08 / 11 / 2024

Mikdat Kadıoğlu: Devlet dere yatağına okul yapıyor

Mikdat Kadıoğlu: Devlet dere yatağına okul yapıyor

İTÜ Afet Yönetim Merkezi Müdürü Prof. Mikdat Kadıoğlu, dere yatağına yapılan yapılar hakkında konuştu




 "İstanbul'daki bütün dere yatakları ve çukur alanlar riskli. Ama inanamazsınız, helikopterle dolaşırken gördüm, devlet bile dere yatağına okul yapıyor, sağlık ocağı yapıyor, hastane yapıyor. Hepsi tehlikede!"

* Başbakan Erdoğan, sel felaketinden sonra "Dere yataklarını boşaltacağız" dedi...

Kesinlikle boşaltılmalı... Mümkünse buralara bina yapmamak gerekiyor. Mevcut yapılmış olan binaların durumunu da 'Sel Risk Haritası' hazırlayarak tespit etmek, uzun vadede bunları buradan kaldırmak gerekiyor. Kaldırılamayacak, çok kritik tesisleri ise olduğu yerde yükseltmek lazım... Bir de tabii derelerin ıslah edilmesi gerekiyor. Amerikan filmlerinde görürsünüz, derelerin içinde beton yollar yapılmıştır. Oralarda araba yarışları yapılır. Arada bir hafif su sıçrar. Bunlar deli midir, kuru bir derenin içine bu kadar beton yüzey yapmışlar? İşte bunlar kuru dere yataklarıdır. Bu yataklar böyle ıslah edilir. Yoksa 'Bu incecik dere, bunca yıldır burada oturuyorum taşmadı, taşmaz. Ya da 20-30 senede bir taşıyor' mantığıyla bu iş olmaz. Biz 100 yıllık şiddetli yağışa bakıyoruz.

* Böyle çok riskli yer var mı İstanbul'da?

Var. Bütün dere yatakları riskli. Bütün çukur alanlar riskli. Ama inanamazsınız, helikopterle dolaşırken gördüm, devlet dere yatağına okul yapıyor, sağlık ocağı yapıyor, hastane yapıyor. Devlet bunu yapınca Vatandaş ne yapmaz!

Nakkaşdere'deki okul tehlikede!

* Çok örnek var mı böyle?

Var. Örneğin, Nakkaşdere'de okul var. Bayrağıyla, duvarıyla, bahçesiyle okul... Bir de etrafına bir duvar örmüşler. Sanıyorlar ki dere taşınca o duvarı aşamayacak. Duvarı aşması gerekmez ki! Sel suları bir yeri kapladığı zaman yeraltı su seviyesi yükselir, o duvarın içinden, hatta binanın Bodrum katından sular içeri dolmaya başlar. Bu kadar cahillik var! İşte, Tekirdağ tarafında selden sonra kullanılamayan bir sürü hastane var... Köprüler köprüye benzemiyor, menfezler menfeze benzemiyor. Bir Mimar Sinan Köprüsü'ne bak, bir de bizim modern adı verilen köprüye bak. Köprünün k'sı değil. Biri medeniyetin, bilginin, hesabın, kitabın eseri. Biri de yap-satçılığın...

* Şimdi bir de derelerin üzeri kapatılıyor, dere yatakları daraltılıyor...

Evet. Hatta dere, kesitinden daha küçük bir kesite sıkıştırılmaya çalışılıyor. Bazı yerlerde dere suyu beton boruların içinden geçirilmeye çalışılıyor. Oysa bu derelerin üzeri kapatıldığı zaman temizlenemiyor. Hafriyatlar, çöpler, atıklar derelere atılıyor, dereye atılmasa bile, derenin gidiş yönünde döküldüğü zaman bunlar, bir set, bir baraj duvarı gibi orada göllere neden oluyor. Sonra bu gölcükler patlaya patlaya giderek olmadık şiddette sele neden oluyor. Baraj patlaması gibi... Bunun yanı sıra yeni yapılan köprüler, menfezler, sel sularını tahliye edecek boyutta değil. Böyle bir acayiplik var. Bu her yerde var. İşte bizim bu problemlerle baş etmemiz gerekiyor.

Selde erken uyarı için sivil savunma sirenlerini bile çalamıyoruz, yasak!

YENİ çıkan Afet ve Acil Yönetimi Kanunu da yeni bir şey getirmiyor. Diyelim ki ben Belediye başkanıyım ya da kaymakamım, geceyarısı fark ettim ki, derenin aşağı kısmındaki insanlar sel tehlikesinde... Ben bu insanları nasıl uyarabilirim? Telefon etmem mümkün değil, televizyonlar kapalı, herkes uyuyor. Sivil savunma sirenlerini çalmak, bu insanları uyarmak istesem, çalamam. Neden? Kanun yasaklamış. Kanun diyor ki, sivil savunma sirenleri savaşta çalınır. Yani bir sivil savunma sirenini bile erken uyarı için kullanamıyor bu memleket! Sivil savunma sirenleri bir 10 Kasım'da çalınıyor, bir de savaşta. Çalmak için savaş çıkmasını bekleyeceğiz. İyi de bu da bir savaş! Değil mi? Kanunların bir bütün olarak ele alınması gerekiyor. İki kişi oturup da, 'Ben bu işi bilirim, yıllarca kaymakamlık yaptım, valilik yaptım, şuyum, buyum, ben bilmem ne Komisyonu Başkanıyım' diye işe başladığı zaman, bu ülkenin aklını, bilmini kullanamazsınız. Kendinize göre bir şey yaparsınız. Adı reform olur, kendisi boş olur. Bunları değiştirmeden olmaz.

Sel suyu çok pistir evinizi mutlaka çamaşır suyuyla dezenfekte edin

* Sel sularının salgın Hastalık yapma tehlikesine karşı ne tür önlemler alınmalı hocam?

Sel suları çok kirli, pis sulardır, temas dahi edilmemesi gerekir. İçinde kanalizasyon, forseptik, kimyasal maddeler, her türlü pislik vardır. Bizim problemimiz de buradan başlıyor zaten. Sel oldu, insanlar evine nasıl dönecek? Geri döndüğü zaman nelere dikkat edecek? Biz Vatandaşlardan tedbir ve önlem almasını rica ediyoruz. Peki Vatandaş nasıl tedbir alacak? Vatandaşa bunları öğrettik mi? Böyle bir şey yok. Onun için problem ilköğretimden, anaokulundan başlıyor. Bakın fabrikaya sel geliyor, adamlar ne yapacağını bilmiyor. Fabrikanın bir Afet Acil Yardım Planı yok. Sel konusunda bir bilgili elemanı, adamı yok. Oysa birçok işyeri, birçok fabrika çok basit önlemlerle sel sularından korunabilir.

EN İYİ ÖNLEM KUM TORBASI

* Mesela?

Diyelim ki, Mecidiyeköy'de Halaskârgazi Caddesi üzerinde bir dükkanınız var. Ve dükkanın girişi yola çok yakın. Bir büyük sağanak yağış oluyor. Bakıyorsunuz ki, cadde ve sokaklar dereye dönüşmeye başladı. O kapının önüne biraz geniş bir naylon serip, o naylon üzerine kum torbaları koyup, sel sularının içeri girmesini engelleyebilirsiniz. Amerika'da, Avrupa'da, birçok yerde bu yapılıyor. Belediyeler kum torbası noktaları oluşturuyor. Lazım olan gidip oradan alıp, evinin önüne, kapısının önüne koyabiliyor. Yalnız kum torbası yerleştirmenin de kuralları var. Kum torbasının en fazla 25 kilogram olması ve torbanın yarısına kadar kumla doldurulması gerekiyor. Çakıl ya da başka bir şey olmaz. Çünkü çakıl koyduğun zaman aradaki gözeneklerden su geçer. Kum torbası yarıya kadar doldurulacak ve üstten dörtte birinden bağlanacak. Yani kum torbasının dörtte birinin boş kalması lazım ki, şekil alabilsin. Bir de rastgele yığmak doğru değil, tuğla örer gibi, şaşırtmalı olarak yığılmalı. Ayrıca alta ve arkasına mutlaka naylon torba serilmesi gerekiyor. Tabii bu önlem daha çok küçük yerlerdeki su girişlerini engellemek ve suyu başka yöne yönlendirmek için.

ALERJİ VE ASTIM ARTACAK

* Peki diyelim ki evimiz sel suyuyla doldu. Boşaltırken nelere dikkat edeceğiz?

Dediğim gibi boşaltsan bile o suyu, o su çok pis bir sudur. Temizlemek çok zordur. O suyun temas ettiği yüzeylerin, eşyaların, elbiselerin, gıda maddelerinin asla kullanılmaması gerekir. O suyun temas ettiği duvarların kazınması gerekir. Yoksa yıkanması, temizlenmesi mümkün değildir.

* 'Çamaşır suyuyla yıkayın' diye uyarılar var...

Çamaşır suyu fakire söylediğimiz bir şey. Fakir başka ne yapacak! 'Mümkünse çamaşır suyuyla dezenfekte et' diyoruz. Sonra, sen ne kadar uğraşırsan uğraş, evin içine bu su girdiği zaman Bodrum katlarına, o duvarlar ve zemin bu suyu yutuyor ve uzun süre rutubetli, nemli kalıyor. Ve duvarlarda küf ve nem oluyor. O küf ve nem de, astım, alerji, rinit gibi Hastalıklara neden oluyor. Bu yüzden oralarda yaşayan çocuklar, insanlar uzun süre solunum yolu Hastalıklarıyla karşılaşacaklar. Yani diğer bulaşıcı Hastalıklardan vazgeçtim, o anda gözle görülmeyen Hastalıklarla karşı karşıya kalacaklar.
Vatan/Mine Şenocaklı


Geri Dön