23 / 12 / 2024

Faruk Özcan'dan kentsel dönüşümün 5N1K'sı!

Faruk Özcan'dan kentsel dönüşümün 5N1K'sı!

Sosyolog Faruk Özcan ''Kentsel dönüşümün 5N1K'sını'' açıkladı. İşte, Faruk Özcan'ın www.emlakkulisi.com okurları için hazırladığı yazı...



Sosyolog Faruk Özcan ''Kentsel dönüşümün 5N1K'sını'' açıkladı. İşte,  Faruk Özcan'ın www.emlakkulisi.com okurları için  hazırladığı yazı... 


Kentsel dönüşüm NEDİR?

Kentsel dönüşüm, insanların fiziki ve/veya sosyal afet riskinden kurtarılmaları için bir tahliye, yeniden inşa ve transfer sürecidir. 


Kentsel dönüşüme NEDEN ihtiyaç duyuyoruz?

Fiziki afet riski kadar, sosyal afet riskine karşı da insanları koruyan bir kente ulaşmak için kentsel dönüşüme ihtiyaç duymaktayız. 


Kentsel dönüşüm NASIL yapılır?

İmarlı arsalarda inşaat, beton-demir, kapı, pencere,… ile yapılıp başarılı da olurken; kentsel dönüşüm “beton-demir, kapı, pencere” ile değil, öncelikle o yapılarda yaşayan hak sahiplerinin rızası, daha sonra da şehrin rızası alınarak yapılırsa başarılı olur. Yani “ben yaptım oldu” denemeyecek kentsel konuların başında kentsel dönüşüm gelir. Böyleyken, bina ya da parsel bazında dönüşüm, teknik olarak en iyi şekilde bile yapılsa, şehrin rızası alınmadan yapıldığı için yeni(den) kentsel dönüşüm ihtiyacı doğuran bir sorun yaratan sorun olmaktan öteye gidemez.


Kentsel dönüşüm NEREDE yapılır?

Kentsel dönüşüm, hem içerisinde hem de çevresinde yaşayan insanlar için fiziki ve sosyal afet riski taşıyan çöküntü bölgelerinde yapılır. Bu çöküntü bölgeleri, deprem-heyelan gibi fiziki afet riski taşıyan yerler olabileceği gibi; ister içerisinde ister çevresinde yaşayan insanların yoksul veya yoksun oldukları sosyal afet riski taşıyan yerler de olabilir. Buradaki yoksunluk; eğitim, sağlık, iş, ulaşım gibi olanaklardan bütünüyle mahrumiyet şeklinde olabileceği gibi, şehrin diğer bölgelerine nazaran göreceli olarak daha az yararlanılabildiğine dair önyargı şeklinde de olabilir. 


Kentsel dönüşüm NE ZAMAN yapılır?

Kentsel dönüşüm ihtiyacının deprem-heyelan gibi bir fiziki afet riskinden doğması durumunda bir kişinin bile burnu kanamadan harekete geçilmelidir. Kentsel dönüşümün yoksulluk veya yoksunluk gibi bir sosyal afet riskinden doğması durumundaysa, hak sahipleri mutsuz yığınlara dönüşmeden önce yapılmalıdır.


Kentsel dönüşümü KİM yapabilir?

Bu soru hatalıdır. Kentsel dönüşüm gibi çok taraflı bir konuyu ele alacak olan doğru soru, “Kentsel dönüşümü KİMLER yapabilir” olmalıdır. Buna göre kentsel dönüşüm, müteahhit-Devlet-hak sahipleri-akademik odalar ve ilgili sektör ve vatandaş sivil toplum örgütlerinin eşgüdümü ile yapılırsa başarılı olur. Bunlardan sadece bir veya iki tanesiyle olsa olsa bina dönüşümü olur, kentsel dönüşüm olmaz. Yüklenici olan müteahhitlere de yakından bakacak olursak, kentsel dönüşümü herkesin yapamayacağını ve zaten yapmaması gerektiğini görürüz. Çünkü kentsel dönüşüm, müteahhitlik mesleği içerisinde bile bir ihtisas alanıdır.


Kervanı yolda düzmekten ibaret bir kentleşme politikasızlığından bugünlere 

Bu çerçevede kentleşme tarihimizin dönemeçlerine hızlıca baktığımızda 1950’li yıllar sonrasında önce gecekondulaştığımızı, 1980’li yıllar sonrasında da apartmanlaştığımızı görürüz. Ama hem gecekondulaşma hem de apartmanlaşma süreçlerinde kervanı yolda düzme hatasıyla, istisnalar haricinde, “bilim ve teknik gibi detaylara” takılmadık! Şöyle ki, kırdan kente göç sürecinde kentlerde “ahirette iman, dünya mekan” diyerek, “başını sokacak bir yuva” arayışında yalnız kalan yurttaşlarımız ve bu sistemsizlikten beslenen çoğu alaylı yükleniciler ile, denetimci ve idareci koltuklarında oturan okullu etkisiz elemanların elinde kör topal önce gecekondulaştık, sonra da apartmanlaştık. Çalışmadığımız yerden çıkan sorularla karşılaştığımız 1999 depremi sonrasında bir musibet bin nasihatten etkili oldu ki, bina yapmanın da bir bilimi olduğunu hatırlayıp mevzuatı yeniledik. Sonrasını biliyorsunuz, 2017 Türkiye’sinde halen devam eden kentsel dönüşüm sürecinin içerisindeyiz. Ancak gelinen noktada yapılmakta olan dönüşümlere baktığımızda, apaçık bir yanlışın doğru bilinen yanlışa dönüşmesinden ibaret olan bir dönüşüm görmekteyiz. 

Doğru bilinen yanlışa dönüşen apaçık yanlışsa bina/parsel bazında dönüşümdür. Kentleşme tarihimizin dönemeçlerine hızlıca bakmaya devam ederek bu hatayı ele aldığımızda, eski hataların yeni aşırılıklarla çözülemeyeceğini görürüz. Şöyle ki, kentleşme tarihimizin gecekondulaşma ve apartmanlaşma dönemlerinde yapılaşmanın bilim ve teknik boyutunun ihmal edilmiş olduğu gerçeği, bugün yapılmakta olan kentsel dönüşümde meydanı bütünüyle teknik bakış açısına teslim etme aşırılığıyla çözülemez. Kentsel dönüşümün gerekçelerini sadece teknik çerçevede görmek şeklindeki mühendis sınırlılığı, kentsel dönüşümün ana gerekçesini afetlere karşı güvenli yapılara kavuşmak olarak sunsa da, halbuki bu, gerekli ama yeterli bir gerekçe değildir. Hatta bu, kentsel dönüşümün gerekçeleri içerisinde sadece aysbergin görünen kısmı olmaktan öteye gidemez. Çünkü ülkemizde afet riski taşıdığı için kentsel dönüşüm ihtiyacı duyulan bölgeler, aynı zamanda sosyo-ekonomik anlamda dezavantajlı yurttaşlarımızın yaşadıkları sosyal patlama riski taşıyan çöküntü bölgeleridir. Böyle olduğu içindir ki, ülkemizde kentsel dönüşümün gerekçeleri sadece deprem, sel gibi fiziki afet riskinden ibaret değildir. Ülkemiz kentlerinde özlenen kentsel dönüşümün en az fiziki afet riski kadar, sosyal afet riskine karşı da çözüm sunacak şekilde, yani yapmışken tam bir şekilde hayata geçirilmesi gerekmektedir. 


“İnşaat sektörü ülkemizde ekonominin dinamiği mi, yoksa kara deliği mi?”

Kentsel dönüşümde insanı değil de, binayı esas alan bakış açısının kentsel dönüşümü salt teknik ihtiyaçlar çerçevesinde gerekçelendirmesi nedeniyle bina/parsel bazında dönüşüm doğru bir iş zannedilebilmektedir. Halbuki aslında sadece binaların teknik sorunlarını ele alıp, kentin sosyal sorunlarını yok sayan bina/parsel bazında dönüşüm, bu sefer kentin sosyal sorunlarını çözmek için yeni(den) kentsel dönüşüme gereksinim duymamıza neden olacaktır. Bu nedenle başımıza bir sosyal felaket gelmeden, toplumun da bir bilimi olduğunu farkedersek, o kadar hızlı şekilde bir kentsel dönüşüm kısır döngüsüne girmekten kurtulabiliriz. Bu nedenle, sadece teknik gerekçelerle yapılan yalan yanlış kentsel dönüşüm, inşaat sektörünün ülkemizde ekonominin dinamiği mi, yoksa kara deliği mi olduğu tartışmalarına haklı olarak zemin hazırlamaktadır. Yurtdışında dünya müteahhitlik sektöründe Çin ile yarışan Türk müteahhitlik sektörünün yurtiçinde Çin malı muamelesi görmesi ve günah keçisi olmaktan kurtulamamasında, yapılarımızda 1950’lerden bu yana teknik ve sosyal anlamda özlenen noktaya bir türlü gelinememesi önemli rol oynamaktadır. 


Peki çözüm ne, kentsel dönüşümün kentin sosyal sorunlarını da çözebilecek şekilde, yani yapmışken tam bir şekilde gerçekleştirilmesi için neler yapılmalı? Öncelikle kentsel dönüşümün sosyo-ekonomik anlamda dezavantajlı alt gelir gruplarının sosyal donatılar anlamında kırdan kente göçlerinden buyana sadece uzaktan baktıkları orta sınıfın kentsel olanaklarına erişmelerini sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesi durumunda, toplumsal barışımızın perçinlenebilmesi için çok büyük bir şans olduğunu görmeliyiz. Burada kentsel dönüşüm, toplumsal eşitsizliklerin kentsel yansımalarının ortadan kaldırılmasında toplumsal ve tarihi bir fırsat sunduğu için, ülkemizde kentleşmeyi artık kentlileşme noktasına taşıyabilmemizi sağlayabilecek yegâne büyük fırsattır. Oysa ki, bina/parsel bazında dönüşüm ile hak sahiplerine sadece dairelerine daire veren anlayışta, güvenli otopark-çocuk oyun alanı-spor sahası-yürüyüş alanları-yeşil alanlar ile, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık-eğitim-ulaşım olanakları gibi kentsel refah göstergelerine yine sahip olamayacakları gerçeğiyle yüzleşenler, hızla tekrar çöküntü bölgelerinde yaşadıklarını düşünen mutsuz yığınlar olacaklardır. Bu da, kentin sosyal sorunlarını çözmek için yeni(den) kentsel dönüşüme gereksinim duyulmasına neden olacaktır. Oysa ki, en az mahalle bazında yapılacak olan bir kentsel dönüşüm ile, şuan sosyal ve fiziki afet riski altında yaşayan alt gelir gruplarındaki yurttaşlarımızın sosyal donatı olanakları anlamında kentsel refahtan daha fazla pay almaları sağlanarak, kentleşmeden artık kentlileşme noktasına taşınmaları ve kentlerimizde sosyal sınıflar arası barışın sağlanmasında büyük bir adım atılabilir.


Burada, toplumsal iç barışımıza hizmet edecek bir kentsel dönüşüm için belediyeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hükümet ve özel sektör tarafından atılan tüm adım ve teşviklerin, en az mahalle bazında olacak bir kentsel dönüşümü teşvik etmek üzere yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Böylelikle, sosyal ve fiziki afet riski altında yaşayan vatandaşlarımızı komşu parsellerle birleşerek mahalle bazında olacak bir kentsel dönüşüme yönlendirmek önemli bir adım olacaktır.


Bunlara rağmen, daha çok benden sonrası tufan anlayışsızlığıyla, işgüzar bir kentsel dönüşüm örneği olan bina/parsel bazında dönüşümü savunabilenlerin ilk bakışta kulağa son derece haklı gelen bir soru sorduklarını görmekteyiz. Burada sorulan “biz binaları yenilemeyelim de, insanlar depremde ölsün mü” sorusu, yakın tarihimizden zerre kadar ders almayıp yine-yeniden kervanı yolda düzme hatasıyla yarım yamalak iş yapmanın gerekçesi yapılmak istenmektedir. Halbuki, tek çiçekle bahar geldiği nerde görülmüştür? Sosyal ve fiziki afet risklerine birlikte çözüm sunmayan her kentsel dönüşüm girişimi, yanlış ve eksiktir. Parsel/bina bazında dönüşüm ile velev ki depreme dayanıklı yapılar yapılsa bile, bu gidiş eninde sonunda yeni(den) kentsel dönüşümün gerekçesi olmaktan öteye gitmeyecektir. Bu ise bir kısır döngüdür. 

İş işten geçti mi diye sorduğumuzda, ülkemizin kentsel dönüşüm ihtiyacı ile halihazırda bina/parsel bazında dönüşüm şeklinde yalan yanlış dönüşen alanları karşılaştırdığımızda hatadan dönülebilir olduğumuzu görürüz. Hatadan dönelim diye, ülkemizin kaynaklarını her 30-40 yılda bir yeni(den) kentsel dönüşümle heba etmeyelim, inşaat sektörünün itibarını yükseltelim, toplumsal barışımızı pekiştirecek bir kentsel dönüşüm ile kentsel barışa vesile olalım istiyoruz. Daireye daire pazarlıklarından ibaret bir bina/parsel bazında dönüşüm bizi nelerden ediyor görelim istiyoruz.


Sosyolog Faruk Özcan




Geri Dön