Türkiye ve İstanbul'un deprem gerçeği!
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi'nde Türkiye ve İstanbul'un deprem gerçeği masaya yatırıldı. İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna İstanbul'da 10 milyona yakın konutun depreme dayanıksız olduğunu açıkladı.
İstanbul'un Karaköy ilçesinde bulunan İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi'nde yapılan açıklamada Türkiye ve İstanbul'un deprem gerçeği konuşuldu. Basın açıklamasını ise şube yönetimi adına İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna yaptı.
Yeniçağ Gazetesi'nde yer alan habere göre; 20 milyon civarında yapı stoku olduğunu söyleyen Suna, şu açıklamalarda bulundu: "Ülke topraklarının yüzde 66'sı 1. ve 2. derece deprem kuşakları üzerindedir. Nüfusumuzun yüzde 70'ini barındıran 11 büyük kent, büyük sanayi kuruluşlarımızın yüzde 75'i deprem tehlikesi altındadır. Yapı stoku güvenli ve sağlıklı olmaktan uzaktır; pek çoğu kaçaktır, ruhsatsızdır ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiştir. 20 milyon civarında bulunan yapı stokunun büyük oranda yenilenmesi, güçlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Kaldı ki deprem sonrası açığa çıkmıştır ki, ülkemizde sağlıklı yapı envanteri de yoktur."
"İMAR BARIŞI İLAN ETMEK DEPREM TEHLİKESİNE AÇIK DAVETİYE ÇIKARTMAK DIŞINDA BİR SONUÇ DOĞURMAYACAKTIR"
"20 milyona yakın yapı stokunun büyük bölümü kaçak ve ruhsatsızdır, mühendislik hizmeti almadan üretilmiştir. Bu yapıların deprem güvenliği yoktur ve içinde yaşayanlar için ciddi boyutlarda tehlike arz etmektedir." diye konuşan Suna, "Kamuoyunun beklentisi riskli yapıların yıkılma ya da güçlendirme çalışmalarının bir an önce tamamlanması, bir başka ifade ile yapı stokunun iyileştirilmesi doğrultusundayken, riskli yapıların mevcudiyetini devam ettirecek şekilde İmar Barışı ilan etmek deprem tehlikesine açık davetiye çıkartmak dışında bir sonuç doğurmayacaktır. İstanbul Proje Koordinasyon Birimi'nin (İPKB) web sitesinde yer alan bilgiye göre İstanbul'da 1135 okul binası, 115 sağlık binası, 38 yurt binası depreme karşı güvenli hale getirilmiştir. Deprem güvenliği sağlanan diğer kamu binalarının sayısının ise 77 olduğu belirtilmiştir. Ama İstanbul'da toplam 6 bin 127 okul binası bulunuyor. Bunun 3 bin 63'ü resmi, 3 bin 64'ü özel. İstanbul'da 52'si resmi 190 hastane mevcut. Ayrıca 39 da sağlık ocağı var. Resmi ya da özel yurt sayısı 300 civarındadır. İster istemez dikkati çeken nokta, İPKB'nin güçlendirdiği ya da yeniden yaptığı bina sayısı ile toplam bina sayısı arasındaki farkın hala kapanmayacak kadar açık olduğudur. İPKB organizasyonu dışında bazı kamu kurumlarının veya özel sektörün benzer çalışmaları hesaba katılsa bile ne yazık ki durum değişmemektedir. Olası bir İstanbul depreminde çocuklarımızın can güvenliği tehlike altındadır'' diye konuştu.
"10 MİLYONA YAKIN İSTANBULLU DEPREM GÜVENLİĞİ OLMAYAN KONUTLARDA YAŞAMAKTADIR"
Suna, "Vahametin diğer yüzü hiç şüphe yok ki konutlardır. Her ne kadar İstanbul için sağlıklı bir yapı envanterinden söz edilmese de, İstanbul'da 1 milyon konutun güvenli olmadığı, bir başka ifade ile kaçak, ruhsatsız olduğu, mühendislik hizmeti almadan üretildiği, herhangi bir denetim mekanizmasına tabi olmadığı sadece bizler tarafından değil, hükümet yetkilileri tarafından da kabul edilmektedir. 10 milyona yakın İstanbullu deprem güvenliği olmayan konutlarda yaşamaktadır. Olası İstanbul depremine ilişkin üretilen senaryoların en iyimserinde bile, depremin on binlerce yapıyı etkileyeceği, yüz binlerce insanın hayati tehlike altında olacağı tahmin edilmektedir. Buna rağmen afet toplanma alanları ve ulaşım güzergahları ile düzenlemeler halen yetersiz durumdadır." açıklamasında bulundu.
"KARTAL FACİASI, AFET SONRASI ORGANİZASYONDA NE KADAR YETERSİZ OLDUĞUMUZU DA AÇIĞA ÇIKARMIŞTIR"
6 Şubat 2019 yılında Kartal Sema Sokak'ta bulunan Yeşilyurt Apartmanı'nın çökmesi ile 21 vatandaşın hayatını kaybettiği olayla ilgili de Nusret Suna, şu ifadeleri kullandı: "Ölümlere neden olan bina pek çok sorunu yansıtması açısından üzerinde önemle durulmayı gerektirmektedir. Bina ruhsatlıdır. Ancak yerel yönetim asli görevi olan denetimi gerçekleştirmemiş, sonradan binaya üç kaçak kat çıkılmıştır. Müteahhidin, yerel yönetimin, binada oturan vatandaşların zincirleme ihmali, vurdumduymazlığı faciaya yol açmıştır. Bina için İmar Barışına başvurulmuş olduğunun açığa çıkması, İmar Barışının yol açacağı olumsuz sonuçları netleştirmiştir. Kartal faciası, afet sonrası organizasyonda ne kadar yetersiz olduğumuzu da açığa çıkartmıştır. Bir binada bile yetersiz kalan müdahale ve kurtarma çalışmalarının olası bir İstanbul depreminde nasıl hayata geçeceğini düşünmek bile geleceğe dönük kaygıları çoğaltmaktadır. Kısacası, Kartal faciası bir İstanbul gerçeğidir. Bu noktada temel soru şudur: İstanbul'da Kartal'daki, Beyoğlu'ndaki gibi on binlerce bina bulunmakta, bu binalarda yüz binlerce insan yaşamaktadır. İstanbullular kaygılıdır. Sıranın hangi binada olduğu bilinmemektedir. Bilinmezlik adeta travmatik bir hal almıştır. İşin dramatik tarafı olası bir deprem, tek tek binaları değil, bu haldeki bütün binaları aynı anda etkileyecektir. İstanbul'da yüzbinlerce bina risklidir ve içinde yaşayanlar için tehlike arz etmektedir. Kartal, Beyoğlu, Ümraniye, Esenyurt tekil örnekleri değil, bütünün parçalarıdır. İstanbul yapı stoku büyük oranda güvenli olmaktan uzaktır."