Türk mimarlardan şehirlerde değişim önerisi!
Koronavirüs salgınıyla birlikte büyük şehirlerde ‘riskin daha yoğun’ olması, şehir çeperlerinde yeni hayat kurmak isteyenlerin sayısını artırdı. Türk mimarlar, kırsala dönüşün arttığını belirtti ve yeni şehir sistemine ilişkin detayları paylaştı...
Önemli projelere imza atan Türk mimarlar, salgından sonra şehirlerde yeşil koridorların, bisiklet yollarının artacağı, bazı caddelerin trafiğe kapatılacağı öngörüsünde. Salgın sürecinin şehirlerde güçlü bir değişimi zorunlu hale getirdiğine dikkat çeken mimarlar, dikey yapılaşmanın daha fazla risk oluşturacağını, kırsala kaçışın ise hızlanacağını belirtiyor.
Milliyet'ten Duygu Erdoğan'ın haberine göre; tarihte insanlar, bulaşıcı hastalık krizleriyle birlikte şehirleşmede hep yeni bir tasarlamaya gitmiş ve sonraki olası salgınlara karşı da riskleri aza indireceği tahmin edilen düzenlemeler yapmış. Bugün de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) bizi hızlıca benzer bir değişimle karşı karşıya bıraktı. Büyük şehirlerde ‘riskin daha yoğun’ olmasıyla birlikte, aileleriyle bir yaşam alanı oluşturmak isteyenler şehir çeperlerinde yeni hayat kurmak için kolları sıvadı. Yeni bir ev satın almak isteyenlerin tercihlerinde keskin değişiklikler yaşandı. Evde daha kısa süreler geçirildiği için tasarlanan çok küçük metrekareli, balkonsuz, ulaşıma yakın, şehrin merkezinde evler popülerliğini kaybetti.
Yeni trend; kırsal
Uzmanlar, dünyada gelişebilecek risklerin kalabalık ve dikey yapılaşmada daha etkili olduğu görüşünü savunuyor. Kırsala, köye dönüşte artış yaşanıyor. Ancak uzmanlar, bu hareketin çeşitli sosyoekonomik ve sosyokültürel açılardan desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Türkiye’nin pek çok önemli projesinde imzası olan mimarlar ve gayrimenkul geliştiriciler öngördükleri yeni şehir sistemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
‘Sokak çeşmeleri yeniden akacak!’
Mimar Murat Kader, “Hepimizin bu süreçte yaşayarak gözlemlediği gibi virüs kalabalıktan hoşlanıyor” dedi ve bunun için şehir yoğunluklarının hafifletilmesi ve kamusal alanların yeniden tartışılıp düzenlenmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Bazı sokakların ve caddelerin trafiğe kapatılması yönündeki çalışmaların arttığına dikkat çeken Kader, “Kentler artık ciddi ekolojik koridorlara daha fazla ihtiyaç duyacaklardır. Örneğin; California’nın Oakland şehrinde 100 kilometrelik sokak ve cadde, kent nefes alabilsin diye trafiğe kapatıldı. Yaya ve bisiklet trafiğine ait alanlar çoğaltıldı. Park ve sokaklarda temizlik alışkanlığını geliştiren adımlar da atılacaktır. Kentler bu salgınla beraber ‘el yıkama üniteleri, sokak çeşmeleri’ gibi düzenlemelere daha fazla gidecektir” diye konuştu.
Balkonlu evler revaçta
‘Akıllı şehir’ tasarımlarının öne çıkarak, verilerle hareket edileceğini öngördüğünü dile getiren Murat Kader, “Yaşam alanlarımızda ise yeni düzenlemelere gidileceği gibi, bahçeli ve balkonlu evlere bu süreç sonrasında talep daha da artacaktır. Çünkü son yıllarda düzenlenen, pencereleri açılamayan, balkonlardan yoksun tipolojiler ‘sağlıksız binalar’ olarak görülecek. Apartmanlarda da sıkışıklığı ve kalabalık sirkülasyonu önleyecek tasarımlar bu talebin artmasına yardımcı olacaktır. Örneğin; kullanılan merpen - asansör sayısının artırılarak, çekirdeklerin tekrar planlaması gerekecektir” değerlendirmesinde bulundu.
Şehirler ‘imkânsız’lıklar alanı oldu
Koronavirüsün şehirleşmede yeni bir dönemi başlatacağına dikkat çeken Mimar Gökhan Avcıoğlu, “İmkanları için taşındığımız büyük şehirler artık en temel konulardaki imkansızlıklarıyla bizi boğuyor” diye konuştu. Avcıoğlu, daha az nüfuslu, daha organize ve daha dijital imkanlarıyla insanlara daha fazla özel alan veren; eşit fırsat ve sosyalleşme yaratabilen, kolay adapte olunabilecek yeni yerleşimler tasarlanması gerektiğine vurgu yaptı. Avcıoğlu, tüm bunların mevcut imar yönetmelikleri ile yapı kurallarının yeniden yazılmasıyla mümkün hale geleceğini belirtti.
‘Balkon pazarlığı olmaz’
Konutların tasarımında bahçenin de, balkonun da mutlaka bulunacağına vurgu yapan Avcıoğlu, müteahhitlerin bu gerekli alanları, konut sahipleri ya da yerel yönetimlerle pazarlık konusu haline getiremeyeceğini söyledi. Avcıoğlu, “Hatta o ağır ve çirkin çatılar yerine bahçeler olacak. Çatılar da değişecek. Kesinlikle bir rekreasyon alanı, ekip biçilebilen alan, müsaitse yüzme ve dinlenme havuzu olan bir düzen olacak” diye konuştu.
‘Kentlerden köye kaçış hızlanacak’
Mimar Sunay Erdem, öncelikle şehirlerin kamusal alanlarının güvenli hale getirilmesi için hızla çözümler üretilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Erdem, “Araç trafiğindeki düşüş ve sokakların boşalması, bu alanların yeniden gözden geçirilmesine fırsatlar sunuyor. Buna en güzel örnek, 1980’lerde Melbourne Swanston Caddesi’nin bir gecede yeşil vahaya dönüştürülmesidir. Şehir içinde sitelerde veya müstakil/villa evlerinden ziyade, köy evlerine talep artacak. Sonuçta bir site içinde ikiz ya da bağımsız villada yaşamanız sizi yoğunluktan uzaklaştırmaz, dikey yoğunluklu yaşam yerine yatay yoğunluklu yaşama geçersiniz” şeklinde konuştu.
‘Alaçatı sendromu olabilir’
Evden çalışmalarla birlikte konut tipolojisindeki değişime işaret eden Sunay Erdem, “Yatakların katlanarak dolaba dönüştüğü, yemek masaların çalışma masasına, mekanı evden-işyerine dönüştüren bir tasarım anlayışı gelişti. Bunlar uzun vadede çare olmayacaktır. İnsanlar aynı 4 duvar arasında bulunmaktan sıkılacaktır. Bu da bence köyleri işaret etmektedir. Ama maalesef bu kaçış köyler için tehlike de arz edebilir; turizm yoğunluğundaki Alaçatı gibi” değerlendirmesinde bulundu.
Mimar Ufuk Bahar’dan koronavirüs önlemlerine uygun çözüm tavsiyeleri
Kamu binaları ve hastaneler: Kamu binaları da, hastaneler de sosyal mesafeyi destekleyen tasarımlarla şekillenecek. Bekleme süresini azaltmak en önemli hedeflerden biri olacak. Hava filtreleme mekanizmalarını çok iyi bir şekilde bu yapılara entegre etmemiz gerekiyor.
Ofisler: Açık ofis tasarımlarını uzun bir süre göreceğimizi düşünmüyorum. Ofis kapıları, hareket sensörleri ve yüz tanıma kullanarak otomatik olarak açılabilecek şekilde tasarlanabilir. Bununla beraber teknoloji, çalışanlara sosyal mesafeyi hatırlatmak için de kullanılabilir.
Okullar: Daha geniş koridorlar ve kapılar, mekanlar arasında daha fazla bölüm ve çok daha fazla fiziksel bariyerin olduğu okullar tasarlanmalı.
‘Binaları tekrar tasarlamamız şart’
2050 yılına gelindiğinde küresel nüfusun yüzde 75’inin kentlerde yaşamayacağının tahmin edildiğine dikkat çeken Mimar Ufuk Bahar, büyüyen kentsel nüfusun, şehirleri tehditlere karşı daha duyarlı hale getirdiğini; dikey yapılaşmanın ise salgınların daha hızlı yayılmasının sebeplerinden biri olduğunu kaydetti. “Bu yüzden kent dokusunu ve binalarımızı tekrardan tasarlamamız şart” diyen Bahar, şöyle konuştu:
“Dünyanın her büyük şehri için önceden hazır olan acil kent durum planları üretilmeli. Özellikle İstanbul bağlamında ve Türkiye’deki diğer illerimiz için yatay yapılaşmanın avantajlarını kullanarak hem Kovid-19 için hem de gelecekte ortaya çıkabilecek bir pandemi için daha hazırlıklı olabiliriz. Çok zengin bir mimari servetimiz ve bu serveti çağdaş kentsel dönüşüm sistemleri ile besleyecek imkânlarımız var. Bir labirenti andıran dikey yapılaşma modelinde yaşanabilecek doğal afetler durumunda kriz yönetimi oluşturmak oldukça güçtür.”
Koronavirüsle prefabrik evlere talep arttı!
Şehirden uzak yerlerde arsa ve bahçeli ev arayışlarında patlama!