Karadeniz'de konut projelerinin satış oranları yüzde 40'ları bile bulamadı!

Türkiye'nin en güzel taraflarından biri bana sorarsanız "nerelisin" sorusunun hiç kimse için tek kelimelik bir cevabının olmayışıdır. Bu soruya verilen uzun cevaplar da aslında hem "hiçbir yerli" hem "her yerli" olma halimizdir. Benim bir tarafım Arnavut, bir tarafım Karadenizli. Karadenizliler de malum ya fırıncı ya inşaatçı olurlar. Fırın makinaları üreten amcamdan daha başarılı olamayacağımı anlayınca ben de inşaatçı oldum. Oldum ama İstanbul'da yaşayan ve çoğunlukla buraya hizmet eden bir inşaatçı oldum. 

Satışlar % 40'ı geçmedi 

Türkiye'nin olduğu gibi inşaat sektörünün de kalbi İstanbul. Bir rüzgar İstanbul'da esmeye başlayınca diğer büyükşehirlerde fırtınalar kopuyor. İnşaat sektörü için Ankara, İzmir, Gaziantep, Samsun, Antalya en gözde şehirler. Zira hem alım gücü açısından hem de para politikalarındaki vizyoner tavırları dolayısıyla alım yapan önemli kitleler bu şehirlerde. 

Konut sektörü son 10-15 yılda İstanbul dışında her ne kadar yeterince başarılı olamadıysa da iki türlü büyüdü. Birincisi, bu şehirlerde ihtiyaçtan doğan bir talep vardı. İkincisi de alım gücü yüksek ve yatırım aracı olarak sektörü algılayabilen kitlelerin olduğu bir şehir vardı ve sektör buralarda pazarlama teknikleriyle bir talep yarattı. Pazarlama konusunda engin bilgisi ve deneyimi olan sektör patronları  veya son yıllarda inşaata bulaşmış pazarlamacılar doğal olarak çuvalladılar. Yaratılan talep projelerin yüzde 20'sini sattı. Markalı firmalar zaten projesinin yüzde 40 ile yüzde 45'ini marka güvenilirliği dolayısıyla satabiliyorlar. Ama geride kalan yüzde 30, firma sahiplerinin asıl kar edecekleri, asıl satışı yapacakları dilimdir. Ne yazık ki, bu dilim çoğu patronun elinde patladı. 

Özellikle Karadeniz'de bırakın yüzde 70'i, projelerde satış oranları yüzde 40'ları bile bulamamış. 

Düşük maliyetler Türkiye'de inşaat Karadenizliler'in elinde. Ancak ne hikmetse bu liderlik kendi bölgelerinde hakim değil. Zira Karadeniz'de özellikle konut sektörü, yerel müteahhitlerin elinde. Aslında hem maliyet açısından bu şehirler İstanbul'la mukayese edilemeyecek kadar düşük hem de deprem bölgesi olması açısından da çok ciddi bir ihtiyaç var. Üstelik dünyadaki bütün küresel iklim raporlarında da Karadeniz 50 yıl sonrası için işaret edilen ilk bölge. Bu raporların mı farkında değiliz yoksa kendi insanımıza mı güvenmiyoruz anlamış değilim. 

Karadeniz hem doğası hem iklimi açısından olağanüstü bir bölge. Türkiye'nin metrekare bazında en yeşil bölgesi. Üstelik Karadeniz zekası şehirleşirken bu doğayı aynen korumuş ve şehirleri yeşili katletmeden kurgulamış. 

Hal böyleyken ve hazır İstanbul da tedirgin rüzgarlar eserken, maliyetlerin de düşüklüğünü hesap ederek acaba diyorum, Karadeniz'e mi açılsak? Ha uşağum? 

Ceren Kumbasar/ Vatan Gazetesi