29 / 11 / 2024

İşte uzmanların İstanbul için deprem senaryoları!

İşte uzmanların İstanbul için deprem senaryoları!

Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Mimar-Mühendis Ahmet Vefik Alp, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Cemal Gökçe, Prof. Dr. Naci Görür, 7 ve üzeri büyüklüğündeki deprem senaryolarını anlattılar.




Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Mimar-Mühendis Ahmet Vefik Alp, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Cemal Gökçe, Prof. Dr. Naci Görür, 7 ve üzeri büyüklüğündeki deprem senaryolarını anlattılar.


Kuşkusuz ki 17 Ağustos depreminin 17. yıldönümünde hepimizin aklındaki soru aynı: O deprem bugün olsa bize ne yaşatır? 1999 Marmara depremi gibi ağır mı olacak yaşayacaklarımız, tabloyu tahmin edebiliyor muyuz? Mevcut hazırlıklarla, 7’nin üzerinde beklenen olası büyük İstanbul depreminde yaşanması muhtemel senaryoları uzmanlar anlattı...


17 Ağustos 1999 Marmara depremini yaşadıktan sonra adım adım farkındalık çağrıları yükselmeye başladı, gerek siyasilerin gerekse sivil toplum kuruluşlarının kırmızı alarmları, depreme hazırlık konusunda önlem açısından kentsel dönüşümü gündemimize taşıdı. Fakat kentsel dönüşümün ne kadar doğru uygulanıp uygulanamadığı konusu da çoğu kez mimar-mühendis ve deprem uzmanlarınca tartışıldı. Yazı dizimizin ilk bölümünde uzmanların ‘Kentsel dönüşümden çok binasalyapısal yenileme yapıldı. 17 yılda depreme yeterince hazırlanılamadı’ eleştirilerini sayfamıza taşımıştık. Yazı dizimizin ikinci bölümünde ise 17 yıl boyunca yapılamayanlar yüzünden bugün deprem olsa neler yaşayacağımızı tartışacağız. Bugün, Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Mimar-Mühendis Ahmet Vefik Alp, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Cemal Gökçe, Prof. Dr. Naci Görür’ün 7 ve üzeri büyüklüğündeki deprem için senaryolarını aktaracağız. Senaryolara gelmeden hatırlatmakta fayda var. Ortaya çıkan tablo bir felaket senaryosunu değil, acilen harekete geçilmesi gereken noktaları gözler önüne seriyor. Deprem uzmanlarına göre, işte bu noktada da bireyin eğitimi öne çıkıyor.


Konuştuğumuz tüm deprem profesörleri, “Tablo vahim. Deprem olacak hem de çok ağır sonuçlar doğuracak. Yıkımlar kaçınılmaz. Olası yıkımdan sağ çıkabilmek için ise kurtarma ekiplerinin ve siyasilerin önlemlerinden çok öncelikle bireylerin kendilerini kurtaracakları eğitime sahip olmaları gerekiyor. En büyük rol yine öncelikle vatandaşa düşüyor. Vatandaş önce tedbirini alacak. Daha sonra yetkililerden ne önlem alıp almadıkları konusunda hesap soracak. Toplum tabanlı eğitim eksikliğimiz var” ortak fikrinde buluşuyor.


"5 BİN BİNA YASSI KADAYIF OLSA BİR KİŞİ CANLI ÇIKMAZ"


Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu İBB’nin en son 2009’da yaptığı deprem senaryo raporunun bile iyimser olduğunu söylüyor:


"İBB 2009’da bir rapor hazırladı ve deprem olursa 10 bin ila 30 bin ölüm yaşanacağını söyledi. Bir kere bu tablo bile iyimser ve buna göre bile gelecek bu afetle baş edilemez. Çünkü 30 bin ölü, 150 bin metrekarelik mezarlık anlamına gelmektedir. İstanbul’da bu alanda, hazırlıklar da mevcut değil. Keza yine 10 bin çok ağır hasarlı 34 bin ağır hasarlı binanın oluşması bekleniyor. Çok ağır hasarlı binaların yarısı, yani 5 bin bina yassı kadayıf olsa bu binalardan mucize olarak canlı insan çıkartabilmemiz de mümkün olamayacaktır. Çünkü hemen deprem sonrası 'altın saatler' denilen kritik saatlerde 5 bin binaya, 5 bin tane örneğin 20’şer kişiden oluşan arama ve kurtarma ekibi bulup koymak mümkün değildir."


Peki İBB’nin 2009’daki afet senaryosunun üstünden 7 yıl geçti ve bu zaman diliminde hızlı bir kentsel dönüşüm süreci yaşandı. Peki bu dönüşüm 2009’daki senaryoyu hiç mi değiştirmedi? Prof. Kadıoğlu, bu sorunun yanıtını şöyle verdi:


"7 yılda bu tabloyu önemli ölçüde değiştirecek bir adım atılmadı. Kaldı ki 2009’daki felaket senaryosunun rakamları yarıya bile düşse biz bu afeti kaldıramayız. Yıllar sürecek bir “kentsel dönüşüm” değil; öncelikle bina stokunun yassı kadayıf olmasını engelleyecek bir acil durum planına ihtiyacımız var."


"50 BİN BİNA HASARI 150 BİN ÖLÜM"


İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, olası bir İstanbul depreminde yapı stokunun yüzde 25’inin devre dışı kalacağını söyleyerek ekliyor:


"Yapılarımızın yüzde 25’i, oturulamaz bir duruma gelecek, en az 2 milyon insan evsiz kalacak. İstanbul’da en az 50 bin bina önemli ölçüde hasar görecek. 50 binle 150 bin arasında ölüm ortaya çıkarak. Biz halen yapı stokunu bir kenara bırakmı- şız, halen depremin kendisiyle uğraşıyoruz. Büyüklüğünün ne olacağını öğrenmeye çalışıyoruz.”


80-100 MİLYARLIK MALİ KAYIP


"Beklenen depremde 20 bin ila 60 bin insanın hastanede tedavi olması gerekecek” diyen Kadıoğlu ekliyor:


"Hastaneler ne kadar yenilenmiş ve güçlendirilmiş olsa da bu rakamı karşı- lamaya yetmeyecek. 80-100 milyar TL toplam mali kayıp, 26 milyar TL yapı- sal hasar kaynaklı mali kayıp olacak. Günümüzde dünyanın içinde bulunduğu ekonomik bunalımda Türkiye’de gerçekleşebilecek olan böyle bir devasa ekonomik kayıp sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı kötü bir şekilde etkileyecektir. Tahmini ekonomik kayıp Türkiye’nin yıllık GSMH’sinin yüzde 24.5-27.8’i. Bu kayıp Türkiye’nin sosyo-ekonomik istikrarına büyük bir tehdittir. Bu nedenle, olası bir İstanbul depremi Türkiye’nin önemli bir kırmızı çizgisidir! Deprem sonrası yapılacak müdahaleler için yapmakta olduğumuz hazırlıklar ile bu kaybı geri döndüremeyiz! Özetle, afet yönetiminin bir sürdürebilir kalkınma problemi olduğunu artık anlamalıyız."


450 noktada içme suyu ve 1500 noktada atık su hattı hasarı oluşacağını söyleyen Kadıoğlu, İstanbul’da İSKİ’nin su şebekesinin büyük bir kısmını Ductilfont boru ile yenilediğini, darbelere dayanıklı olmayan pik ve PVC ile değiştirildiğini ama Japonlar gibi sismik bağlantılar yerine hâlâ standart boru bağlantıları kullandığımız için su şebekemizin de depreme dayanıksız olduğunu söylüyor.


"10 milyon insan evine giremez"

"Olası İstanbul depreminde ilk anda 10 milyon insan evine girmek istemeyecek” diyen Kadıoğlu, “Problem kriz yönetimiyle yönetilemeyecek. En büyük afet bu. Afet sonrası kahramanlık yapıyor yara sarıyoruz. 15 bin bina çökse buna yetecek bir arama kurtarma ekibi bulamazsın" diyor...



"BARAJLAR DEPREMİ KALDIRMAZ"


Prof. Dr. Naci Görür, “Barajların önemli bir kısmı depremi sağ çıkaramaz. Bu barajları kaybettiğimiz anda İstanbul depremden daha fazla darbe yer. Halkımız deprem öncesi, sırası ve sonrasında ne yapacağını bilmiyor. Deprem olduğu zaman ilk 72 saat çok kritiktir. Valilik, ‘Hazırlık yapıldı’ diye açıklama yapıyor. Ancak bu hazırlığı sadece vali ve resmi organlar biliyor. Halk bilmiyor. Halkın içinde olmadığı bir önlemi uygulayamazsınız."


"64 BİN KİŞİNİN HAYATI TEHLİKEDE"


Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci Görür’ün senaryosu ise şöyle:


"İstanbul’da denizin altındaki ana kol 250 senede bir 7 ve üzeri büyüklükte deprem üretiyor. “1766 büyük İstanbul depremini referans alırsanız 2016’da süre doluyor. Yapılan araştırmalar matematiksel bir gerçeklikle göstermiştir ki Marmara Denizi’nin altında aktif, 7.0 şiddetinin üzerinde deprem üretebilecek bir fay sistemi var. Bu başlı başına alarma geçmek için yeterlidir. İstanbul’da 1 milyon 600 bin bina var. Deprem olduğu zaman bu binaların yüzde 99’una hiçbir şey olmayacağını kabul etsek ve yüzde 1’ini göz önüne alsak ki 16 bin bina ediyor. Bunda bile tehlike büyük, en az 64 bin kişinin hayatı tehlikede."


"İLK YARDIM EĞİTİMİ BEDAVA OLMALI"


"Afete hazırlanıyoruz diyen yalan söyler” diyen Kadıoğlu şöyle konuşuyor:


"Afet yönetimi toplum tabanlıdır. Vatanda- şın birey olarak afetle baş edebilir bir yeteneğe kavuşması lazım. İlk yardım biliyor olması lazım. Büyük yangınlar çıkıyor, söndü- rebilmesi lazım. Kuru bilgiyle olacak iş değil. İlk yardım yapabilme yeteneği gerek. Sağlık Bakanlığı ilk yardımı parayla veriyor böyle olmaz. Kamu spotları olmalı, eğitimler bedava olmalı, yangın tüpü dağıtılmalı, deprem çantası vermeli. Böylece toplumda bilinç oluşacak ciddiyet kavranacak. Kuru kuruya konuşarak olmaz. Belediyeler kanunun gereğini yapmıyor. 53. maddeye göre bunları yerine getirebilmeli belediye. Vatandaş sormalı bunu belediyeden. Afet teçhizatı hazırlanmalı. Aldıkları eğitimleri bireyler hayatlarına geçirebiliyorsa afet yönetiminde başarılı olunur. Tatbikatı önce evinizde yapın, TV izlerken, yemek yerken anlık gelecek bir deprem söz konusu ve gelen depremde ne yaparım bunu uygulamalı."


ALP: BETONERME TABUTLAR VAR


Mimar-Mühendis Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp ise senaryoyu şöyle çiziyor:


"İstanbul depremi için bir kâbus senaryoya göre Istanbul’da en az 100 bin ölü beklenmektedir. Binlerce noktada yangınlar, doğalgaz patlamaları beklenmektedir. Salgın hastalıklar, hatta etnik çatışmalar beklenmektedir. 1999’dan sonra kâğıt üzerinde çok şeyler yapıldı, yazıldı, çizildi.. Efendim, konferanslar, seminerler, deprem haritaları, pilot bölgeler, master planlar, tespitler vs, vs. Bunlar yıllar önce yapılmalıydı. Ancak milyonlarca gecekondu ve çürük apartman daireleri için hiçbir fiziki girişim yapılamadı. Bunlar betonarme tabutlar olarak bekliyor. Dönüşüm Bağdat Caddesi bölgesinde zengin muhitlerde bir kıpırdanma gösterdi."


"ARAMA KURTARMA YAPILAMAYACAK"


Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Şu anda bir deprem olsa, İstanbul’u kimse kurtaramaz” diyor ve ekliyor:


"1.6 milyon yapının yüzde 38’inin yapılaşma, yüzde 67’sinin ise kullanma izni yok. Yani neredeyse her 4 yapıdan 3’üne belediye kullanma izni vermemiş. Boğaz’daki villaların çoğunun da kullanma izni yok. Boğaz’ın her iki yakası kaçak villalar cenneti gibi. Sonuçta İstanbul’daki yapıların yüzde 70’i çarpık yapılaşma ürünü.”


“Depremden sonra bir arama-kurtarma yapılamaz, ancak aylarca sürecek çalışmalarla ölü çıkarılır” diyen Ercan, “İstanbul’daki yapıların yaklaşık yüzde 2’si 7.5 büyüklüğünde bir deprem olursa dayanabilir. Bu yüzde iki de, A türü dediğimiz çok varlıklı kişilerin yaşadığı, sağlam yerdeki, sağlam konutlardır. Kaldı ki depremde hiçbir durumda varlıklı kişiler ölmez, sürekli yoksullar ölür. Geri kalan aşağı yukarı yüzde 8 dolayındaki yapı ise B türü yapılardır. Bunlar da depreme güvenli tasarlanmamıştır. Ancak son yıllarda daha güvenli sınıra doğru çekilmeye başlandı. Nedeni şu ki, 2003’ten sonra yapı denetimi başladı. Ancak bunun koşutunda günümüzde kaçak yapılaşma, ayrıca kaçak kat çıkma sürüyor” diye ekliyor.


'YIKILMAYAN O YAPILAR ARTIK YORGUN'

"Günümüzde, 1999’da yıkılmayan İstanbul’daki yapıların tümü yorgun” diyen Ercan ekliyor:


"Örnek olarak, Levent’teki yapılar, Cihangir’deki, Fatih, Bakırköy, Bağcılar, Bahçelievler, Zeytinburnu, Yeşilyurt, Yeşilköy, Florya, Beşikta ile Ortaköy dere boyları, Küçükçekmece, Güneşli, Mahmutbey, Avcılar, Esenyurt, ayrıca Büyükçekmece’deki yapılar yorgun. İlk önce yıkılacak binalar buradakiler."


EN AZ 200 BİN YAPI YENİDEN YAPILMALI: “İstanbul’daki yapıların yüzde 11’i çok eski. Eğer İstanbul’da 1 milyon 600 bin yapı varsa, hiçbir gözlem yapmasak bile, İstanbul’daki yapıların en az yüzde 10-15’inin, yaklaşık 1 milyon kişinin oturduğu 160-200 bin yapının yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor.”


YAPILARDA KEMİK ERİMESİ VAR: "İstanbul’daki yapıların yüzde 64’ünde kemik erimesi var. Bir deprem vurmasına bakar. Donatısı erimiş 10 ile 15 katlı yapılar sanki yığma yapı gibi davranır. O tür yapıları bir deprem vurunca kırar. Ki olası büyük depremde de bu olacak...” 


17 BİN DOĞALGAZ KUTUSUNDA HASAR: "400 adet yanıcı patlayıcı ihtiva eden binada hasar bekleniyor” diyen Kadıoğlu ekliyor, “Depremin olacağı zamana göre oluşabilecek yangın ve sanayideki patlamaların sayısı değişecektir. Sadece 650 noktada doğalgaz şebekesi ve 17 bin adet doğalgaz kutusunda hasar bekleniyor."


Habertürk


Geri Dön