23 / 12 / 2024

Yapı denetimi güçlendirilmeli!

Yapı denetimi güçlendirilmeli!

Gazete Bursa köşe yazarı olan Muharrem Karabulut bugünkü yazısında ''Deprem ve yıkım'' konusunu ele aldı. İşte Muharrem Karabulut'un o yazısı...



1999 senesi, tarihler 17 Ağustosu gösterdiğinde gece yarısı meydana gelen deprem ve sonrası yaşanılanlar dramlar ülkemizde hep konuşuldu.


O tarihte, sıcak yaz gecesi, herkesin tatilde olduğu, yazlıkta olduğu bir dönemde geldi çarptı deprem. On binlerce kişi hayatını kaybetti.


Hala kayıplar var.


Bulunamadılar.


Yaralananlar oldu. Ailesini, anne-babalarını kaybeden çocukların dramları ile çocuklarını kaybeden ailelerin yaşadıkları psikolojik travmalar, ülkemizdeki acılara acı kattı. Senelerce 1999 Körfez Depremi ve yaralarını sarmaya çabaladık. Hala kalıntıları var insan yaşantısında.


Depremin, nedeni, niçininden çok, o yıkılan, göçen binaların altında kalıp ölenlerin tartışılması gerekiyor. Bu binalar neden yıkılıyor? Sorusuna cevap bulmamız lazım.


Bu binaların yapılmasında kimlerin nasıl bir görev aksaklığı var ki, yanındaki bina sapasağlam dururken, bitişiği çökmüş. Altında kalan onlarca insan hayatını kaybetmiş.


İnsanların, rant uğruna, binayı bir karış fazla yapabilme uğruna, üzerine bir kat daha fazla çıkabilme uğruna, siyasi ikbal ve oy devşirme uğruna, insanların dünyavi beklentileri karşılama uğruna yapılan bu binaların çökmesinin asıl nedenini bulmamız gerekiyor.


1999 depremi ve sonrasında tabi, inşaat sektöründe eskiden doğru bilinen pek çok olgunun nasıl yanlışlarla dolu olduğunu öğrendik. Bu hayatımıza girdi. Kazma, kürekli yapılan inşaatların, makineleşmesiyle beraber hazır beton haline dönüşen teknolojinin de nasıl istismar edildiğini gördük. Yaşayarak. Belki de can pahasına yaşayarak öğrendik. Bugün, depremi unutmuş gibi gözüküyoruz.


Tarih yine 17 Ağustosu gösteriyor.


Uzmanlar, deprem, depremle beraber yaşama, depremden korunma, önlem alma gibi konularda sürekli bildiklerini halka anlatıyorlar. Bir takım iyileşmeler olmadı diye konuşursak doğruyu söylememiş oluruz. İnşaat sektörü deprem sonrasında derlendi. Toparlandı. Depremle ilgili katı kurallar getirilirken uygulamaya konulan Yapı Denetim Kanunu ve yapı denetiminde özel sektör ağırlıklı, denetim mekanizması uygulamaya geçti.


Türkiye’de kanun çıkar. Uygulanmaya başlar, sonra kanunun boşlukları bulunup, birileri bu boşluklardan istifade ederek, karını 3 kuruştan 10 kuruşa çıkarmanın hesaplarını yapar. Başarılı da olurlar.


Ülkemizdeki bu yapı denetimle ilgili şikayetler ve “ver parayı, al onayı” gibi uygulama iddiaları yok değil. Tabi, sektörün kendi içinde böyle uygulama yapanları bertaraf etmesi en büyük dileğimiz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine baktığımızda, bu örneğe uygun uygulamalara rastlıyoruz.


O zaman, ben ve benim gibi pek çok vatandaş, yapı denetimi, inşaatların yapılması, kontrolü gibi bilmediğimiz, bilemediğimiz, ama sıvasına, içindeki mermerine, seramiğine, merpen korkuluklarına, dış sıvasına bakarak, “ne güzel bina olmuş” değerlendirmesi yaptığımız yaşam alanlarımızla ilgili güven bunalımı yaşamayalım.


İnsanların, bir ev veya işyeri alabilmek için harcadıkları paraları nasıl kazandıkları unutmayalım. Aile bütçesinden tasarruf ederek, banka kredileriyle, arabasını, malını mülkünü, arsasını, tarlasını satanların, başlarını sokabilmek için aldıkları evlerin eğer statik, betonarme sistemi iyi değil ise, dış sıvasının ışıltılı olması hiç para etmiyormuş. Bunu öğrendik.


Bugünden sonrasına bakalım. 17 Ağustosta ölen on binlerce kişinin beton ve müteahhitlik katliamına gittiğine dair iddialar hala gündemde. Siyasi iradenin, belediyelerin bu binalar yapılırken, imar planları çıkarılırken, halkın can ve mal sağlığı yerine, müteahhitlerin rantını düşündüklerine dair iddialar var.


Aradan tam 17 yıl geçti. Hala adli davaların bazıları devam ediyor. Ama, hiçbir siyasi hakkında adli ceza verilmedi. Bunu biliyorum.


Müteahhitler cezaevine girseler bile en kısa zamanda çıktılar. Yine iş yapıyorlar. Burada, insanları karalamak istemem. Binasını her şeyini kurallara, kanunlara uygun yapan müteahhitlerin haklarını korumak bizim görevimiz. Onlara teşekkür ediyoruz. Rant peşinde koşanlara ise lanet okuyoruz.


Depremde ölenlere Allahtan rahmet, yaralananlara, sakat kalanlara acil şifalar dilerim. Umarım bir daha böyle depremleri ve olayları yaşamayız…


 Muharrem KARABULUT/ Gazete Bursa



Geri Dön