Sultan 2. Abdülhamid'in Mirası, İstanbul'da Kamu Binaları kitabı yayınladı!
İstanbul'da Sultan 2. Abdülhamid tarafından yaptırılan 13 kamu binasının yapım serüveni ve bugünkü işlevinin anlatıldığı "Sultan 2. Abdülhamid'in Mirası, İstanbul'da Kamu Binaları" adlı kitap İTO tarafından yayınladı
Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatmagül Demirel tarafından hazırlanan ve İstanbul Ticaret Odası tarafından yayınlanan kitapta, Sultan 2. Abdülhamid döneminin kamu binalarının tarihçesi, yapılış nedenleri ve günümüzdeki durumlarının tüm detaylarıyla anlatılıyor. Sanayi-i Nefise Mektebi, Sirkeci Garı, Müze-i Hümayun, Halkalı Ziraat Mektebi, Ziraat Bankası, Darülacaze, Düyun-ı Umumiye Binası, Etfal Hastanesi, Orman Maadin ve Ziraat Nezareti, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, Haydarpaşa Garı, Defter-i Hakani Nezareti ve Posta-Telgraf Nezareti binalarının fotoğraflarla anlatıldığı kitapta, 2. Abdülhamid’in tıp, mühendislik, eğitim, ulaşım ve devlet bürokrasisinin gelişmesi için gerçekleştirdiği yeniliklerin serüveni de yer alıyor. -Sanayi-i Nefise Mektebi- 2. Abdülhamit döneminde açılan ve Osmanlı’da sanat alanında eğitim veren ilk resmi kurum olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ismi Cumhuriyet döneminde Güzel Sanatlar Akademisi olarak değiştirildi. Abdülhamid devrinin en önemli kamu binalarından biri olan ve mimarlığını Alexandre Vallaury’nin yaptığı Sanayi-i Nefise Mektebi 10 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak 3 Mart 1883 yılında açıldı. Eğitimine günümüz İstanbul Arkeoloji müzesi bahçesinde bulunan binasında başlayan mektepte, İmparatorluğun ilk sivil mimar ve ressamları yetişti. -Sirkeci Garı- İstanbul’un özgün mimari yapılarından biri olan olan ve inşa edildiği tarihte batılılar tarafından "Doğunun kapısı" Osmanlı toplumu için ise "batıya açılan kapı olarak " algılanan Sirkeci Garı’nın ve demiryolunun yapım serüveni Sultan Abdülaziz döneminde başladı. Kitaba göre 1890 yılından önce Rumeli demiryollarının Yedikule’ye kadar ulaşması ve bu mevkinin de şehir merkezine uzak olması tren yolunun Sirkeci’ye kadar uzatılması talebini doğurdu. Ancak tren yolunun uzatılması için Topkapı Sarayı’nın bahçesinden geçmesi gerekince Sultan Abdülaziz, tren yolu ve garın yapımıyla ilgili kamuoyundaki tartışmalara, "Memleketime demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin, razıyım" diyerek son noktayı koydu ve demiryolu hattının sarayın bahçesinden geçmesine izin verdi. Demiryolu hattının serüveni 2. Abdülhamid döneminde de devam ederken, İstanbul’dan Viyana’ya ilk tren seferi 12 Ağustos 1888 tarihinde gerçekleşti. İlk aşamada geçici mahiyette yapılan istasyon binası yerine esas binanın yapılması için şirket ile Osmanlı hükümeti arasında arasında uzun süren anlaşmazlıkların giderilmesinin ardından bu kez binanın yapılacağı zeminin sağlam olmaması nedeniyle sıkıntı yaşandı ve oldukça derin bir temel kazılarak sorun halledildi. İstasyon binasının bitmesine yakın padişah tuğrasının üzerinde bulunan oymanın istavroza benzetilmesi üzerine binada acil değişiklik yapıldı. Sirkeci gar binasının resmi açılışı 3 Kasım 1890 tarihinde devlet erkanının katıldığı büyük bir tören ile yapılırken, törende konuklara mayonezli levrek balığı, hindi kızartma, sığır filetosu, tavuk dolması ve dondurma ikram edildi. Akşamları 300 gaz lambasıyla aydınlatılan ve yolcu salonlarının her birinde kadınlara ait ayrı bekleme bölümleri bulunan gar binasının minareyi andıran saat kulelerinin üzerindeki külahlar ise günümüzde bulunmuyor. -Müze-i Hümayun- 2. Abdülhamit döneminde yapılan kamu binaları arasında yer alan Müze-i Hümayum da müze ihtiyacının ortaya çıkması üzerine Osman Hamdi Bey’in talebi üzerine batı neoklasik tarzında inşa edildi. Mimar Vallaury’nin eseri olan ve ilk başta tek katlı tasarlanan bina daha sonra iki katlı olarak yapıldı. Binanın resmi açılışı 13 Haziran 1891’de gerçekleştirildi. Bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veren ve görkemli mimari tarzıyla dikkati çeken bina, dünyada müze binası olarak tasarlanıp yapılan 8-10 müze binası arasında yerini aldı. -Dilenciliğe çözüm Darülacaze- İmparatorluğun son yıllarında dilenciliğin artması üzerine Sultan Abdülhamid’in girişimleri ve tüm yurtta başlatılan seferberlikle açılan Darülaceze binası da dönemin önemli kamu binalarından biri olarak kitapta yer aldı. Kitaba göre 1896 yılında açılan Darülaceze’nin sermayesi, saraydaki kıymetli eşyaların bir sergi vesilesiyle görücüye çıkması sonucu elde edildi. İmparatorluk topraklarında dilenme belgesi olarak adlandırılan ve dilenmeye izin veren "cer kağıdı" sahibi olanlar ile savaş sebebiyle İstanbul’a göçmek zorunda olan çok sayıda muhacir Darülaceze’de barındı. Darülaceze’ye her dilden ve dinden kişi ayrım yapmadan alınırken, burada kalan çeşitli dinlere mensup insanlar için ibadethane olarak caminin yanı sıra kilise ve havra da inşa edildi. -Şişli Etfal- Abdülhamid döneminin önemli kamu binalarından biri de Şişli Etfal Hastanesi. Kızı Hatice Sultan’ı bir havale neticesinde kaybeden Abdülhamid, "Benim çocuğum kurtulamadı. Kim bilir fakir fukaranın çocuklarına nasıl bakılıyor. Hiç olmazsa bir hastane yaptıralım da benim gibi birçok babanın kalbi yanmasın" diyerek Şişli’de bir çocuk hastanesi yaptırdı. Kitaba göre o yılların en iyi şartlarına sahip olan hastanede yurt dışından gelenler de kolaylıkla tedavi olabiliyordu. Bu kolaylığı gören Chicago Hastanesi’nde cerrah olarak çalışan Prof. Nicholas Senn, "Hastaneye yatabilmek için gereken şart, konsolosluklardan tavsiye mektubu almaktır. Bilmiyorum başka herhangi bir monarşi veya Cumhuriyet yönetimi kendi ülkelerinde hastalanan bir yabancı için böyle bir ayarlama yapmış mıdır" diyerek takdirlerini dile getirmişti. -Düyun-ı Umumiye-i Osmaniye İdaresi Günümüzde İstanbul Erkek Lisesi kullanımında olan bina da 2. Abdülhamit döneminde Osmanlı borçlarının ödenmesi için kurulan Düyun-ı Umumiye-i Osmaniye İdaresi için yapıldı. 2. Abdülhamit döneminde inşa edilen eğitim binaları arasında en dikkati çekeni Haydarpaşa’da Marmara Denizi’ne hakim bir tepede kurulan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane binası da bugün Marmara Üniversitesince kullanılmakta. Aynı güzergahta yer alan Haydarpaşa Gar binası ile birlikte bu güzergahtaki yapılar, tarihi yarımadanın karşısında ikinci önemli silüeti meydana getirdi. Sirkeci’deki Büyük Postane olarak bilinen ihtişamlı bina da Posta ve Telgraf Nezareti binası olarak 1 Eylül 1903 tarihinde 2. Abdülhamit’in tahta çıkış yıl dönümünde yapılmasına başlanan binanın tamamlanması ve resmi açılışı 23 Temmuz 1909 tarihinde gerçekleştirilebildi. -Murat Yalçıntaş- Kitabın takdim yazısını kaleme alan İTO Başkanı Murat Yalçıntaş da, medeniyetler şehri İstanbul’un zenginliğini gösteren unsurlardan birisinin görkemli yapıları olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "İstanbul’un köklü imar hareketlerinden ilki Fatih zamanında gerçekleşirken, ikincisi Sultan 2. Abdülhamid döneminde gerçekleşmiştir. Sultan Abdülhamid diplomasi ve devlet yönetiminin yanı sıra mimaride de bu şehre büyük hizmetler veren bir sultan olarak tarihe geçmiştir. Bu kitapla biz kamu binalarının en önemlilerini mercek altına aldık." AA