Önder Gürcan: İnşaat sektörünün mevcut yapısal sorunları belirlenmeli!
Manisa Haber Gazetesi köşe yazarı olan Önder Gürcan bugünkü yazısında, şehir planlaması ve Manisa'ya toplu bakışı ele aldı. İşte Gürcan'ın o yazısı...
Şehirler tıpkı canlı bir organizma gibidir, doğar, büyür ve gelişirler. Her şehrin yapı ve biçimi uzun yıllar sonra etimolojik ve morfolojik olarak değişime uğramaktadır. Bu nedenle şehirlerin anlatılmaya değer hikayeleri vardır. Ancak çoğu insan, zorlu hayat koşullarının akışında bu Öykülerin farkında bile değildir.
Dünyada ilk kentleşme M.Ö-8000'de Orta Doğu (Mezopotamya) 'da başlamıştır. Dünya kentleri, Antik Çağ'dan bu yana dağların tepelerinde projelendirilmiş, daha sonraları yamaçlara, vadilere, dazlak alanlara, deniz, ırmak ve göl kenarlarına, nihayet ovalara doğru yayılmıştır.
Dünya sahnesinde tarih boyunca kavimler, uluslar, devletler ve imparatorlu klan n Özenle kurdukları kentler kaybolup gitmişlerdir.
Örneğin Manisa'daki kentleşme olgusu ve mimari yapıların soluk izleri; Magnetler, Etiler, İyonyalılar, Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Saruhanoğulları ve Osmanlı İmparatorluğuna kadar uzanmaktadır.
Manisa kenti ilk önce bir ana plana göre Spil Dağı eteklerinde projelendirilmiştir. Zamanla deprem riski ölçülmüş; jeolojik ve jeofizik araştırmaların ardından, nüfus artışına paralel olarak alt yerleşim bölgelerine ve Gediz Ovası'na inerek şekillenegelmiştir.
Bugün Manisa şehri hem ticari, zirai ve sınai, hem de sosyal ve kültürel yönlerden bir gelişme göstermektedir. Buna göre, kent yapısı yeni boyutlar kazanmaktadır. Şehirde, trafiğe kapalı, tek yönlü trafiğe açık, ya da yalnızca yayalara ve bisikletlere ayrılan yollar ve bulvarların sayısında artış beklenmektedir.
Geçenlerde Manisa'da bir akşam yemeğine davet edilmiştim. Gittiğim ev, dar bir sokakta, birbirine bitişik, karşılıklı gökyüzüne uzanan, çok katlı binalarla doluydu. Komşular, evlerinin balkonlarından birbirlerine neredeyse çay ve kahve tepsileri uzatacaklardı.
Son elli yılda çiftliklerin, köylerin, beldelerin, kasabaların, ilçelerin ve illerin dokusu ne kadar çok değişmektedir.
Genel anlamda, iller, artık banliyolarla birlikte büyükşehir, megakent ve megapol konumuna gelmektedir. Kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte yerleşim terminolojisinde yeni kavramlar hayata geçirilmektedir.
Günümüzde; sosyo-ekonomik gelişmelere paralel olarak, nüfus arttıkça; biriki katlı bahçeli evlerden çok karlı bina ve sitelere; çevre ve toplu ulaşım koşullarıyla uyumlu, metropollerde plaza, villa, dubleks ve tripleks yapılara; evlerin, alışveriş merkezlerinin, sağlık ocaklarının, eğitim kurumlarının, spor salonlarının, sanat, müzik ve kültür etkinlikleri (tiyatro, opera vb.) merkezlerinin, yaşlı bakım evleri ve öğrenci yurtlarıyla iş yerleri ve ofislerin ada bazında dönüşümlü tek çatı alında bulunduğu, açık ve kapalı otoparklı, yeterli altyapılı sosyal ve yeşil alanlara; ayrıca sanayi bölgelerinin de yer aldığı dikey ve yatay yerleşim modellerine dönük şaşırtıcı bir dönem dikkati çekmektedir. Bu dönemde, sosyal mühendislik projeleri analiz edilmekte, marka şehirler ortaya konulmakta, uluslararası gayrimenkul zirveleri düzenlenmekte, artan konut talebini karşılamak üzere yeni fikir ve buluşlar üretilmektedir. Yeni yapılarda, sağlıksız ve çarpık kentleşme önlenmekte; depreme dayanıklı teknolojilerin yanı sıra, izolasyon (daire duvarlarından gürültü ve ısı geçirmezlik) şartının aranmasıyla sürdürülebilir inşaat kalitesi ön plana çıkarılmaktadır.
Yapayalnız ve büyük sessizlik içinde görünen uzay boşluğuna bakılacak olursa, bu dünya kadar gürültülü (ses kirliliği) olan başka bir planet var mıdır acaba?
İnşaat ve mimarlık; ekonomik katma değeri en yüksek sektörlerin başında sayılmaktadır. Sektör, büyümeye katkı yapmakta ve çok sayıda alt sektörü de dolaylı ve dolaysız olumlu etkilemektedir.
Şehir plancılığı alanında, en az 15-20 yıl bilgi ve deneyim sahibi, teknik birikimlerini aktaran, sOrdürlebilir inşaat kalitesini artıran, mimari teknolojiyi izleyen, ana dilden başkaca en az bir yabana lisan bilen uzmanlaşmış özel kadrolara ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü toplum sağlığı açısından kentleşme modelleri çok önem taşımaktadır. Modem ve sağlıklı kentleşme, modem ve sağlıklı toplumları oluşturmaktadır. Böylece; inşaat teknolojisiyle, sosyal bilimler, özellikle felsefe arasında yakın bir bağlantı kurulmaktadır. Kent planlamasında, ticari ve materyalist düşüncenin yerini, evrensel, estetik ve post-modern değerleri öngören sanat ve kültür ağırlıklı yapı projeleri almaktadır.
Sağlıklı Kentler Birliği ve yapı firmalarınca; kamuoyunda "sağlıklı şehir kavramı"nın benimsenmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla da kamusal hizmet verilmekte ve etkin çalışmalar yürütülmektedir.
Sonuç olarak: İnşaat sektörünün mevcut yapısal sorunlarının belirlenmesi ve gerekli çözüm yollarına kavuşturulması için, yeni koşullara uygun imar yasası çıkarılmalı, ayrıca müteahhitlik hizmetleri usulüne göre özel bir mevzuata bağlanmalıdır.
Yeni kent projeleri; yerleşim bölgelerinin tarihi, coğrafi, tarımsal, çevresel ve kültürel dokularıyla uyumlu bir anlayış ve yaklaşım çerçevesinde hazırlanmalıdır.
Deprem gerçeği de göz önünde bulundurularak, varsa riskli ve niteliksiz yapılar; geniş kapsamlı kent dönüşüm projeleriyle sürdürülebilir güvenli, kaliteli ve estetik yapılarla yenilenmelidir.
Manisa Haber