24 / 12 / 2024

Timur Holding Nef konseptini ABD'ye taşıyor!

Timur Holding Nef konseptini ABD'ye taşıyor!

Timur Holding’in 3. kuşak temsilcisi Erden Timur’un hayata geçirdiği Nef markası 17 ayrı patente ulaştı. Timur, son olarak Nef konseptini ABD’lilerin talebi üzerine Manhattan’a taşıyarak bu sektörde ilk know how ihracatı yapmayı başardı.



Erden Timur genç bir işadamı. Nef markasıyla adını duyuran Timur Holding’in 3. kuşak temsilcisi. Adını ‘Nefes’ten alan Nef markasıyla Haliç, Kağıthane ve Ataköy gibi birçok yerde tasarımla yoğurduğu gayrimenkul projeleri geliştirdi. Masasında halen birçok yeni proje var. Dünyanın en ünlü mimarlarıyla ve Sony, Bentley ve Ikea gibi markaların tasarımcılarıyla çalışarak projelerine değer katan Timur, sektörde bir çok ‘ilk’lere de imza atmış. Son olarak 17 adet patente sahip Nef konseptini ABD’lilerin talebi üzerine Manhattan’a taşıyarak bu sektörde ilk know how ihracatı yapmayı başardı. Geçen yıl sattığı 3 bin 200 konutla Emlak GYO hariç tutulduğunda sektör lideri olan Nef’in Yönetim Kurulu Üyesi Erden Timur, zenginliği ve varlığı ‘hiç’lik olarak tanımlıyor. Çalışma metodunu ise ‘herkesin derdiyle dertlenmek’ olarak belirleyen Erden Timur’la Nef’i ve yeni projelerini konuştuk.


- Timur Holding’in ve Nef markasının doğuşunu anlatır mısınız?


Ben 3. kuşağım. Benim dedem müteahhitlik yapmış. 2. kuşağın döneminde müteahhitlik devam etti. Bundan 10 yıl önce gayrimenkul geliştirme ile ilgili bir çalışma yaptık. 6 ülke gezdik ve uluslararası marka olmadığını gördük. Uluslararası marka olmanın kriteri 45 ülkede ürününüzün satılıyor olması ve ayrıca o ülkelerde bilinen ilk 5 marka arasında olmanız gerekiyor. Bizim sektörde bu kriterin yanından geçen yok. Şu anda 1-2 marka var ama sadece birkaç ülkede ismi duyuluyor. Sektörde tasarım yok. Sadece cephe ve lobi tasarımı var. Başka birşey tasarlanmıyor. Nef de bu şekilde doğdu. ‘Neden uluslararası marka olmayalım’ dedik. Bunun için dünyanın en ünlü 5 mimari grubuyla çalışmaya başladık. Foster and Partner’s ile Cumhuriyet tarihinde çalışan ilk firmayız. Burj El Halife’yi yapan mimarlar da var ama biz dünyada olmayan başka bir şey daha yapıyoruz. Dünyanın en ünlü 12 endüstriyel tasarımcısıyla çalışıyoruz. Bentley, Sony ve Ikea’nın tasarımcılarıyla çalışıyoruz. 6 tane marka serimiz var. Dünyada ilk defa seri üretim yapan biziz. Henüz seriyi tamamlamadık. Sadece villa serisi yok şu an. Her seri için 7 tasarımcıyla çalışıyoruz. Tasarımcı lavabo, kilit, kapı kolu vb. her şeyi tasarlıyor.


- Tasarımın yaşama etkisi ne?


Çok etkisi var. Yaşamı kolaylaştırıyor. Bir de verimlilik... Bu sektör 500 yıldır aynı ürüne sahip. Hep odalı ve salonlu ürünler. 120 yıldır da üretim metodu aynı. Endüstri devrimi yaşamamış bir sektörüz. Yüzde 87 dışarıdan montaj. Oysa bu evlerde günde 10 saatimizi geçiriyoruz. Hiçbirimiz sorgulamamışız. Bu işte demokratikleşme de buradan geçiyor. Gaye para kazanmaksa bu tür şeylere girmeye gerek yok. Biz de ‘bir şey yapacağız ama herkesin derdi benim derdim olacak’ diye yola çıktık. Soruyorlar; ‘bu kadar nasıl sattın’ diye. Çalışma metodumuz ‘herkesin derdiyle dertlenmek.’ Ama Kapitalist düşünce bu cümlenin o kadar uzağında ki... Ticaret yaparken şöyle birşey var genelde. Önce stratejiyi, ona göre de duyguyu belirlersin... Halbuki önce duygu olmalı. Kapitalizmde ise duygu stratejiye göre koyulur. Beşeri, maddi şeyler amacımız olmamalı. Nef’in mantığı buradan geliyor. İnovasyonlar da vatandaşın derdiyle dertlenince oluyor.


- Sizin evlerde duygu var yani...


Evet... Mesela bizim katlanabilir evlerimiz var. ‘Neden herkesin 5 bin metrekare evi olmasın’ dedik. Yaşamın, tasarımın demokratikleşmesi bu demek. Nef, ‘nefes’ almaktan geliyor. Nefes almak herkesin hakkı çünkü. Buna aracı olduk. Örneğin misafir geldiğinde evin 3+1, gittiğinde 2+1 oluyor. Ya da 1+1’in var. Misafir odası, salon ve müzik odasını kullandıkça ödüyorsun. Misafirin geldiğinde ‘Burası da bizim sinema odamız’ diyebiliyorsun. Biz bunu yaptık Gültepe’de. Komşuluk ilişkisi geliştiği için katlanır evlerden çok hoşnutuz. ‘Nefes almak herkesin hakkı’ dediğimiz için kapı kolunun Bantley’in tasarımcının yapmasından da müthiş mutluluk duyuyoruz. Normalde zenginliğin ifadesi. Halbuki değil! Herkesin hakkı. New York’taki projede de öyle yapacağız.


- Konu New York’tan açılmışken o projeden bahseder misiniz?


Çalıştığımız bir mimarlık firması ABD’nin en büyük firmalarından birine bizi anlatıyor. İnovasyonlarımızdan, patentlerimizden bahsediyor. 17 adet patent ve faydalı modelimiz var. 1.5 yıl görüştük. New York’ta bir projeye ortak olduk. Nef konseptine güvendikleri için seçtiler. ABD’deki proje 340 milyon dolar olacak. İçinde otel ve konut var. Türkiye’den ABD’ye ilk defa know how ihraç ediyoruz.


- Sistem yabancıya uyuyor mu?


Bu sistem onlara daha çok uyuyor. Çünkü sinema ve odaları müzik odaları var. Alman bir firma ile de ortaklık için görüşüyoruz. Yaşlılar için de müthiş bir model çünkü. Küçük olsun diyor ama bir sürü hobisi var.  Bahçe de olsun diyor. Aşağıda insanlarla buluşmak istiyor.  Ayrıca Londra ve Belçika’dan da işbirliği için geldiler.


İşimizi aşkla yaptık 3 bin 200 konut sattık


- Nasıl gidiyor satışlar?


Geçen yılı çok iyi geçirdik. 3 bin 200’ün üzerinde konut sattık. 7 proje tamamlayıp teslim ettik. Satışta sektör birincisiyiz. Tabi Emlak GYO’yu saymazsak... Çünkü Emlak GYO’nun satışları sektörde ayrı tutuluyor. Kuruluştan bu yana 14 proje teslimi yaptık. Geçen sene ciroda 1 milyar lirayı aştık. Başından beri anlatmak istediğim de bu. Bir işi aşkla yapan sanatkarın işleri güzel olmaz mı. Olur. O her zaman en fazla talep gören insan olur. O yüzden yeni nesil aslan gibi aşık olmalı. Bu onun sonucudur. Ben ilk aşık olduğumda tüm arkadaşlarımın da aşık olmasını istemiştim. İş de böyle. 3 bin de 5 bin de satarsın. İşini sevmek lazım başarılı yapmak için. Maddi bir amaç için sevgi kullanılamaz. Bunların hepsi bunun sonucudur. Her şeyin başına duygu koyduktan sonra başka bir şey yapmanıza gerek yok.


- Yeni projeler neler?


İş GYO ile ortak olduk. Farklı projeler geliştireceğiz. İlk proje Topkapı Şişecam fabrikasının yerinde olacak. Geçen sene arsayı satın almıştık. Hissemiz yüzde 25’ti yüzde 50’ye çıktık. Orası bir kent gibi olacak. İlk kısmı ilk çeyrekte satışa çıkacak. 3 binin üzerinde konut olacak. Tahmini maliyeti 1.7 milyar lirayı bulur. Ayrıca Sütlüce projemiz var. Bu proje de 150 milyon lira civarında. İkinci çeyrek başında satışa çıkaracağız. Ataköy ve Merter projelerimizin satışı ise devam ediyor. Öte yandan Anadolu’daki bazı şehirlerde incelemelerde bulunuyoruz. Anadolu’nun da ihtiyacı var demokratikleşmeye. Bir de şehir merkezlerinde kentsel dönüşüm anlamında ilgilendiğimiz alanlar var.


- Taklit ediliyor musunuz?


Evet. Ama şu an mücadele etmiyoruz. Ama hukuki olarak mücadele edeceğiz.


- 2015 büyüme hedefiniz ne?


Seçimden Türkiye çok etkilenmeyecek. Talep artar. Biz bütçelerimizi yaptık. İş GYO ve Sütlüce Projesi olduğu için ve bu yıl bizim yüzde 15 büyüme hedefimiz var.


Varlığını artıranlar ‘yok’ ‘hiç’liğini artıranlar hep ‘var’ oluyor


- ‘Gönlü zenginler’ araştırmasında da yer aldınız. Sosyal sorumluluk alanında neler yapıyorsunuz?


‘Gönlü zenginler’ araştırmasına sponsor olmuştuk. En çok bağış yapanlar arasında 14. olduk. İstiyoruz ki herkes orada rekabet etsin. ‘Hayırsever 500’ diye bir araştırma iyi olur. Keşke hayırda yarışsak hep... Orada rekabet olsa. Hayatında varlığını artırmaya çalışanlar değil ‘hiç’liğini artırmaya çalışanlar var olmuş hep. Varlığını artırmaya çalışanlar yok olmuş. 1900’de dünyanın en zengininin kim olduğunu bilen var mı? Ama 800 yıl önce yaşayan Mevlana’yı, 1800 yıl önce yaşayan Konfiçyus’u herkes biliyor. ‘Varlık’ mı ‘hiç’lik ‘hiç’lik mi ‘varlık?’ Aslında ‘hiç’lik varlık... Herkesin ‘hiç’liğine gitmesi gerekiyor. Muhyiddin-i Arabi’nin sözü var: Maddi hayata meyledenler için hayat deniz suyu içmeye benzer. İçtikçe susarlar, susadıkça içerler...


- Neler okuyorsunuz?


Tarih çok okudum. Tasavvuf okuyorum. Ama bu aralar vakit olmuyor ayda bir iki kitap ancak.


Yaşar Kızılbağ-Star


Geri Dön