Hüseyin Demirdizen: İstanbul'da suların kokması yoğun kirliliğe işaret!
TTB (Türk Tabipleri Birliği) Yönetim Kurulu üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen, İstanbul’da çeşmelerden akan suyun kokmasının bir uyarı kabul edilmesi gerektiğini, kokunun bozulmayı işaret ettiğini söyledi.
TTB (Türk Tabipleri Birliği) Yönetim Kurulu üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen, İstanbul’da çeşmelerden akan suyun kokmasının bir uyarı kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Kokunun bozulmayı işaret ettiğini belirten Dr. Demirdizen, “Koku ister İSKİ’nin açıkladığı gibi yosundan, ister dip sularındaki yoğun kirlilik, ister sıcaktan meydana gelsin bozulma ve yoğun kirliliği işaret eder” dedi.
TTB ve İstanbul Tabip Odası dün İstanbul’da baş gösteren susuzluk tehlikesiyle ilgili basın toplantısı yaptı. Toplantıda konuşan Dr. Demirdizen, suyun toplandığı barajlarda, fiziksel çökertmeyle yoğun kirliliğin de dibe oturduğunu vurguladı. Doluluk oranlarının yüzde 20’lere indiği İstanbul barajlarında dip suyuna yaklaşıldığını belirten Dr. Demirdizen şunları söyledi:
“Dip suyunun içinde yosunlar olduğu gibi ağır metaller, kimyasallar ve başka kirlilikler var. Bu nedenle bile sadece arıtma sisteminde sorunlarla karşılaşabiliriz. Kirlilik yüzde 5-10 oranlarındaysa arıtmayla üstesinden gelinebilir. Ama yüzde 40-50 kirlilik oranlarında fiziksel, kimyasal ve diğer kirletici ajanları yeterince arıtmayabilir. Su doluluk oranının düşmüş olması başka sorunları işaret ediyor. Duyulan koku en hafif olanı. Oraya bakmamız, görmemiz için erken uyarı veriyor. Aslında başka sorunla karşı karşıyayız.”
KİRLİ SU BULAŞICI HASTALIK YAYAR
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr.İncilay Erdoğan da İSKİ’nin sulardan aldığı örneklere yaptığı analizleri kamuyla paylaşması gerektiğini söyledi. Dr. Erdoğan, “Halkın sağlığını ne bir seçim ne de sandığa alet edemezsiniz. Bu küçümsenecek bir sorun değil” dedi. Sağlıklı olmanın en temel şartlarından birinin “yeterli ve güvenli su” sağlanması olduğunu belirten Dr. Erdoğan, “Suyun yeterli olmaması kişisel temizliği, ortam temizliğini, malzeme temizliğini, gıda hijyenini olumsuz etkiler ve bulaşıcı hastalık (hepatit, dizanteri, kolera gibi) riski doğurur. Özellikle toplu bulunulan alanlarda bu risk çok daha yüksektir ve salgınlar ortaya çıkabilir. Su kesintilerinde kesintinin boyut ve yaygınlığına göre aşamalı bir plan devreye sokulmalı. Güvenli su kaynakları kullanıma sokulmalı, toplumla iyi bir iletişim kurulmalıdır. Kaynağı bilinmeyen suların (su tankerleri, kuyu suyu vb.) kullanımı konusunda hassas olunmalı gerekirse kullanımları önlenmeli ve bu amaçla iyi bir denetim sistemi kurulmalı” diye konuştu.
Hürriyet