Artyol Mühendislik Başkanı Sinan Türkkan'dan sel felaketi yorumu!

Sel felaketi ile bazı gerçeklerin de ortaya çıktığını söyleyen Sinan Türkkan,  “Bugüne kadar hep 'deprem can alır' deniliyordu. Bu olay kötü ve plansız yapılan her yapının can alabileceğini gösterdi” dedi.  

Türkkan, konuyla ilgili olarak yetkililerin mutlaka bilgi vermesi gerektiğini söylerken, günümüzün inşaat teknolojisiyle denizin ortasında, çölde, hatta bataklıkta bile sağlam bina yapmanın mümkün olduğunu açıkladı. 

Samsun’da yaşanan sel felaketinin ardından kamuoyu olası kusurları tartışadursun, aynı zamanda inşaat mühendisi olan Artyol Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Türkkan, konuyu enine boyuna değerlendiren bir açıklama yaptı. 

Genelde insanların seçtikleri alanları öncelikle kaçak olarak inşa etmeye başladığını söyleyen Türkkan, hatta bu kaçak yapıların camisi, okulunun bile yapıldığını; seçim döneminde de belediyenin elektriğini, suyunu bağladığını hatırlattı. Kaçak yapıların yollarının bile asfaltlandığına değinen Türkkan, “Ancak hala imarı yoktur. Yolları ise hiçbir standarda uymaz. Dere yatağında ise hiç önlem alınmaz. İşte bu bölgeye her yağmur yağdığında sel gelir, su basar ve insanlar da bu benim kaderim der, yaşar. Yetkililer de sular çekilir çekilmez ayaklarında sarı çizmelerle bölgeye gelir, yaraları saracaklarından bahsederler, giderler ve bu durum tekrarlanır gider. Bölge yapılanmıştır, binlerce insan yaşar, yıksan yıkılmaz, yapsan güç yetmez. Bu bölgelere genelde çarpık yapılaşmanın sonucu denir, beklenir” diye konuştu.

İnşaat teknolojisi doğru kullanılırsa Denizin ortasında bile bina yapılır  

Benzer durumdan örnek veren Türkkan “İstanbul’da Ayamama Deresi’nde yaşananlar nedeniyle yüzlerce ev ve işyeri sular altında kaldı. Pek çok vatandaşımız hayatını kaybetti. Birçok araba sulara gömüldü. Kabahatli çarpık ve kaçak yerleşim, dendi. Doğruydu da. İnsanlar devletin izin verdiği her yerde, dere yatağında bile binasını yapabilir. Çoğu zaman da ya depremde yıkılır, ya da sel alır; ölmezse ortada kalır. Samsun’daki olayın ise, basından takip ettiğimiz kadarıyla böyle gelişmemiş olması gerekiyor. Çünkü bölgeyi devlet belirlemiş. Türkiye’nin en büyük konut kurumuna devretmiş. Belediye ile kurum gerekli çalışmaları yaparak bölgeyi imara açmış (enazından böyle yapmış olması lazım) Böyle bir çalışma yaptığı halde bu duruma düşebiliyorsa, yetkili kurumlar hemen elemanlarını gözden geçirmelidir. İşini düzgün yapanları acilen göreve getirmelidir. Ya da bu felaketin neden yaşandığını kimseye kızmadan, sinirlenmeden teknik dille anlatmak zorunda hissetmelidir kendini. Şu unutulmamalıdır ki günümüz inşaat teknolojisi ile yerkabuğunun her yerinde yapılaşmak mümkün. (Denizin ortasında, çölde, bataklıkta) Bölgeye uygun yapı sistemi, temel ve malzeme seçimi yapmanın şart olduğunu unutmamak gerekir” şeklinde konuştu. 

İmar için gerekli çalışmalar yapılmadan uygulamaya geçilmez

Bir bölgenin imara açılması için yapılması gereken çalışmalar olduğunu ifade eden Türkkan “Böyle bir yeni yapılaşma için öncelikle bölgenin topografik haritaları çıkarılır. Tepe neresi, ova neresi, dere neresi tüm arazi kotları elinizin altında olur. Bu planlar sayesinde nereyi su basar, nerede heyelan olur görme imkânı bulursunuz. Daha sonra şehir plancıları ve mimarlar, imar çalışmalarına başlar. Bu çalışmalar esnasında jeoloji ve jeofizik etütler yapılarak bölgenin zemin taşıma kapasitesi ve depremselliği belirlenir. Bu raporlar dikkate alınarak kat adetleri ve bina yoğunlukları planlanır. Bölgede göl, dere, nehir varsa önlemini alırsınız. Derelerin 100 yıllık debilerini, yeraltı ve yerüstü su hareketlerini hidroloji bölümlerinden mühendislerle birlikte çalışarak bulursunuz. Bölgede yaşanmış sel felaketlerinin dökümünü bulmak zor değildir. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra mimari projeler statik projeler hazırlanarak uygulamaya geçilir” diye konuştu. 

Düşük gelirli olan vatandaşlarımız da insanca yaşamayı hak ediyor 

“Devletin imarını kendi hazırladığı, kendine ait arazisinde neden insanları bodrum katta yaşamaya mecbur edenleri anlamıyorum”  diye konuşan Türkkan sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiç kullanılmayan bodrum katları, kapıcı dairesi yapılır. Bu dairelerin çoğuna güneş girmez. Birçoğunda pencere bile yoktur. Bu dairelerde garip ve çileli hayatlar yaşanır gider, nedense kimse de görmez. Binada oturanlar bile bir kere olsun inip bakmaz. Belediyeleri ise hiç ilgilendirmez. Ancak hedefi zaten düşük gelirliyi, belli standartta ev sahibi yapmak olan kurumun bunu yapması anlaşılır değil. Kapıcı dairelerine neden zemin katta bir bölüm ayrılmaz, hem güneş görsün hem insanca yaşasınlar. Emsal dışında tutularak arsa sahibini de korumak mümkün.”

Artyol Mühendislik hakkında: 

1987 yılında Türkkan Mühendislik Hizmetleri adı altında statik betonarme projeler yaparak başlayan çalışma hayatı,  1992 yılında ART-YOL Mühendislik Mimarlık İnşaat Taahhüt Ltd.Şti. kurulması ile devam etti. 1994 yılında Kartal Maltepe’de 11 katlı dört blokta güçlendirme çalışmasına İTÜ danışmanlığında yaparak başladı. Daha sonra pek çok yanan veya hasar gören binada güçlendirme çalışmaları yapan firma, özellikle 1999 Körfez depremi, Afyon Samandağ depremi, Bingöl depremi Simav ve Van-Erciş depremlerinde ciddi güçlendirme projesi ve uygulamaları gerçekleştirdi. 

Çalışmalarında İTÜ Deprem Laboratuarları ile işbirliği içinde pek çok deney ve tez çalışmalarının içinde yer alan firma, karbon fiber uygulamasını da ülkemizde ilk uygulayan firmalardan biridir. Uzun yıllardır İTÜ ile birlikte çalışmalarını yürüten Artyol Mühendislik, güçlendirme konusunda dünyada uygulanan en son teknoloji ve yapı kimyasallarını yakından takip edip vatandaşımızın hizmetine sunmaktadır.

Yılda ortalama 80 bina onaran Artyol Mühendislik’in bugüne kadar onardığı 1000’in üzerinde bina bulunuyor. 

Tarihi bina güçlendirme konusunda da ciddi tecrübesi olan firma Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii gibi önemli yapıların güçlendirmesinde yer aldı.

Artyol Mühendislik ve çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için www.artyol.com adresini ziyaret edebilirsiniz.