Altuğ Akbaş: Binaların en önemli deprem kalkanı su yalıtımı!
Kalekim Genel Müdürü Altuğ Akbaş, “Korozyon nedeniyle yapılarımız depreme karşı dayanıksız hale geliyor. Oysa su yalıtımı yapılmış bir bina, hem korozyona karşı senelerce direniyor hem de depremin yıkıcı etkilerine karşı korunmuş oluyor” dedi.
Türk yapı kimyasalları sektörünün öncü firması Kalekim, deprem sırasında meydana gelen büyük yıkımların en önemli nedeninin korozyon olduğuna dikkat çekerek, su yalıtımlı binaların artılırması yönünde çalışmalar yürütüyor. Ülkemizde su yalıtımı konusunun hayati önem taşıdığını vurgulayan Kalekim Genel Müdürü Altuğ Akbaş, “Korozyon nedeniyle yapılarımız depreme karşı dayanıksız hale geliyor. Oysa su yalıtımı yapılmış bir bina, hem korozyona karşı senelerce direniyor hem de depremin yıkıcı etkilerine karşı korunmuş oluyor” dedi.
Kalekim, su yalıtımı alanında ürettiği güçlü ve kaliteli ürünleri ile her türlü yapı için teknik çözümler sunmaya devam ederken, iletişim çalışmaları ve eğitim toplantıları gibi faaliyetlerle su yalıtımlı binaların sayısının artırılması için önemli adımlar atıyor. Su yalıtımı konusunda her kesimin sorumluluk alması gerektiğine inandıklarını belirten Kalekim Genel Müdürü Altuğ Akbaş, “Depreme dayanıklı binalar için su yalıtımı şart ve bunun her binada uygulanmasının hızlandırılması için öncelikle ‘Su Yalıtımı Mevzuatı’nın çıkarılması gerekiyor. Kentsel dönüşümün gündemde olduğu günümüzde hayata geçirilecek mevzuatla birlikte, su yalıtımının zorunlu tutulduğu yapılarda kullanılan malzemelerin denetlenmesi de sağlanmış olacak” diye konuştu.
Su yalıtımı olmayan yapılar depreme karşı dayanıksız hale geliyor
Su yalıtımı olmayan binalarda oluşan korozyon nedeniyle yapıların depreme karşı dayanıksız hale geldiğine dikkat eçeken Altuğ Akbaş, “Oysa su yalıtımı yapılmış bir bina hem korozyona karşı senelerce direniyor hem de depremin yıkıcı etkilerine karşı korunmuş oluyor. Normal şartlarda 80-100 yıl gibi bir süre için tasarlanması ve ömrünü bu sürede tamamlaması gerekiyor. Ancak su yalıtımı olmayan binaların taşıyıcı sistemi, korozyon (paslanma) nedeniyle 10 yıl içinde başlangıçtaki taşıma kapasitesinin yüzde 66’sını kaybediyor. Bu da binanın erken yaşlanmasına, en önemlisi de depremin yıkıcı etkilerine davetiye çıkarıyor” dedi.
Yüzde 79’u hasarlı çıkan binaların yüzde 64’ünde korozyon tespit edildi
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından 55 bin 651 konut ve işyerinde yapılan kontrollerde, korozyon tehlikesinin somut olarak ortaya çıktığını kaydeden Altuğ Akbaş, bu araştırma kapsamında incelenen binaların yüzde 79’unun hasarlı çıktığını ve bu binaların yüzde 64’ünde su ve nemin yol açtığı korozyon (paslanma) tespit edildiğini söyledi.
Yapı güvenliği, sağlık ve konfor için denetim etkinleştirilmeli
Korozyonun olumsuz etkilerinin ülkeye her açıdan önemli kayıplar yaşattığının altını çizen Altuğ Akbaş, şunları söyledi: “Binalara sızan su, korozyonla birlikte, insan sağlığına zararlı küf, mantar ve benzeri organik maddelerin oluşumuna sebep oluyor. Gerek yapı güvenliği, gerekse sağlık ve konfor şartları açısından binalarda mutlaka uygun malzemeler kullanılarak su yalıtımı yapılmalı. Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde yer almasına rağmen, yapı karar vericileri için hangi detayda hangi malzemeyi seçeceğine dair yeterli referans kaynağı ve mevzuat bulunmuyor. Mevcut mevzuattaki bu eksiklik binalarda su yalıtımı yapılırken, malzemelerin ve uygulamaların denetimini de yetersiz kılıyor. Mağduriyetlerin önlenebilmesi için bu alanda denetim mekanizmasının da etkinleştirilmesi gerekiyor. Binalarda su yalıtımı mevzuatı hazırlığı ve yayımlanması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile birlikte sektör temsilcileri, uygulayıcılar ve diğer ilgili tarafların katılımıyla, çalışmaların sağlıklı bir şekilde tamamlanacağını umuyoruz”