Şehircilik ve Mühendislik Ahlakı Konferansı yapıldı!
TEKDER İstanbul İl Başkanlığı ve CİHANNÜMA'nın düzenlediği Şehircilik ve Mühendislik Ahlâkı Konferansı Prof. Dr. Sadettin Ökten'in katılımıyla gerçekleşti.
Süleymaniye Camii'nde kılınan sabah namazının ardından Mimar Sinan'ın kabri başında dua edildi.
Konferans öncesi Darüzziyafe'de kahvaltı programı düzenlendi. Kahvaltı sonrası TEKDER İSTANBUL İL Başkanı Doç. Dr. Metin GÜMÜŞ ve CİHANNÜMA Derneği Genel Başkanı Mustafa ŞEN katılımcılara selamlama hitabında bulundu. Teknik kadroların bir ülkenin altyapı, üstyapı ve teknoloji alanlarındaki gelişimine önemine vurgu yapan Doç. Dr. Metin GÜMÜŞ mühendis, mimar ve teknikerlerin kendilerini fenni alanlarda yetiştirirken insan olmanın gereği olan mânâ boyutunda da geliştirmesi gerektiğini belirtti.
Ders verir gibi konferans verdi
Selamlama konuşmalarının ardından Prof. Dr. Sadettin ÖKTEN "Şehircilik ve Mühendislik Ahlâkı" konulu konferansını verdi. Konuşma katılımcılar tarafından büyük bir dikkatle dinlendi. Konuşma boyunca katılımcılar ajanda ve akıllı telefonlarına notlar aldı.
“Kapitalizmin menfaati vardır, merhameti yoktur!”
Temel kavramların izahı üzerine duran ÖKTEN bilhassa günümüz sorunlarıyla başı dertte olan bireye nasihat niteliğinde önermelerde bulundu. Her söylediği önermenin aksinin de düşünülmesi gerektiğini belirtti. Konuşmasının temelini Ahlak, Hukuk ve Edep kavramları üzerine oturtan Sadettin ÖKTEN, “Hukuk’un her eyleme karışmadığını fakat Ahlak’ın her eyleme karşı bir duruşu olduğunun” altını çizdi. Ahlak’ın eylemini vicdan azabı ya da kınama olarak nitelendiren ÖKTEN, Hukuk’un eyleminin ise can yakıcı cezalar ve yaptırımlar olduğunu belirtti.
Her toplumun ahlakının olduğunu vurguladı. Kapitalizmin ahlakında ise menfaat olduğunu fakat merhamet olmadığını belirtti.
“Edep, vazgeçilen özgürlüklerin arkasındaki hikmettir”
TEKDER ve Cihannüma üyelerine seslenen Prof. Dr. Sadettin ÖKTEN Mühendis ve Mimarlarla bir arada olmaktan memnuniyet duyduğunu belirtti. Konuşmasının devamında İmar ve İskan politikalarına değinen ÖKTEN, İmar ve İskan’da Ahlak’ın olması gerektiğinin altını çizdi. Politikaların arkasında Ahlak’ın Nizam ve Edep çizgisinde olmasının önemini vurguladı. Edebin tanımını ise “Vazgeçilen özgürlüklerin arkasındaki hikmet.” olarak tanımladı.
Mekân bütünlüğü kayboldu
Son dönem yapılarındaki mimari karakter ve üslup sorununu değerlendiren Prof. Dr. Sadettin ÖKTEN sistemin bütünlük arz ettiğini ve sistem içinde çelişkinin olamayacağını belirtti. ‘Mekân Bütünlüğü’nün Mekân Ahlâkı olmadan düşünülemeyeceğine değindi. Mekân Ahlakının 24 saat hissedilmesi gereken bir kavram olduğunu belirten ÖKTEN son dönem yapılarında Mekân Ahlakının yitirilmesi ile Mekân Bütünlüğünün de kaybolduğunu vurguladı.
“Şehirli insan şehirde oturan insan değildir!”
Şehirlerdeki kültür yapısının şehirlerinin imarına olan etkisine güzel bir açıklama getiren Sadettin Hoca, şehirde yaşamanın bir bedeli ve sorumluluğu olması gerektiğini söyledi. Şehrin kendine has bir yaşam biçimi olduğunu ve bu yaşam biçiminin tarih, kültür ve o şehirde yaşayan insanlar tarafından ortaya konduğunu anlattı. Şehirde ikamet etmekle şehirli insan olunamayacağını vurguladı. Şehirli İnsanın yaşadığı şehrin imarına katkıda bulunması gerektiği hususuna değindi. Şehirli insanın yaşadığı şehre mana katması gerektiğini belirtti.
Kadim İstanbul’un sermayesini tüketiyoruz
Şehirli insan olmanın gereklerini yerine getirmeyen insanların hala kadim İstanbul’un birikimini tükettiğini vurgulayan ÖKTEN yeni gelenlerin ve yeni doğanların şehrin manasına pek de katkıda bulunmadıklarını söyledi.
EGO’yu kul yapmak lazım
ÖKTEN konferansın sonuna doğru önemli mesajlar verdi. Allah’ın yarattığı dünya sisteminde abesle iştigal olunacak ve absürt herhangi bir şey olmadığı her yaratılmış şeyin bir sistem içinde tutarlı ve belirli oranlarda olduğunu ve nispet ile nizam verildiğini belirtti. Yaratılmışların içerisinde dünyaya nizam verebilen tek canlının insan olmasından ötürü insanın sahip olduğu sorumluluğu hatırlatan Sadettin ÖKTEN “Bu ciddi bir sorumluluktur. Eşrefi mahlûk olmaktır. Dünya üzerinde Allah-u Teala’nın verdiği nispeti bozmadan nizam kurmalıyız. Bu nizam egoyu kul yapmalı ve insanı merkeze alan çevreye saygılı bir nizam olmalı” dedi.
Hediye takdimi ile konferans sona erdi
Bir saati aşkın süren konuşmanın ardından TEKDER İstanbul İl Başkanlığı ve Cihannüma adına Prof. Dr. Sadettin ÖKTEN’e hat ve ebru sanatı ile icra edilmiş bir tablo hediye edilerek konferans sona erdi.
Haber Tokihaber.com'da şöyle yer aldı;
Şehirlerin, bir medeniyetin dış dünyaya akseden en mühim ve karmaşık eserleri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sadettin Ökten, “Bir şehri çözümlediğimiz zaman o şehirde yaşayan toplumun medeniyet tasavvurunu anlamak mümkün olur” dedi
Çalışanlarının, görev ve sorumluluk alanlarındaki literatürü yakından takip edebilmeleri ve mesleki birikimlerini geliştirmeleri amacıyla TOKİ; mimarlık, şehircilik, kültür, estetik, tasarım ve uygulama gibi konularda uzmanların konuşmacı olduğu seminerler düzenliyor.
TOKİ çalışanlarının bilim ve fikir insanlarıyla buluştuğu seminerlerin ilkini “Ev ve Şehre Dair Bir Muhasebe, Mukayese ve Teklif” başlığıyla Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Düzenli, ikincisini de “İstanbul’un Tarihi Gelişimi” başlığıyla Dr. Mimar Sinan Genim vermişti.
“Şehir ve Medeniyet Tasavvuru”
Kasım ayında üçüncüsü düzenlenen seminerin konuğu Mimar Sinan Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Sadettin Ökten’di. Ökten, TOKİ’nin Halkalı’daki İstanbul Hizmet Binası’nda İdare çalışanlarına “Şehir ve Medeniyet Tasavvuru” başlıklı bir seminer verdi. Bir medeniyetin dış dünyaya akseden en mühim ve karmaşık eserinin şehirleri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ökten, “Bir şehre girdiğimiz, incelediğimiz ve çözümlediğimiz zaman o şehri inşa eden veya o şehirde yaşayan toplumun medeniyet tasavvurunu anlamak mümkün olur” dedi.
“Üslupta orantı, uygun kullanım ve bütünlüğüne bakıyoruz”
Mimarlar olarak öncelikli olarak üslupta orantı, uygun kullanım ve bütünlüğüne baktıklarının altını çizen Prof. Dr. Sadettin Ökten, seminerde şu görüşlere yer verdi: “Başlığımız şehirli aktör. Birinci sorumuz şu: Şehirli kim? Yaptığınız her eylem reflekslere dayanmıyorsa, mutlaka bir kimliğin görünür hale gelmesidir. Bu bir tercihtir. Kimlik, hayata dair bir tercihtir. Çoğu kez bilinçli olmayız bu konuda. Ama o bilinçsel olmayışın arkasında bir başkasının şahsi veya toplumsal tercihi vardır. Dolayısıyla şehirde yaşayan kim sorusuna, şehirde yaşamak bir kimliğin beyanı olarak ortaya çıkar diyerek devam ediyorum. Yani şehirlinin bir tercihi, bir seçimi vardır. Bu tercih veya seçim, bir eylemler bütünlüğü içerisinde kendisini gösterir.
Hem şehri inşa etmek hem de şehirde inşa edilmek…
Şehirli, şehri inşa etmek emelindedir ve şehir de inşa edilmek arzusu ve emelindedir. Eylemlerini hem şehri inşa etmek hem de şehirde inşa edilmek doğrultusunda gerçekleştirir veya gerçekleştirmelidir. Buradaki inşaat sözcüğü bildiğimiz, yani müteahhidin beton dökerek yaptığı inşa da dahil her türlü eylemle birlikte maddi ve manevi olarak hem inşa etmek hem de inşa edilmektir. Dolayısıyla şehir hayatı tekrarlanırken terakki eder. Tekrar ve terakki kavramı, iç içedir. Şehirli bu süreçte yer alır. Bu sürecin hem öncüsüdür bu süreci hem provoke eder, geliştirir, üretir hem de bu sürecin izleyicisidir. Zaman zaman öncüsü, zaman zaman izleyicisidir. Bu süreç dinamik bir süreçtir, çünkü eylem var içinde. Yaşıyorsunuz eylem yapıyorsunuz. O halde şehir dediğimiz şey hayat, eylem, şehirli bunlar bir grup, buna dinamik boyut diyoruz. Artı şehir mekanı statik olup ikisinin bir araya gelmesinden oluşur şehir dediğimiz şey. İnsan ve mekan ile şehir bütünleşir.”