14 / 11 / 2024

İşyeriniz depreme hazır mı?

 İşyeriniz depreme hazır mı?

Türkiye'de deprem zamanı binaların ne kadar dayanıksız olduğunu gördük. Binaların dayanıksız olduğu oranlarını biliyoruz ama ne kadar dayanıklı olduğunu bilmiyoruz. Evlerimiz dışında yaşamımızın çoğu zamanı işyerlerimizde geçiyor. Peki işyerlerimiz ne dur







Türkiye'de binaların ne kadarının depreme dayanıklı olduğuna dair bir araştırma yok, ama çoğunun ne kadar dayanıksız olduğunu daha önce yaşanmış depremlerde gördük.


Binaların deprem yönetmeliğine göre inşa eden, zemin özelliklerini dikkate alan, uygun malzeme kullanan, acil çıkış planları olan eşyalarını sabitleyen işyeri sayısı çok çok az.


Özellikle KOBİ'lerde durum çok vahim. Diğer taraftan organize sanayi bölgeleri de fay hatları üzerinde veya yakınında, sel rotaları üzerinde kurulmuş vaziyette.


Yüksek katlı plazalar da risk altında


Yüksek katlı ve farklı işyerlerinden oluşan plazalarda ofis donatılarının devrilme risklerinden acil çıkışlara kadar birçok konu büyük tehlike oluşturuyor. Bu yapılarda çoğu acil çıkış merpeni sigara içme alanı veya fazla eşyaların konulduğu depo alanı olarak kullanılıyor. Çalışanların konuya önem vermemesi, talepkar olmaması ise ayrıca bir sorun teşkil ediyor.


Yüksek katlı yapılarla ilgili deprem yönetmeliği yok


İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, yapı stoğumuzun genelinin depreme dayanıldı olmadığını, bugün İstanbul’da yaşanacak 7 şiddetinde bir depremde pek çok işyerinin devredışı kalacağını söylüyor:


2000 yılı sonrası yapılmış yapıların kısmen güvenli oldukları söylenebilir, ama 2000 öncesi yapılmış olan yapıların büyük bir çoğunluğunun deprem güvencesi olmadığını biliyoruz. 1999 yılında yaşadığımız depremde bölgedeki yapıların yüzde 6’sı göçtü, yüzde 7İi ağır hasar gördü, yüzde 12’si orta hasar gördü, dolayısıyla yapıların yüzde 25’i oturulamaz hale geldi. Bugün İstanbul’un yaşayacağı bir depremde yaklaşık olarak yüzde 25 mertebesinde yapı oturulamaz duruma gelecek. Ne yazık ki 1999 yılında yaşamış olduğumuz depremde sadece konutlar hasar görmedi, işyerleri de alışveriş merkezleri de önemli ölçüde hasar gördü. İstanbul’da konut nitelikli üretilen ama sonradan bozularak işyerine çevrilen, işyeri olarak kullanılan bodrum ve zemin katlardaki işyerlerinde önemli sayıda insan çalışıyor. İstanbul’un yaşayacağı 7 ve üzeri bir depremde önemli ölçüde işyeri devredışı kalacak.



Peki ya plazalarda durum nedir, yüksek katlı plazalar depreme ne kadar dayanıklı? 


Cemal Gökçe “yaşayarak göreceğiz” cevabını veriyor ve nedenini şöyle açıklıyor: 


Bizim bir deprem yönetmeliğimiz var, bu deprem yönetmeliği 60 metre yüksekliğe kadar olan yapılar için geçerli, fakat yüksek katlı yapılarla ilgili bir yönetmeliğimiz halen yok. Dolayısıyla bu binaların nasıl ve neye göre yapıldıklarını gerçekten bilmiyoruz. Bu yapıların depremde ayakta kalıp kalmayacaklarını ne yazık ki yaşayarak göreceğiz.


Depremden sonra birçok kişi oturduğu konutun depreme dayanıklı olup olmadığını anlamak için inşaat mühendislerinin kapışını çaldı. Başvurması da doğaldı çünkü 1999 depremi Türkiye tarihinde milat olacak bir depremdi. Fakat başvuru yapanların büyük bir kısmı ev sahibiydi. Sanki depreme sadece evde yakalandırmış gibi, işyeri olarak 'gelin benim işyerim depreme dayanıklı mı' diyen şirket sayısı çok az.


Depreme dayanıklı işyeri nasıl olur?


Depreme dayanıklı bir binanın öncelikle zemin etüdünün ve uygun teknikle inşasının yapılmış olması gerekiyor. Diğer önemli bir nokta da dolap, raf, çay-kahve makinası gibi devrilme riski yüksek ofis araç gereçlerinin sabitlenmesi.


GEA Arama Kurtarma Grubu Koordinatörü Umut Dinçşahin, depremlerden sonra meydana gelen zararların büyük bölümünün sadece bina yıkımlarından değil yapısal olmayan unsurlardan kaynaklandığına dikkat çekiyor.


Dinçşahin’in sözünü ettiği ofislerde yapısal olmayan elemanların yarattığı tehlike kaynaklarından bazıları şöyle:


-İnce yapı elemanı olarak tanımlanan duvar kaplamaları, asma tavanlar, güvenlik filmi kaplanmamış geniş cam yüzeyler, aydınlatma elemanları, kablo taşıyıcı tavanların düşmesi, kırılması;

-Acil çıkış yollarına konulan mobilyalar veya ofis ekipmanları;

-Düşen ve devrilen eşyaların çıkış yollarını kapaması;

-Dolapların kapaklarının açılması dolaplardaki eşyaların veya klasörlerin düşmesi;

-Açık ofislerde hiçbir yere sabitlenemeyen mobilyaların devrilmesi;

-Ofislerde çok sık kullanılmayan düzensiz depo ve vardiyelerde bulunan belirsiz maddelerin bulunması.


Bu gibi tedbirsizlikler yaralanmalara ölümlere, tahliye etme güçlüklerine kayıplara neden oluyor.


1999 depremi sonrasmda inşa edilen bina ve işyerleri uygun inşaat tekniği ve zemin etüdlerine önem verilerek yapılsa da yapısal olmayan hasarlarla ilgili önlem hemen hemen hiç alınmıyor. AKUT Arama Kur Derneği Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Başkanı Dündar Şahin, “Küçük bir test yapmak isterseniz, Pazartesi günü ofis veya fabrikanıza

gittiğinizde hemen arkanızdaki dolabın sabitlenip sabitlenmediğini, kritik makina parkurunuzun sabit olup olmadığını veya çok kritik şirket bilgi ve operasyonlarının ana bilgisayar serverinizin durumunu kontrol edebilirsiniz" diyor.


Peki yeni binalar daima depreme dayanıklı mı oluyor? 


Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Gül Ünal, bu soruya şöyle yanıt veriyor:


Deprem bölgesinde yer alan veya yeni inşa edilecek yapılara ilişkin tüm teknik tanımları içeren, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan bir Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik bulunmakta. Yasal olarak tüm yeni inşa edilen yapılarda bu yönetmeliğe uymak zorunluluğu var. Ama özellikle 2011 Erciş Van depremlerinde yıkılan yeni binalar, yapı projelerinin tasarımı, uygulama ve/veya denetim aşamasında bazı aksaklıklar olduğunu az bir şekilde gösterdi.


Sizin şirketinizde acil durum planı var mı?


İşyerlerinin başta deprem olmak üzere tüm diğer afetlere dayanıklı olabilmeleri için öncelikle afet acil durum planlanının hazır olması her yıl uygun sayıda tatbikatla bu oranların denenmesi, gerekli iyileştirme, geliştirme ve değişikliklerin yapılması gerekiyor. Ama ne yazık ki piketlerin çoğunda deprem ve afet Yönetmeliği bile yok. Yenibiris.com üzerinden insan kaynakları uzmanlarına şirketlerinde deprem ve afet yönetmeliklerinin olup olmadığını sorduk. 832 insan kaynakları yetkilisinden yüzde 62.7'si böyle bir yönetmeliklerin olmadığını belirtti. 


Deprem ve acil durumlarla ilgili yönetmeliği olan birçok şirkette çoğunlukla bu yönetmelikler sadece yazıda kalıyor. Şirketlerde acil durum ekiplerine dahil olan bireyler ya ekip üyesi olduklarını bile bilmiyor ya da bilseler de eğitim almadıklarından ne yapacaklarından haberesizler.


Dündar Şahin acil durum planlamasında yapılan önemli bir hatanın da ekiplerin koruma, kollama, kurtarma, yangın, ilkyardım ekipleri gibi fonksiyonel olarak ayrılarak farklı eğitimlere tabi tutulmasını söylüyor ve ekliyor:


Yapılacak acil durum planlanması ortaya çıkan her yüksek risk başlığına cevap verebilmeli ve tüm çalışanlar tarafından biliniyor olması gerekli.



Şirketlere acil durum planlama eğitimleri veren Beyaz Gemi eğitmenlerinden Şebnem Tezcan, özellikle küçük işletmelerin büyük bir kısımda afet hazırlıklarıyla ilgili bir planlama bulunmazken, orta ve büyük işletmelerde bu konunun daha titizlikle ele alındığını söylüyor.


Şebnem Tezcan, acil druum planı yapmak için 8 temel adımı şöyle sıralıyor:


-Ekiplerin oluşturulması

-Tehlike ve risk analizinin yapılması

-Zarar azaltma planlarının yapılması

-Komuta ve acil durum servisleri oluşturulması

-Afet durumlarında detayları yerine getirmek için prosedürlerin oluşturulması

-Eğitim ve tatbikatların yapılması

-Yardımlaşma ve işbirliği bilincinin geliştirilmesi

-Acil durum malzemeleri sağlanması


Şebnem Tezcan, “Yasalarla tanımlanan ve istenen hazırlıkların yapılması elbette önemli ancak bundan daha önemlisi bizlerin bu hazırlıkları sorması, öğrenmesi, önemsemesi ve uygulaması olacaktır. Kendi iş yerimizin acil durum planının detaylarıyla bilmeliyiz, çocuğumuzun okulunun acil durum planını merak etmeli ve öğrenmeliyiz. Yine eşimizin, ailemizin diğer fertlerinin çalıştıkları yerlerin acil durum planlarını öğrenmeli, bu planların gerçekten uygulanabilir olup olmadığından emin olmalıyız. Yani burada belirleyici olan iş yerlerinin afet planlarının olup olmamasından ziyade, çalışanların bu planları ne kadar benimsedikleri ve uyguladıkları olmalıdır” diyor.


Afet tatbikatı tiyatro provasına benzer


Arama kurtarma eğitimleri veren kuruluşlar, gittikleri şirketlerde ne istediğini bilmeyen ya da yanlış bilgilendirilen pek çok personelle karşılaştıklarını söylüyorlar.


Umut Dinçşahin, ağaca ip bağlayıp camdan inmeye çalışanlardan, merpenden yukarı kata çıkarak kurtulacağını düşünenlere kadar pek çok yanlış bilgi sahibi kişiyle karşılaştıklarını söylüyor. Gittikleri şirketlerde kendilerini en çok üzen şeylerden birinin de yangın veya deprem alarmı verildiğinde dışarı çıkmayan, iş toplantısını bölmeyen veya elinde çay veya kahvesiyle toplanma alanına sallana sallana giden, konuyu önemsemeyen çalışanlar ve yöneticiler olduğunu söyleyen Dinçşahin, ”Afet tatbikatları bir tiyatro oyununa hazırlanmaya benzer provada ne yaparsanız oyunda da aynı şekilde oynarsınız. Afet tatbikatlarında ne yapıyorsak reflekslerimiz ona göre şekil alır ya da hiçbir şekil almaz” diyor.


Dinçşahin bu konuda çok iyi düzenlemeler yapan şirketler de olduğunu söyleyerek Unilever’i örnek gösteriyor: 


Bütün çalışanlarının (hatta aielerini) ve bütün ofislerini kapsayan hazırlıklar, risk analizleri, potansiyel tehlikelere karşı dekorasyon değişiklikleri yapıyorlar. Her fabrikada arama kurtarma ekipleri mevcut ve aynı zamanda her ofiste tahliye kontrol ekipleri kuruyorlar. Afet sonrasında personelinin kullanımına sunmak için çadır battaniye gıda stoklaması yapıyor hatta çalışanların aielerini barındırmak için çadırkent planlıyorlar.



Hürriyet




Geri Dön