05 / 05 / 2024

İnşaat daha da büyüyecek!

İnşaat daha da büyüyecek!

Piyasalarda kriz tanımı yapılabilecek bir dalgalanma ya da daralma yokken inşaat ve gayrimenkulde ya da genel ekonomideki 'hafif' durgunluğu kriz olarak tanımlamak kendi ayağına kurşun sıkmaktır.



SON günlerde yine 'sektörel yada genel' ekonomik kriz sözleri edenler çoğaldı. Ne yazık ki bu konuyu çok seslendirenlerin büyük bölümü 'kriz ile durgunluk' arasındaki farkı bile ayırt edecek bilgiye de tecrübeye de sahip değil. Bu ülkede, bu ekonomide iş gören, ekmek yiyen tüm sektörler ve şirketler için 'krizin' ne kadar zor olduğunu, o sektörlerin ve şirketlerin de bu ülke için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyorum. O nedenle bu 'krizciler cephesinin' zihnini aydınlatmak adına birkaç şey söylemek istiyorum. 


KRİZ YOK, İHTİMALİ DE YOK

30 yıldır 'reel sektör' dediğimiz; sanayi, inşaat, ticaret, hizmetler gibi 'gerçek' ekonominin içindeki sektörleri yalandan izliyorum. 1994,1998,2001 ve 2009 krizlerini yaşadım. Bu nedenle mali sektörlerdeki risklerin ve çöküşlerin genel ekonomiye ve reel sektöre etkisini defalarca gördüğümü söyleyebilirim. Bir gazeteci olarak bu krizlerin öncesinde, sırasında ve sonrasında neler olduğunu çok yalandan takip ettiğim için gönül rahatlığıyla şu anda bir ekonomik krizin olmadığım, kriz olma ihtimalinin de bulunmadığım gönül rahatlığıyla söylüyorum. Bunun test edilmesi de çok kolay. Krizci cephe mi utanacak ben mi yanlış şeyler söylemiş olacağım hep birlikte zaten çok yakında göreceğiz. 


BÜYÜME ORANIMIZ DÜŞÜK DEĞİL

Son dönemde 2008-2015 dönemi büyüme rakamlarım baz alıp Türkiye'nin büyümesinin çok yavaşladığını  söyleyenler de 'ideolojik' yanıltma peşinde. Çünkü, 2008 küresel krizin izlerini taşıyan ön yılıydı, 2009 eksi yazılan tam kriz yılıydı, 2010-2015 dönemi ise küresel krizin dalga dalga, bizim için de çok önemli bölgesel ekonomileri vurduğu yıllardı. Böyle bir dünyada Türkiye'nin 2008-2015 arası büyüme ortalaması yüzde 4 olmuşsa bu çok büyük başarıdır. Normal şartlar altında bu büyüme yüzde 7-8'lik büyümelere denktir. 


KÜRESEL VE BÖLGESEL ŞARTLAR

Türkiye'nin büyüme performansım etkileyen küresel ve bölgesel ekonomik resesyonlar, ekonominin de ötesinde bölgesel savaş, işgal, çatışma, darbe koşulları da aslında 'dip' yapmış durumda. Özellikle ihracat olumsuz etkileyen bu tablo önümüzdeki sonbahardan itibaren büyük ihtimalle düzelme eğilimine girecek ve önce ihracat, buna bağlı olarak da sanayi üretiminde önemli düzelmeler göreceğiz. Genel bir iyileşme iç pazarda yeniden tüketim eğiliminin artmasını sağlayacak. Muhtemelen 2016 için az ama 2017 için daha yüksek oranda Türkiye'nin büyüme beklentileri yukarı revize edilecek. 


MAKUL VE DENGELİ OLMAK LAZIM

İnşaat ve gayrimenkul sektöründeki durgunluğu, kriz olarak tanımlayanlara gelince. Onlar aslında kendi ayaklarına kurşun sıkıyor. Biz bu filmi başka sektörler hatta şehirler için de geçmişte görmüştük. Mesela, 2009 krizinde sanayisi ve ihracatı güçlü bazı şehirlerimizin ve sektörlerimizin temsilcileri  'kriz var kurtarın bizi' diye yaygara edince onların üzerine önce 'bankalar' yürümüştü. Yok yere işi gücü, tezgahı dağılanlar oldu. Oysa, birkaç ay soma işler düzeldi ve içdış talep rayına oturdu. Şimdi öyle panik yaşamayı gerektirecek bir ortam da yokken eğer inşaat ve gayrimenkul sektörünün bizzat kendi oyuncuları, sektörü ateşe atacak sözler söylerse 'psikolojik etki' nedeniyle daha da sıkıntılı günler yaşayabilirler. Makul talepler her zaman olacak ve hükümetten sektör lehine makul adımlar atılmasını beklemek de her daim doğrudur. Ancak, hiçbir devlet ya da hükümet inşaat gayrimenkul başta olmak üzere hiçbir sektöre eski zamanlarda olduğu gibi büyük avantajlar sağlayamaz. Bence inşaat ve gayrimenkul sektörü sakin ve emin adımlarla, hatalarım düzelterek ve hükümetle dengeli diyalog içinde yoluna devam etmeli. 4 yıldır yakalanan 1 milyonun üzerinde konut satışı (yansı yeni konut) uzun yıllar devam edecek. Kentsel dönüşümün de yeni başladığım düşünürsek, sektörün büyük oyuncularının yorgunluk emareleri göstermesi çok anlamsız. 


Hürriyet / Sadi Özdemir


Geri Dön