dışına çıkan obez bir kente dönüştüğünü ve bunun en büyük sebebinin kitlesel iç göç olduğunun altını çizerek, Anadolu'da başka cazibe merkezleri oluşturarak bu göçün engellenmesinin şehri korumak için şart olduğunu belirtti. Manhattan'a benzemiş bir İstanbul özünden çok şey kaybedeceğine dikkat çeken Mülayim, "O zaman İstanbul başka bir şey olur. Buna hiç ihtiyacı yok. Dubai gibi, Katar gibi bir yer olur. Oralarda yeni yeni Manhattanlar oluşturmak mümkün. Ve eski doku olmadığı için yanlış da değil. Ama burada var olan çok güzel, çok derin bir kültürü başka bir şeye dönüştürmek yanlış bir şey" dedi.

Tarihi dokuyla oynamamak gerekir

İstanbul içinden deniz geçen, 3 parçalı karalarla bezenmiş, insanın ve tarihin el ele vererek oluşturduğu bir kent. Bu nedenle uzmanlara göre dokusuyla oynamamak ve bu dokuyu korumak gerekiyor. Zira çok katlılarla birlikte tehlikeli bir yola giriliyor.

ARZU AKYOL/Yenişafak


Geri Dön