Beyoğlu'nun değerini yükseltmek için Hindistan görünümünden kurtarılmalı!
İstanbul'da özellikle sur içinde yapılan restorasyon ve kentsel dönüşüm çalışmalarında bir kavram öne çıkıyor: Soylulaştırma.
İngilizce "gentrification" kelimesinin karşılığı olarak gündeme gelen bu kavram, Sulukule, Tarlabaşı, Galata, Fener, Balat gibi tarihi semtlerin eski sakinlerini yerinden ederek yapılacak lüks konut projelerini tanımlamak için kullanılırken, son dönemde Karaköy'deki butik oteller projesinden İstiklal Caddesi'nde yapılan restorasyon çalışmalarına kadar geniş bir kullanım alanına sahip oldu.
Beyoğlu'nun şimdiki "salaş" halinin sürmesinden yana olanların ortak sloganı: Soylulaştırmaya hayır.
Peki, Beyoğlu gerçekten soylulaştırılıyor mu 50'li yıllarda New York ve Londra'da başlayarak birçok Avrupa şehrine yayılan "gentrification" hareketini "soylulaştırma" olarak tercüme etmek ve bu tercümeye uygun anlamlar yüklemek doğru değil. Batı'daki "gentrification" uygulamalarını Türkçede "mutenalaştırmak" ya da "nezihleştirmek" olarak adlandırmak gerekiyor.
Beyoğlu ve çevresindeki dönüşüm, soylulaştırma olarak ele alındığında, inşaatları yapacak şirketlerle mahallelerde yaşayan insanlar bir "sınıf mücadelesinin tarafları olarak konumlanmış oluyor. Sınıf mücadelesini yalnızca bir mahallede kazanmak mümkün olmadığı için çoğu zaman yerel yönetimlerin düzeltilmeye muhtaç projeleri köktenci sloganların arasından sıyrılarak hayata geçiyor.
Her şeyden önce İstanbul'un tarihî merkezinde birer "çöküntü alanı" olarak duran bu mahallelerde mutenalaştırma, nezihleştirme anlamında bir "gentrification" çalışmasına ihtiyaç olduğunu kabul etmek gerekiyor. Şehrin en tarihî, en merkezî, en turistik bölgesinde, "Agora"sında çöküntü alanlarıyla ilgili hiçbir politika oluşturmadan yalnızca var olan projelere itiraz ederek kentsel dönüşüme yön verilemez. Daha açık bir örnek vermek gerekirse; Taksim'deki son derece çirkin ve faydasız yayalaştırma projesine, "Taksim'de 1 Mayıs mitingi yaptırmayacaklar" gerekçesiyle karşı çıkanlarla birlikte yerel yönetimlerin dayatmalarına karşı mücadele edilemez.
Kentsel dönüşümün sıkı bir merkeziyetçilikle uygulanmasının muhalefetteki karşılığı yalanlardan argüman üretmek şeklinde oldu. Beyoğlu'ndaki masa krizinde "dinci hükümet içkiye karşı" diyerek eylem yapanlar, Emek Sineması'nın kolonlarının yıllar önce kesilmiş olduğundan hiç söz etmeyip "sinemayı yıkacaklar" diyerek sokaklara dökülenler kentsel dönüşüm karşıtı eylemleri hükümete karşı mücadelelerinin bir parçası olarak görüyor. Müzakereye kapalı şehir yönetimiyle şehrin sorunlarının çözümünü iktidarın devrilmesinde gören 'devrimci' muhalefet arasındaki mücadele, sağlıklı bir tartışma imkânını ortadan kaldırıyor.
Beyoğlu ve diğer tarihî semtlerde "soylulaştırma" olarak nitelenen dönüşümü sebebi çok açık. Şehir merkezi çok değerli ve mevcut haliyle değerinin altında kullanılıyor. Hükümetin, yerel yönetimin, sermayenin uluslararası cazibe merkezi haline gelen bu bölgenin değerini artıracak projeler geliştirmesi son derece meşrudur. Gerçekten de Beyoğlu'nun değerini yükseltmek, bugünkü "Hindistan" görünümünden kurtarmak gerekiyor.
Bazı kentsel dönüşüm projelerine katılımcı ve şeffaf olmadığı, mülk sahiplerine ve kiracılara adaletli davranılmadığı gerekçesiyle karşı çıkmakla, siyasal mücadelenin bir parçası olarak karşı çıkmak aynı şey değil. Beyoğlu'nun çöküntü alanlarından bir "Paris Komünü" çıkarma hayalleri kuranlara bir gerçeği hatırlatmak gerekiyor; bu mezbeleliklerde oturan dar gelirli yurttaşlar devrim değil katılım ve adalet bekliyor.
YENİ İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ
BİR MİLYONCULAR
Girişinde "Ne alırsan bir milyon" yazan ancak içeri girildiğinde her şeyin de bir milyon olmadığını anladığımız tuhaf dükkânlardır. Paradan altı sıfırın atılmasının üzerinden neredeyse sekiz yıl geçmiş olmasına rağmen bu dükkânlar milyona olan bağlılıklarını bugüne kadar muhafaza edebilmiştir. Kemer, naylon terlik, ayna-tarak gibi olmazsa olmaz birçok ürün bu dükkânlarda bulunabilir. Öyle her şey bir milyon değil dediysek gözünüzde büyütmeyin. Alabileceğiniz her şey, bir değilse de taş çatlasa üç milyondur.
ŞEHİR FISILTILARI
27 Mayıs darbesinin ardından Taksim'e dikilen ve 1981 yılında kaldırılan süngü heykelinin bir replikasının yapılmasını isteyenler varmış.
İstanbul Kalkınma Ajansı, 2012 için İstanbul'da hibe yapacağı projeleri yarın açıklıyor.
Ertan Altan/ Taraf