Yapı sektöründe yeni trend çevreye duyarlı tasarımlar!
Yapı sektöründeki yeni trendler sayesinde konutlar artık görünüm açısından daha sıra dışı ve cesur olmalarının yanı sıra çevreye duyarlı ve deneysel tasarımlar olarak karşımıza çıkıyor
Yapı sektöründeki yeni trendler sayesinde konutlar artık görünüm açısından daha sıra dışı ve cesur olmalarının yanı sıra çevreye duyarlı ve deneysel tasarımlar olarak karşımıza çıkıyor. Tümay Yazıcı Kadınlar arasında laf ne zaman 1980’lerin sonunda TRT İde ekrana gelen Hayat Ağacı / Generations dizisinden açılsa, herkes ağız birliği etmişçesine ve kendinden geçerek, “Kyle Masters” der. Robert Torti’nin canlandırdığı teğmen Kyle Masters, büyüklerimizin deyişiyle “hoş adamdı doğrusu”. Yakışıklıydı. Serseri havası onu daha da çekici kılıyordu... Akılda kalan bir şeyi daha vardı ki, mevzumuzla alakalı olan da o: Evi. Kyle Masters’ın evi, eski bir itfaiye istasyonundan dönüştürülmüştü. Öyle ki, teğmen evinin üst katından alt katına inmek için merpen kullanmaz, borudan süzülürdü... Dürüst olmak gerekirse böyle bir ev, o dönemde Türkiyede yaşayanlar için hayli ilginçti. DanimarkalI mimar Bjarke Ingels, “Biz mimarlar, gezegenin çehresini sürekli değiştiren insanlarız. Gezegeni dönüştürme araçlarına ve olanağına sahibiz. Bu da içinde yaşamayı daha eğlenceli hâle getiriyor,” diyor. 38 yaşındaki Ingels, alanının en önemli figürlerinden biri. Rem Koolhaas’ın talebesi, ABD menşeli Fast Company dergisi tarafından 2010 yılında, “İş Dünyasının En Yaratıcı 100 İsmi” arasında gösterilmişti. Kopenhagdaki 8 House başta olmak üzere kurucusu olduğu Bjarke Ingels Group (BIG) imzalı yapılara bakıldığında, listeye girmesinin ‘kaçınılmaz’ olduğu anlaşılıyor zaten. Alışveriş merkezi, ofis ve konuttan oluşan 61 bin metrekarelik yapı kompleksi, şehirleri donatan kullanım öncelikli sıkıcı yapıların arasında kolayca sıyrılıyor. Sekiz biçimindeki yapı kompleksinin güneybatı köşesi, yere doğru eğimli. Bu eğim, güneş ışığının avluya rahatça girmesine olanak sağlıyor. Ayrıca rampa şeklinde tasarlanan çatısı sayesinde yapı kompleksinin, caddeden teras seviyesine kadar uzanan büyük bir bisiklet yolu var. BIG imzalı bir başka yapı, Kopenhagdaki apartman bloğu... Yapının üçgen şeklindeki balkonları sadece alanı genişletmekle kalmamış, gölgeleri de azaltmış. Üstelik bu biçim, yapının cephesine çarpıcı bir geometri kazandırmış. Ingels m sıra dışı ve cesur mimari tasarımlarının diğer bir önemli özelliği de sosyal, ekonomik ve ekolojik ihtiyaçlara en iyi şekilde yanıt vermesi. Felsefesini, “pragmatik ütopik mimari” olarak adlandırıyor ve aslında onun felsefesi ve mimari tasarımları, bugün yapı sektörü ve onun başrol oyuncularından mimarların yapılara yaklaşımını özetliyor. Kullanım öncelikli sıradan yapılar yerlerini yavaş yavaş sosyal ve çevreye duyarlı deneysel yapılara bırakıyor. Aslında deneysel yapılara, en azından ‘izleyici’ olarak alışkınız. Örneğin İspanyanın Bilbao şehrindeki Guggenheim Müzesi. Nervion Nehri kıyısında, 11 bin metrekarelik alana yayılan modern sanat müzesi, Pritzker ödüllü mimar Frank Gehry imzalı. Düzensiz eğrisel biçimlerin hâkim olduğu yapı, kireçtaşı, titan ve camdan mürekkep ve belki de ev sahipliği yaptığı modern sanat işlerinden bile daha çok görülmeyi hak ediyor. Hollanda’nın Lelystad kentindeki Theatre Agora’da izlediğiniz oyundan sıkıldınız mı? Salonu terk edin ve yapıyı izleyin! Ünlü mimarlık ofisi UNStudio imzalı yapı heykelsi bir forma sahip. Bindirme tekniğiyle yapılan çok yönlü yüzeyindeki perforajlar, kaleydoskopik etkisi yaratıyor. İç mekândaki ipek kurdelaları andıran merpenler ve kıvrımlı pembe ya da geometrik çıkıntılarla bezeli kırmızı duvarlarla yapı, bir görsel şöleni andırıyor. UNStudio imzalı, Almanya’nın Stuttgart kentindeki Mercedes-Benz Müzesi de açık uçlu, dairesel üç parçadan oluşan yalın ama çarpıcı geometrisiyle sıradışı yapılara iyi bir örnek. Almanya’dan bir örnek de Behnisch Architekten imzalı Norddeutsche Landesbank. Ünlü Alman mimar Günter Behnisch ve oğlu Stefan Behnisch tarafından tasarlanan yapı kompleksi asimetrik ve ekspresyonist formuyla Hannover kentinin çehresine sıra dışı bir hava katıyor. Deneysel yapılardan söz ederken Avustralya’nın Sydney kentindeki Opera House’dan bahsetmemek olmaz elbette. Zira mimari, DanimarkalI Jorn Utzon’a Pritzker ödülü getiren Opera House, 20’nci yüzyılın en ünlü yapılarından biri. Ayrıca, 1 milyon 56 bin adet beyaz seramik fayansla kaplı bina, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor.
Sıra dişilik halka arz ediyor Yukarıda adını zikrettiklerimize yani kamuya açık deneysel binalara sıkça rastlanıyor. Ancak teknolojik gelişmeler sayesinde benzer bir yaklaşımı artık toplu konut mimarisinde de görebiliyoruz. Bugün tüm dünyada Norddeutsche Landesbank gibi asimetrik; Guggenheim Müzesi gibi farklı malzemelerden yapılmış ya da Theatre Agora gibi ilginç yüzeyli konut tasarımlarının sayısı giderek artıyor. Malum, söz konusu mimari olduğunda, hayalgücü, teknolojiyle el ele gidiyor. Teknolojinin ilerlemesi ve yaygınlaşması, hayalgücünün önündeki engelleri kaldırarak mimarları özgürleştiriyor. Yani Ingels’in dediği gibi bugün mimarlar ‘gezegeni dönüştürecek araçlara ve olanaklara sahipler.’ Teknoloji destekli hayalgücünden çıkan yeni ya da eski ama yeniden yükselişe geçen trendler sayesinde daha fazla enerji verimliliği sağlayan ve ister kent merkezinde ister kent dışında olsun, sosyal açıdan cazibeli yaşam alanları yaratılıyor. Bu trendlerin başında da biyomimetrik geliyor. Yapı sektöründe giderek yaygınlaşan bu trendin ilham kaynağı, adından da anlaşılacağı üzere doğa. Trendin uzantısı olarak inşa edilen yeşil binalar formlarından tutun da havalandırma, soğutma, ısıtma sistemlerine kadar doğayı taklit ederek sıra dışı bir görünüme sahip olmalarının yanı sıra alan ve enerji açısından verimlilik sağlıyorlar. Düşük maliyetli olmaları da yatırımcılara cazip geliyor.
Feel Good