Urla Zeytineli ve Çeşme Alaçatı'da kamulaştırılan arazilerde ne yapılmak isteniyor?
Çeşme-Alaçatı ve Urla-Zeytineli’de 333 parselin acele kamulaştırılmasının ardından Avukat Murat Fatih Ülkü, turizm tahsisi için alınan bu kararı yorumladı...
Çeşme-Alaçatı'da 178 ve Urla Zeytineli'de 333 parselin turizm tahsisi için yapılan "acil kamulaştırmaları" kararı tartışılmaya devam ediyor. Avukat Murat Fatih Ülkü, Cumhuriyet gazetesinde bu kamulaştırma kararlarını vatandaşların taşınmazlarının da kamulaştıması üzerinden değerlendirdi.
Avukat Murat Fatih Ülkü, Çeşme ve Urla'da kamulaştırılan arazileri anlattı. Çeşme-Alaçatı’da 178, Urla-Zeytineli’de 333 parselin turizm yatırımlarına tahsisi gerekçesiyle acele kamulaştırılmasına karar verildi. Hem İzmir'in yerelinde, hem de ulusal ölçekte kamuoyunun tepkisini ve ilgisini de çeken bu konuya hukuk gözlüğü ile kısaca bakıldığında, Ülkü, konuyu tam anlamak için 4-5 ay önceki bir hukuksal gelişme ile başlamak gerektiğini belirtiyor. Murat Fatih Ülkü, 13 Eylül 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile, şimdi “acele kamulaştırma” kararına konu edilen parsellerin de bulunduğu bölge, “İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” olarak ilan edildiğini aktardı.
Ülkü, "Turizm alanı içine alınacağı anlaşılan özel mülkiyet konusu taşınmazların -Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü yazısına göre- sadece “turizm amaçlı değerlendirmeye yönelik bütüncül planlama kararları oluşturulmasına imkân sağlamak üzere” kamulaştırılması ve sonra olasılıkla kiralamaya/tahsise konu edilmesi, kamu yararı taşımaz. Çünkü, bütüncül planlama, taşınmazlar özel mülkiyet konusu iken de yapılabilir, hatta imar hukukunda planlamada, vatandaşların mülkiyet haklarının ellerinden alınması söz konusu değildir." diyor.
Anayasa maddesine aykırı
Murat Fatih Ülkü, kamulaştırma kararına ilişkin turizm yatırımlarına tahsis gerekçeli kamulaştırmanın 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 8. maddesinde öngörülmüş olması, yani bir yasa hükmüyle buna izin veriliyor olması, ortada anayasaya aykırılık sorunu bulunduğunu gösterdiğini belirtiyor.
Ülkü, neden acele kamulaştırma yapıldığının açıklamasında, "Adı üstünde acele, önemli, kamu düzeni, kamu yararı ile ilgili bir durum olması gerek değil mi? Bir de bu açıdan bakalım. Kamulaştırmaya verdiği izin bağlamında anayasaya aykırı olduğunu düşündüğümüz, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 8. maddesi, “acele kamulaştırmanın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi hükümlerine göre yapılabileceği”™ öngörüyor." diyor.
Yasal koşullar oluşmadı
Avukat Murat Fatih Ülkü, "Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi de “acele kamulaştırma kararı” için 3 olasılık öngörmüş, a- “(3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında) Yurt savunması ihtiyacı”, b- “(Danıştay’ın da kabul ettiği üzere) Kamu yararına ve kamu düzenine ilişkin acelelilik gerektiren bir durum” c- “Özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlar”. Dönüp, Urla ve Çeşme’deki kamulaştırmaya bakıyoruz. Yasada sayılan bu 3 durumun hiçbiri yok" şelinde belirtiyor. Yani acele kamulaştırmanın yasal koşulları oluşmadığını aktarıyor ve şu şekilde devam ediyor:
"2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, Urla ve Çeşme’deki gibi “kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi” ilan edilen yerlerde, “yapılaşmaya esas inşaat hakkı” olarak yüzde 30 (emsal 0,30) öngörmüş. Peki, Urla ve Çeşme, bu kadar büyük bir yapılaşmayı, bu yapılaşmanın getirdiği nüfus yoğunluğunu, bu yapılaşmanın yakın çevresinde yaratacağı yapılaşma baskısını kaldırabilir mi? 1. derece doğal sit alanı olarak belirlenmiş, 1. derece doğal sit alanının tüm niteliklerini taşıyan, İzmir’e çok yakın olmasına karşın, doğal yaşamın önemli biçimde sürdüğü, bozulmamış/bakir bir bölgenin yüzde 30 (emsal 0,30) inşaat hakkı ve sonrasında yoğun yapılaşma baskısı içeren bir geleceğe sürüklenmesi kabul edilebilir mi?
Konunun hukuku ilgilendiren bir başka boyutu da oldukça önemli. Kamulaştırılacak taşınmazların önemli bir kısmı şu anda tarım arazisi. Kamulaştırma bedelini belirlerken, yakın gelecekte “turizm yatırımına uygun taşınmaz olacağı bilinen” bu taşınmazlara tarım arazisi olarak değer biçmek, taşınmazları kamulaştırılacak yurttaşlar için önemli bir adaletsizlik yaratacaktır. Yargı organı “kamulaştırma bedeli nin tespiti"ne ilişkin süreçt bu olasılığı dışlayacak çözümü bulmak, taşınmazlara turizm alanı olarak bedel tespiti yaparak adaletsizliği gidermek zorundadır. Burada da Kamulaştırma Kanunu’nda yer alan;
“Taşınmaz malın değerini tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet tı şebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikka alınmaz” hükmünün anayasaya aykırılığı sorunu günden gelecektir."
Murat Fatih Ülkü, "İzmir kent merkezi, yoğuı ve çarpık yapılaşmanın yıkıcı etkilerinden kurtulamazdı, şimdi bu yapılaşma baskısı, tarihi, turizmi, tarımı, kültürü, doğasıyla gözbebeğimiz gibi korumamız gereken yarımadaya yöneldi. Ne yapacağız, kapitalizmin bize gelişn diye yutturmak istediği “beton” ve “tüketim” sarmalına feda mı edeceğiz yarımadayı; yoksa hiç “acele”ye gerek olmadan, “sakin”ce yarımada tarihine, kültürüne, coğrafyasına uygun, doğal dengeyi koruyacak biçimde planlayacak mıyız?" şeklinde ifadelere yer verdi.
Çeşme’deki arazilerin çoğu iki şirketin elinde!
DİSK'in Çeşme'deki arsası acele kamulaştırılıyor!
Albassam Group'tan, Urla ve Çeşme'ye 15 milyar TL'lik proje!