12 / 10 / 2024

İstanbul Ortadoğu'nun çekim alanı!

İstanbul Ortadoğu'nun çekim alanı!

Hasan Bülent Kahraman, Sabah Gazetesi'ndeki bugünkü yazısında ' Yeni İstanbul'u izlemek ' başlıklı yazıyı kaleme aldı. Kahraman, İstanbul'un artan göçünü, yeni yapılaşmaları ve yabancı yatırımcı için cazibe merkezi olmasını değerlendiriyor...




Hasan Bülent Kahraman, yeni İstanbul'u izlemek başlıklı yazısı;

İstanbul git gide bir dünya merkezi oluyor. Göç devam edecek, şehir bir insan mahşeri olmayı sürdürecek. Bir karış toprak için, insanlar birbirini boğazlayacak

SALAH Birsel'in son zamanlarındaki denemeleri kullandığı kelimeler nedeniyle okunmaz hale gelmişti ama gene de çok güzeldi. Ben onun   ilk deneme kitaplarından Kendimle Konuşmalar'da yer alan bir yazısını ilk okuduğumdan beri hatırlıyorum. Birsel, bir arkadaşının uzakta yükselen 'apartmanları' gösterip 'şžehir gelişiyor,' dediğini yazıyordu. şžu sıralar, istanbul'da nereye gitsem, istanbul'a nereden baksam aklıma bu satırlar geliyor. çünkü şehir ufukları kaplayan, ufuk çizgisini boydan boya örten 'gökdelenlerle' geliştikçe gelişiyor. Gökdelen ilginç bir yapıdır. Yüksek, anıtsal binalar tarihin her döneminde iktidarların gözdesi olmuştur. Zigguratlar, piramitler, colosseum'lar ve nihayet gökdelenler, her biri bir iktidar döneminin simgesidir. Amerika, bir dünya devi olmaya başladıktan sonra gökdelenlere yöneldi. 'Bu neyin, hangi imparatorluğun göstergesiydi' diye sorarsanız, cevap çok basittir: Kapitalizmin. Yani para saltanatının.

Sonunda para iktidarının simgesidir gökdelenler ama onu zorlayan diğer koşulları da unutmamak gerekir. Bir kere Amerikan şehir planlamacılığı katı bölgeleşmelere, bölgelerin birbirinden ayrılmasına bağlıdır. şžehirdeki iş merkezi, konut bölgesi, park alanları birbirinden ayrılmıştır. Gökdelenlerin yapılmasını da bu koşul zorlar. Kentin 'mali bölge'sine sıkışan, hadi 'sermaye' diyelim, ister istemez, çok dar bir alanı 'dikine şehir'ler yaratarak kullanmaya çalışır. Dar alanda çok yer kazanmanın imkanını ararken doğmuştur gökdelenler.

ORTADOĞU'NUN çEKİM ALANI OLDU
şžimdi İstanbul aynı gerçekle yüz yüze. Niye orası seçildi bilmiyoruz ama, kentin şimdi o bölgede yaşayan 'mavi yakalıları arasında Mashattan denilen bölgesi yani Maslak, adım adım, köşe bucak, gökdelenlerle kuşatılıyor. Mashattan'ın Manhattan adasını telmih olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı Ben de işte uzaktan bu Mashattan skyline/ufuk hattı'na bakıyorum ve '1969'da apartmanlara bakarak kentin geliştiğini yazan Salah Bey bu yeni yapıları görseydi ne düşünürdü' diye aklımdan geçiriyorum. Üstelik bunların arasınHa Avrupa'nın en yüksek yapıları da var.

Bu nasıl oldu, nereden çıktı Niye İstanbul birdenbire gökdelenlerle kuşatıldı Soruların yanıtları açık ve basit. İstanbul son 10 yıldır uluslararası sermayenin merkezlerinden biri oluyor. Osmanlı imparatorluğu zamanında Fatih'in, ondan önce Arapların o kadar büyük bir iştiyakla neden bu şehri elde etmek istediklerini, Doğu Romanın nasıl ve niye bu kentte büyüdüğünü insan şimdi, tarihi içinde yaşayarak daha iyi anlıyor. Müthiş bir stratejik konum bu katkıyı sağlıyor İstanbul'a. Tarihi boyunca su yollarının, Roma kara yollarının ve sermaye yollarının kesişim noktasında oldu istanbul, ikincisi, büyük Fransız tarihçisi Frenand Braudel, toprağı bol olsun, Akdeniz'in ve Akdeniz havzasının önemini yazdıkça yazmıştı, İstanbul (ve Türkiye tabii) bir kere daha Akdeniz'e açılan kapı olmanın avantajını kullanıyor.

Bir üçüncü koşulu da yazayım. Bazıları pek hoşlanmasa bile. İstanbul, çok garip ama yabana atılmayacak bir nedenden ötürü, dizi filmler yüzünden Arap ülkelerinin, Ortadoğu'nun çekim alanı. Evet, o ülke televizyonlarında gösterilen dizi filmler, gene o ülkelerin üst orta gelir gruplarında farklı bir hayat arayışını, algısını tahrik etmiştir ve istanbul hem şimdi o bölgeden gelen sermayenin hem de kitlelerin bir tür sığınağıdır. Dolayısıyla istanbul değiştikçe değişecektir.

15 YILDA 7.5 MİLYON İNSAN GÖç ETTİ
Bu değişim ve istanbul'un 'yeni hali' o derecede etkilidir ki, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş önce Dünya Yerel Yönetimler Birliği Başkanı oldu. çok yakın bir tarihte de Birleşmiş Milletler Yerel Yönetimler Danışma Komitesi Başkanı. Bu seçimler dünyanın gözünde istanbul'un kazandığı, sahip olduğu anlamı vurguluyor.

Uzun lafın kısası istanbul git gide bir dünya kenti değil, dünya merkezi oluyor. Bu kesindir. Eğer Türkiye tıugünkü koşullarını devam ettirirse bu oluşum sürecektir. Yapılan projeksiyon çalışmaları önümüzdeki dönemde bu gelişmenin devam edeceğini gösteriyor. Nasıl son 15 yılda istanbul'a 7.5 milyon insan, geldiyse aynı şekilde önümüzdeki dönemde de göç devam edecek, istanbul bir insan mahşeri olmayı sürdürecek. Bir karış toprak için, insanlar birbirini boğazlayacak.
Böyle bir istanbul'da 'geçmişin

İstanbulu'nu aramak, ona ağıt yakmak bana göre gereksizdir. Geçmişin istanbul'u çok özel bir kültürün kalıtıdır. Onun korunacak, kurtarılacak parçalan özenle, dikkatle korunmalı, sahiplenilmelidir. Ama atılan her adımda eğer 'geleceğin İstanbulu'yla ilgili kararlar öncelik taşımazsa, önlemler geleceğin Ü®stanbulu'na dönük olarak değil de, geçmişin Ü®stanbulu'na öncelik tanınarak verilirse o eski istanbul büsbütün kaybolur gider. Ve şunu unutmayalım, yeni istanbul kenti merkezlere ayırır, özellikle fınansal merkezi tarihsel bölgelerin ötesine çel eski istanbul'un korunmasına en büyı katkıyı yapacaktır. Batımn şu kadar y kullandığı ana yöntem şimdi gerçekle istanbul'da. Yeni Istanbulu heyecanla beklemek ve onun izleyicisi olmak gerek.
Sabah/Hasan Bülent Kahraman


Geri Dön