Adnan Bali: FED kararlarına göre Türkiye avantajlı!
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, FED kararlarında Türkiye'nin avantajlı olduğunu belirtip Merkez Bankası'nın politika faizi enstrumanına başvurabileceğini belirtti. Adnan Bali, faizlerin seyri konusunda da değerlendirme yaptı...
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, bankanın 89’uncu kuruluş yıldönümünde İş Bankası ve bankacılık sektörüne yönelik özel açıklamalar yaptı.
SAĞLAM DURUŞA SAHİP OLMANIZ LAZIM
Bali, Kredili Mevduat Hesapları (KMH) faiz oranlarına tavan getirilmesi konusunda şöyle konuştu:
"Açık söyleyeyim, ağır başlılığımızdan ifade bile etmedik ama şimdi belirteyim; düzenleme gelmeden evvel o paralelde oranlarını zaten düzeltmiş bir bankayız. Bunlar bankacılık sisteminin kârını azaltacakmış, itibarını azaltmasın daha önemli. Çünkü toplum sonunda size tam bir güvenle bakacaksa, ödeme sadakatini muhafaza edecekse, bu ancak sizin de sağlam bir duruşa sahip olmanızla, güvenilir bir duruşa sahip olmanızla sağlanabilir."
Başta ücret ve komisyonların yüksekliği olmak üzere bankacılık sistemine ve uygulamalarına yönelik şikayetlere değinen Adnan Bali, şikayet eden ve haklı olmayan bir kısım müşteri taleplerinin ve gruplarının durumunu meşrulaştıracak şekilde uygulama yanlışlıklarına bankalarca düşülmemesi gerektiğini söyledi.
Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) bu konuda çok ciddi bir hassasiyete sahip olduğunu, hataların ve tekil birtakım yanlışların olabileceğini belirten Bali şöyle konuştu:
"Vakalar bazında o kurumun ya da kurumların stratejisi ya dapolitikası olmadığı halde her işletmede olabildiği gibi birtakım amacını aşanvakalar olabilir. Bunların tamamı iradi de olmayabilir. Bir işletmeye hayatiyetkazandıran en önemli özellik her kararının isabetli olması değil, aldığı kararlardan isabetli olmayanları düzeltebilme yeteneğidir. Sektörün bunu yapmaya bu dönemde ciddi ihtiyacı var. Gereğinin üzerinde alınan, yanlışlara yol açabilecek ücretlendirme uygulamaları varsa bunların tamamı düzeltilmelidir. Ve bir düzenlemeye tabi olunmalıdır. Bundan daha açık ne olabilir Bir bankacı olarak da bundan rahatsızlık duyacağımız bir husus yoktur. Yakınmaya konu olan isabetsizlikler de varsa sektör olarak bunlara yönelik hassasiyetimizi artırmalıyız."
ESKİDEN ÜCRET VE KOMİSYON GELİRLERİ TEFERRUATTI
2000'li yılların başında kredilerin toplam aktifler içerisindeki payının yüzde 20'lerde olduğunu hatırlatan Bali, bugün İş Bankası'nda bu oranın yüzde 65 seviyesinde olduğunu belirtti.
Bali, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bilançonuz büyük ölçüde Hazine'nin finansmanına ve tasarrufların toplanması fonksiyonuna indirgendiyse ve yüzde 30'ların üzerinde bir reel getiri, zaten ülkenin de en yüksek risk kalitesine sahip olan Hazine üzerinden elde ediliyorsa, orada ücret ve komisyon gelirlerinin tartışması olur mu O teferruattı o dönemde. Ama maalesef ki, bütün müşterilerde o dönem, aslında Hazine üzerinden elde edilmiş olan reel getirinin kamuoyu ile de paylaşılması anlamına gelen ücretsiz hizmet verme algısını yarattı. Ve bugün bankacılık sektörü o dönemden kalan algıdan kaynaklanan 'daha önce ücret alınmıyor iken şimdi niye alınıyor ' sualine muhatap oluyor."
İlgili dönemde yabancı analistlerin Türk bankacılara düşük enflasyon döneminde ne yapacaklarını, kamuya yüksek getirilerle kaynak satmak suretiyle bir seviyede garanti edilen gelirlerin elde edildiği dönem bittiğinde ne yapacaklarını, komisyon ve ücret gelirleri tabanını nasıl genişleteceklerini sorduklarını aktaran Bali, "Batı bankacılığı böyle çalışıyor derlerdi. Ve biz o dönemde sektör olarak maalesef o kazançlarımızın da etkisi ile bu tedbirlerin hiçbirine gerek duymadık" dedi.
KAPATILAN FARKLARIN YENİDEN AÇILMAMASI GEREKİYOR
Önümüzdeki döneme dair beklentilerini de paylaşan Bali, mali disiplini, bütçe disiplinini, finansal istikrarı korumak bakımından son derece kararlı politikaların izlenmeye devam edilmesi gerektiğini söyledi.
Bu konuda bir endişe taşımadığını ifade eden Bali, şunları aktardı:
"Türkiye çok değişik konjonktürlerden geçerken bu konuda bir sapma yapmadığını kanaatimce yeteri kadar gösterdi. Önümüzdeki dönemde de buna göre hareket edileceğini düşünüyorum. Tabi ki siyasi doğru ile ekonomik doğru en azından zamanlama itibarı ile her zaman çakışmayabilir. Bizim de teknokrat bir bakış açısı ile bunların her durumda çakışmasını talep etmek gibi bir durumumuz yeterince gerçekçi olmaz. Onun için görüşüm şu; bizim burada ana felsefeyi koruyacak tarzda uygulamaları sürdürmemiz gerekir. Türkiye buraya kolay gelmemiştir. 21 yıl sonra gelen bir reyting ile yatırım yapılabilir seviyeye geldik. Bu da 21 yıl sonra Namibya ile eşit olma anlamına geliyor. Bu yetineceğimiz bir durum değildir. Bu ülke buraya kolay gelmedi. Bizim kurumumuz da buraya kolay gelmedi. Bunları korumak durumundayız. Hassas hangi noktalar varsa onların hepsine biz de hassasiyetle gitmek zorundayız. Çünkü korumamız gereken bir müktesebatımız var."
Global krizin değişen fazlarında Türkiye'nin buna uygun cevaplar verebildiğini söyleyen Bali, üretim dahil olmak üzere açılımcı politikalar ve iş dinamiği ile diğer ekonomilerden ülke olarak ayrışılabildiğini ifade etti.
Bu sayede sağlanan büyüme performansı ve 2001 krizinden çıkarılan derslerin gerek finansal sistemde gerek reel sektörde yeterince uygulandığı bir dönemin neticesinde pozitif ayrışıldığını anlatan Bali, "Bu bizi aradaki farkların kapanması sürecine soktu. Son dönemde bu tür bir pozitif ayrışmanın oluşmadığını görüyoruz. Oluşmamasının bize özgü nedenleri de var, dışarıdaki hareketin şiddetiyle de ilgisi var. Moral bozacak bir şey benim kanaatimce yok. Oturacağız, çalışacağız ne gerekiyor ise şu ana kadar geldiğimiz noktanın kıymetinin farkında olarak yapacağız" dedi.
TÜRKİYE ÇEVRE ÜLKELERE GÖRE GÖRECELİ AVANTAJLI
Fed'in kararı konusunda ise, her ne olursa olsun netice olarak göreceli bir yarışın içerisinde olunduğunu söyleyen Bali, "Bugün bakıldığında bu coğrafyada çevre ülkelere karşı, gerek finansal makroekonomik göstergeleri gerek mevzuat altyapısı gerek teknik altyapısı gerek yetişmiş insan gücü ve iş dinamizmi itibarı ile Türkiye göreceli avantajlara sahip" dedi.
Bali, sonuç olarak birlikte yarışıldığını, önemli olanın, bu konjonktürde ciddi şekilde kapatılan farkları yeniden açmayacak bir çalışkanlık ve hassasiyet içerisinde bulunmak olduğunu vurguladı.
Bu bakımdan Fed kararına ilişkin uygulamaları çok da gereğinin üzerinde bir ağırlık atfetmeksizin yönetmek gerektiğini belirten Bali, "Bu durum, sonunda bizim karşımıza çıkabilecek ve herkesle birlikte yönetmek zorunda olduğumuz risklerden ibarettir. Böyle bakıldığında Türkiye'nin şu anda gelmiş olduğu potansiyel ile bu dönemi yönetebileceğini düşünüyorum" diye konuştu.
Adnan Bali, bu dönemin hassasiyet içerdiğine, ama bunun görece düşünüldüğünde Türkiye'nin geçmiş dönem ile kıyaslanamayacak ölçüde belli sağlamlıkları olan bir yapıda olduğuna dikkati çekti.
Merkez Bankası'nın da politikalarını tamamen buna yönelik yürüttüğünü vurgulayan Bali, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Son dönemde Merkez Bankası özellikle politika enstrümanlarında pek de örneğini görmediğimiz bir çeşitlilikte hareket etti. Rezerv opsiyon mekanizması olsun, faiz koridoru olsun… Onları şu anda örneğin politika faizinde bir değişikliğe gitmeksizin kullanma becerisi gösteriyor. Bütün bunlar finansal istikrarın korunması, kredi genişlemesinin arzu edilen alanlarda ve arzu edilen dozda gerçekleşmesi, büyümenin iyi optimize edilmesi, iç talep ve dış talebin büyümeye olan katkılarının dengelenmesi bakımından önemli politikalardır.".
YÜZDE 4'ÜN ALTINDA BİR BÜYÜME OLMAMALI
Bankanın iktisadi araştırmalar biriminin yüzde 4,5'lik bir büyüme öngörüsünde bulunduğunu, şimdi bunun yüzde 4'e revize edilebileceğini belirten Adnan Bali, bunun da çok sonuç değiştirici bir etkisi olacağını düşünmediğini dile getirdi.
Yüzde 3'lük ilk çeyrek büyümesinin, ikinci çeyreğe ilişkin öncü göstergelerin ve krediler dahil birçok verinin bunu teyit ettiğini ifade eden Bali, "Yılın ikinci yarısı biraz perspektif olarak değiştiğine göre kanaatim o ki bu seviyelerde bir büyüme bugünkü koşullar içerisinde geçerli olacaktır" tespitinde bulundu.
Bali, Türkiye'nin belirli bir büyüme hızının altına düşmemesi gerektiğini belirterek, "Benim kişisel kanaatimce de bu yüzde 4'ün altında olmamalıdır" dedi.
Bali, kredilerde yüzde 16-18 seviyesinin üzerinde büyüme beklediklerin ancak yılın ikinci yarısında MB’nin ve dış kaynakların gelişmelerin etkisiyle bir farklılaşma yaşanabileceğini ifade etti.
İş Bankası'nın 2013'de, yılın ilk yarısında yakalanan yüksek büyüme performansının da etkisiyle, sene başındaki beklentilerine uygun olarak kredilerde yüzde 16-18 seviyesinin üzerinde büyüyeceğini öngören Bali, yılın ikinci yarısında Türkiye'nin dışından kaynaklanan nedenlerle değişen bir konjonktür olduğunu ve ek sıkılaştırıcı önlemler alan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yeni fonlama maliyetleri ve fonlama imkanları üzerinden oluşturduğu tablonun bu konudaki farklılaşmayı beraberinde getireceğini söyledi.
AKTİF BÜYÜKLÜK 194 MİLYAR LİRA
İş Bankası'nın 2013 yılı ilk yarısındaki performansını değerlendiren Bali, aktif büyüklüğünün 194 milyar liraya ulaştığına, bunun da yılın ilk yarısı itibariyle 100 milyar doları aşan bir bilanço demek olduğuna işaret ederek, "Kredilerin bilançomuzdaki payı da yüzde 65 ile tarihi en yüksek seviyesine ulaştı" dedi.
İkinci çeyrekte çok isabetli alanlarda büyüdüklerini söyleyen Bali, "Bunlar yaygın büyüme alanları olup, sadece büyük gruplar nezdindeki yatırım kredileri, proje finansmanları gibi kurumsal ölçekteki kredilerin söz konusu olduğu alanlar değil, hem coğrafi olarak hem de iş bazında Anadolu'nun her yerine yayılmış olan irili ufaklı ihtiyaçların karşılanması için verilen finansal hizmetlerdir. Bu çerçevede yaptığımız çalışmalarla kredilerde yüzde 17'nin üzerinde büyüme sağladık" diye konuştu.
Adnan Bali, mevduatın kredilere dönüşüm oranına bakıldığında ise yüzde 110 ile sektör ortalamasının 5 puan üzerinde olduklarına dikkati çekti.
Bankanın hızlı atak yaptığı son yıllarda takipteki krediler rasyosunun ise ilk kez bu kadar sektör ortalamasının açık ara altında kalmasının ve bu yılın ilk 6 ayında da yüzde 1,8'e düşmesinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Bali, sözlerine şöyle devam etti:
"Takipteki kredi demek fire demektir. Fire demek aslında sosyal fire, ekonomik fire demektir. Sadece sizin için değil, bu kaynakları kullandırdığınız yerler için de firedir. Bu ülke kolay şartlarda buralara gelmiş değil. Çalışarak, didinerek birkaç nesilde üzerine ekleye ekleye bugüne getirdiği birikimlerdir. İşimizi doğru yapmaktan başka yolumuz yok. Banka olarak yılın ilk 6 ayında tüm bu kaynaklarla ekonomiye sağladığımız nakdi ve gayri nakdi kredi 158 milyar TL'yi aşmıştır. Biz '3 basamaklı kredi kavramında ilk banka olacağız' demiştik ve olduk. Bir Türk bankasının sağlıklı bir büyüme ile bu seviyelere ulaşması önemli."
1 MİLYAR 750 MİLYON DOLAR BORÇLANMA ÖNGÖRÜYORUZ
Adnan Bali, kullandırılan kredilerin yüzde 72'sinin ticari kredi olduğunu belirterek, son dönemde ekonomik gerekliliklere paralel olarak, ülkenin ihtiyaçlarına uygun bir biçimde konuşlandıklarını ve ticari kredi oranlarının sektör ortalamasının üzerinde olduğunu söyledi.
Son dönemde yaptıkları ataklarla ticari kredilerde kendilerini en yakın izleyenden toplam nakdi kredilerde 19 milyar lira, toplam nakdi ticari kredilerde ise 23 milyar lira mutlak bir farkla önde olduklarına işaret eden Bali, finans sisteminde rollerinin gereğini yerine getirdiklerini ifade etti.
İş Bankası'nın bu performansında bir yandan Türk halkının İş Bankası'na olan teveccühünün diğer yandan da kaynak temini açısından görülen ilgi ve güvenin etkisine dikkati çeken Bali, "Mevduat geçmişten bugüne İş Bankası için temel kaynak olmuştur. 114 milyar liralık bir mevduat büyüklüğü ile mevduatta da özel bankalar arasında liderliğimizi sürdürüyoruz. Fonlama kaynaklarımızı da ciddi şekilde çeşitlendirdik" dedi.
Adnan Bali, Merkez Bankası'nın politika faizi enstrümanına başvurabileceğini, ABD Merkez Bankası Fed'den gelecek kararlarda Türkiye'nin çevre ekonomilere göre daha avantajlı olduğunu söyledi.
Bali aynı zamanda Türkiye'nin bu yıl yüzde 4'ün altında büyümemesi gerektiğini de ifade etti.
POLİTİKA FAİZİNE BAŞVURULABİLİR
"Politika faizinde artırım bekliyor musunuz " sorusu üzerine Adnan Bali, şu ana kadar Merkez Bankası'nın faiz koridorundaki üst bandı yükselterek ve likiditeye ilişkin aldığı önlemlerle bir politika faizi artışını ikame edecek net etkiyi yarattığını söyledi.
Bali, döviz kuruna bakıldığında bunun yeterli etki yapmadığı yönünde görüşlerin de olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Fakat döviz kuruna ilişkin hareketleri doğrudan bununla ilişkilendirmek gerekmez. Çünkü bu eninde sonunda kısa vadeli sermayenin hareketlerine de bağlı olan bir olgudur. Ben şahsen bu politika ve bu risklerin bizim dışımızda nedenlerle dinmeksizin devam etmesi halinde politika faizi enstrümanına başvurulması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü aynı etkiyi yapan ikame edici türden politikalar daha sonra ortaya çıkabilecek risklere yetmeyebilir ama bunları finansal sektörde yöneticilik yapan biri olarak söylüyorum. Şundan yüzde yüz eminim, kişisel olarak da kurumsal olarak da bakışımız bu; bugün bu konulardan sorumlu olan otorite, bütün bunları tam bir veri ekonomisi inceliğinde zaten detaylı dikkate alarak yürütüyor."
Akşam Gazetesi