22 / 11 / 2024
fuzul

Başbakanın Çılgın Şehir Projesi ve Eko Şehirler!

 Başbakanın Çılgın Şehir Projesi ve Eko Şehirler!

Basında Başbakanın Çılgın Projesi olarak yansıyan yeni şehirlerin kurulmasının nedeni ne? Şehircilikte yükselen değer olan “Eko Şehircilik” ile İstanbul’da kurulacak olan “Çılgın Şehrin” bir ilişkisi var mı? Çin’de kurulan Tianjin Eco-City ile İstanbul’da





Türkiye geleceği için yeni şehirler kuruyor… Basında Başbakanın Çılgın Projesi olarak yansıyan yeni şehirlerin kurulmasının nedeni ne? Şehircilikte yükselen değer olan “Eko Şehircilik” ile İstanbul’da kurulacak olan “Çılgın Şehrin” bir ilişkisi var mı? Çin’de kurulan Tianjin Eco-City ile İstanbul’da kurulan yeni Çılgın Şehrin benzerliği var mı?


Richard Register 1987 yılında “Ekoşehir Berkeley: Sağlıklı Bir Gelecek İçin Yeni Şehirler Kurmak” isimli bir kitap yazıyor ve Ekoşehir süreci başlıyor. Ekoşehir konferansları düzenleniyor. Düzensiz şehirleşme, hava kirliliği, beton binalar arasında sıkışıp toprakla bağını kaybeden insanlık, toprakla bağını mezara gitmeden önce yeniden kurma eğiliminde.. Özellikle, Avrupa, ABD gibi ekonomisi gelişmiş, sanayisi gelişmiş, kapitalist düzenin insanı “işe köle” ettiği bir sistemde bunalan insan, daha yaşanılabilir şehirler inşa etme hayalinde…


Ekoşehir kavramına dünyada en uzak olması gereken ülke Çin iken, en hızlı adımları da Çin atıyor... Çin’de insan hakları dendiğinde akla genelde bir odada 10-15 işçinin ranzalarda yattığı, ayda bir gün izin verilen ve üç öğün pirinç pilavı yiyen işçiler gelir. Türkiye’de ise Çin akla geldiğinde şüphesiz ki yaklaşık 35 milyon nüfuslu “Doğu Türkistan”daki dram akla gelir… 


Çin, Singapur ortaklığında “Tianjin Eco-City” isimli 350 bin kişinin yaşayacağı bir Ekoşehir inşa etmek için 2007 yılında projeye başlıyor ve 2020 yılında tamamlanacak. Yine inşaatı devam eden Dongtan isimli Ekoşehir’de ise 500 bin kişi yaşayacak. Çin’de sanayi üretimi nedeniyle yoğun bir hava kirliliği problemi var. Çin bu şehirleri inşa ederken, biraz da dünya gündeminden “bir odada 10 kişinin yattığı Çinli işçiyi” çıkartıp “İnsanın doğasına uygun Ekoşehirlerde yaşayan mutlu Çinli” imajı yerleştirmek istiyor…Avrupa ve ABD’nin saygın gazeteleri Çinli işçilerin dramını yazmayı bırakıp, Çin’in ekoşehircilik projelerini vitrinlerine taşımaya başladılar… 

Ekoşehir fikri insanlığın, geleceği için, geriye dönüp, toprağı ve doğayı nerede kaybetmiştik demesinden başka da bir şey değil.  İnsan modern şehirlerde “köy” havasını solumak istiyor. Aslında Türkiye’nin her şehrinde de “köy” özlemi var. Kimisi ekonomik sıkıntıdan dolayı köyüne dönmek isterken, bazıları da “köy” havasının doğallığı nedeniyle özlem duyuyor. İstanbul’un birçok yerinde “köy kahvaltısı” şeklinde tabelalar görmemiz bu yüzdendir… 


 Ekoşehircilikte temel prensip “karlılık” değil “verimlilik”, “zenginlik” değil “insanlık” vurgusudur. Tüm evsel atıklar, geri dönüşüm prensibi çerçevesinde yakıt veya enerjiye dönüşüm için kullanılacak, araçlarda benzin, mazot kullanılmayacak, enerji ihtiyaçları güneş, rüzgar veya biyo-yakıtlardan sağlanacak. Şehrin içinde ve çevresinde organik tarım yapılacak, meyve sebzeler pazardan çok tarladan alınacak, enerji tasarrufu için konut izolasyonu yapılacak ama çatıdaki çimlerle sağlanacak. Şehrin ancak %35-40’ına inşaat yapılacak…Tianjin Eko Şehrin’de ise Çinliler, ulaşımın %90’ını hafif raylı sistemlerle yapacak. Şehir içinde benzin mazot kullanan araba olmayacak…


Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Çılgın Şehir” projesinin mantığı Ekoşehir mantığı değildir. İstanbul’ın sıkışan trafiğine, bunalan insanına yönelik bir çözüm arayışıdır. Olabilecek bir İstanbul depremine hazırlıktır… İstanbul köklü ve tarihi bir şehirdir. Amerikan şehirleri gibi sonradan kurulmamıştır. Bu nedenle mevcut  durum itibarı ile İstanbul’a yeniden şehircilik planı uygulaması da zordur. Kentsel dönüşüm projeleri başladı ama bu projeler de İstanbul’a beklediği nefesi aldıracak güçte değildir. 


Çılgın Proje fikri ise İstanbul’u rahatlatır. Hem trafik anlamında, hem iş anlamında, hem yabancı yatırımı çekme anlamında rahatlatır…


Türkiye ekonomisinin en kırılgan noktası “cari açıktır”. Cari açıkta en büyük pay enerjidir. Türkiye enerjide dışa bağımlıdır. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan “Cari açıktaki iyileşme devam ediyor. Ocak-Ekim döneminde açık 41.1 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2011 yılının aynı döneminde açık 65 milyar dolardı. Yani tam olarak 23.9 milyar dolarlık bir azalma var. Bunun tam olarak 18.1 milyar doları mal ve hizmet ihracatındaki artıştan kaynaklanıyor. İthalattaki gerilemenin cari açık üzerindeki etkisi yaklaşık 5.2 milyar dolar. O yüzden şunu yeniden tekrarlamak isterim ki; cari açıktaki iyileşmede aslan payı ihracat artışındadır" diyor. Ama enerji giderine bir çözüm bulunmadan cari açık düzelmez…


Çünkü, Türkiye’nin ihracatta kapasitesi belli. Özellikle KOBİ’lerde üretim Yüksek Teknolojiye dayanmıyor. Makine parkları genelde eski. Zaten ciddi bir “Sanayi Envanteri Çalışması” da yok. Hangi şehirde, hangi sektörde, hangi şirket, hangi teknoloji ile ne üretiyor, üretim kapasitesinin ne olduğu da tam belli değil… Bu nedenle enerji giderine çözüm bulunmadan cari açık problemine de çözüm bulunmaz…

Başbakanın “Çılgın Şehir” projesi enerji giderine de ciddi bir çözümdür. Konut izolasyonu için kanunda çıkarıldı. Ama yeniden inşa edilecek şehirlerde, inşaat teknolojisinin sahip olduğu en son “know-how”un kullanılması önemli.

İstanbul’un nüfusu her yıl kontrolsüz olarak artıyor. Gelecek 10 yılda yabancılarında geleceğini düşünürsek, içinden çıkılması zor, her anlamda kontrol edilmesi zor bir şehir olacaktır. İstanbul’un bu yükünü Avrupa ve Anadolu yakasına yapılacak iki yeni şehir projesi ile çözmek akıllıcadır…


Türkiye’nin en az 10 adet doğru lokasyonlarda ortalama bir milyon nüfuslu inşa edilecek yeni şehirlere ihtiyacı var... Bu şehirler, belli sektörlerde uzmanlaşmış şehirler olmalı. Bilişim şehri, makineciler şehri, organik tarım şehri vs… Bu şehirler Türkiye’ye doğrudan yatırımı artıracaktır. Türkiye’ye giren sıcak para fonlara ve borsaya geliyor. Doğrudan yatırıma gelmiyor. Bu nedenle cari açığın sıcak para ile finansmanı riskli. Fonlara ve borsaya gelen para yüksek faiz nedeniyle geliyor. Daha doğru bir yatırım alanı bulursa anında gider ve her anda gidebilir.  

Körfez sermayesine gel diyoruz.. Ama nereye gelsinler… Hangi projeye yatırım yapsınlar… Körfez sermayesinin patronlarına bir yalı satmak, bir köşk satmak çok küçük bir iştir… Körfez ülkelerinin yatırımcıları  sanayici değildir ama gayrimenkul ve hizmet sektörü yatırımlarına sıcak bakarlar. Kurulacak bu “çılgın şehir” projesi Körfez sermayesini çekmek için akıllıca atılmış bir adımdır. Büyük yatırımcıyı çekmek için büyük projeler gerekir. Körfez sermayesini cezb edecek büyük projeler sunulmaz ise, geriye bireysel yatırımcıların Türkiye’den aldığı konutlar kalır… Bu konuya başka bir değerlendirme yazısı ile devam edeceğim.


Not: Vadeli İşlemler Borsası (VOB) Sözleşme, Araştırma ve İstatistik Müdürü Emir Çetinkaya’ya “Enerji/ekoşehir” konusundaki katkılarından dolayı teşekkür ederim. 

 

Saygılarımla,


Abdullah Çiftçi


www.abdullahciftci.com 


Geri Dön