Hüseyin Aslan: İzmir'deki konutların yüzde 60'ı riskli!
Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, Ege Haber Gazetesi'nde yazdığı köşe yazısında İzmir'deki kentsel dönüşüm projesinin gerekliliğinden bahsetti. İşte o yazı...
İzmir'in herşeyi var ama?..
izmir'in fotoğrafına baktığımızda gördüğümüz manzara; izmir'in "her şeyinin olduğu, çok şeyinin de olmadığı" manzaradır.
izmir; temiz deniziyie, kumuyla, pırıl pırıl altın koylarıyla, parlak güneşiyle, yeşille mavinin oluşturduğu, renk armonisiyle, doğal güzelliğiyle, tarihi zenginliğiyle, termal varlığıyla, inanç turizmini kucaklayan özelliğiyle ve açık hava müzesi görünümüyle adeta bir turizm cennetidir.
Ne var ki; turizmde "ikinci lig" oyuncusudur, turizm pastasından aldığı pay; Antalya'nın, Muğla'nın, İstanbul'un çok gerisindedir. Oysa; Türkiye'ye turizmi öğreten izmir'dir.
Ege-Koop olarak hazırlayıp Bakanlar Kurulunun gündemine taşıdığımız "Sağlık Serbest Bölgesi projesi" siyasilerin, yerel yöneticilerin ve sivil toplum örgütlerinin sahiplenmemeleri yüzünden bugüne kadar gerçekleşememiştir.
Öte yandan; İzmir'i yağ lekesi gibi gecekondular, imarsız kaçak yapılar sarmıştır.
Konutların %60'ı deprem riski altındadır ve İzmir acilen kentsel yenilemeye ve kentsel dönüşüme muhtaçtır. Buna karşılık İzmir'de kentsel dönüşümün "adı var, kendisi yok." Kentsel dönüşüm; yıkıp yerine yenisini yapmak değildir. Hele "rantsal dönüşüm" hiç değildir.
Kentsel dönüşüm; yerinde, bütüncül bir anlayışla, paydaşların süreçte söz ve karar sahibi olacağı, çevre ve doğa eksenli, fiziki-sosyal alt yapılı ve kent çiçekli bir operasyondur.
Türkiye'de birçok it kentsel dönüşüm bağlamında bir şantiye görünumündeyken izmir'de halk bilgisiz, fırsatçılar meydanı boş bulmuş, yerel yönetimler kayıtsız.
Belediyeler uydu kentler oluşturulması için arsa üretmiyorlar.
Ekonomik koşullar dar ve sabit gelirlilerin konuta erişimini her geçen gün biraz daha zorlaştırıyor.
Ege-Koop'un projelendirip ürettiği EGEKENT'ler ile Özfatura dönemlerinde tamamlanan EVKATarda olmasa; İzmir, Türkiye'nin "en büyük köyü" görümünde olurdu.
KEMERALTI-KORDON 8 bin yıllık İzmir tarihe tanıklık eden Kordonu; turistlerin uğrak yeri, hepimizin gezindiğimiz, soluklandığımız, sevgilimizle, dostlarımızla filmlere, şarkılara konu olan İzmir'i beziyen gerdanlıktır, simgedir.
Kordon; tüm bu özelliklerine karşın günümüzde güvenlik vs otopark sorunu ile birlikte görüntü kirliliği yansıtmaktadır.
Bu arada; İzmir'in sembollerinden, bayramlarda ve özel günlerimizde sevdiklerimizi sevindirmek için alışveriş yaptığımız ve çoğumuzun buluşma noktası olan Kemeraltı bakımsız, esnafı sıkıntılı, geceleri güvenliksiz...
Dünün sanayide, üretimde, istihdamda, ihracatta öncü, liman şehri olan İzmir'i; bugün aynı performansı gösterememekte, İzmirli sanayiciler, girişimciler İstanbul'da yatırım olanaklarını araştırmaktadırlar.
Büyük kentler içinde, metro kapasitesi en dar olan şehir İzmir'dir.
Ulaştırma Bakanlığının gerçekleştirdiği Yeşildere-Konak Tüneli bir ölçüde kent içi ulaşımı rahatlatmakla, deniz ulaşımından yeterli ölçüde faydalanamamaktadır.
Çalışmaları devam eden ve Ankara-İzmir arasındaki zamanı 3 saat kısaltacak Ankara-İzmir hızlı tren hattı ile İzmit Körfezi geçişli İstanbul-İzmir otoyolu İzmir'in ekonomik gelişmesine ve turizmine önemli katkı sağlayacaktır.
Gerçek olan şu ki; izmir bir çok bakımdan hak ettiği yerde değildir.
Oysa; İzmir her türlü gelişmeye açık bir tabiat zenginliğine ve nitelikti insan gücüne sahiptir.
Sonuç olarak;ihtiyaç olan; politikacısıyla, yerel yöneticileriyle, sivil toplumuyla, basınıyla akıl ve gönül ortak paydasında gücümüzü birleştirerek "her şey İZMİR için" ekseninde bir sinerji yaratmaktır.
Ege Haber/ Hüseyin Aslan
İzmir Yenigün Gazetesi'nin yazarlarından Ahmet Bülend Yüksel konuyu şu şekilde ele aldı;
Geçenlerde gazetemiz yazarlarından. Ege Koop Başkanı Sayın Hüseyin Aslan köşesinde yazdı. Sayın Kocaoğlu izmir'i "Fuarcılık ve Kongre Turizmi" konsepti ile markalaştırmak amacıyla vizyon oluşturmuş. Sanırım bu konuda ya Sayın Aslan'la bir özel görüşme yapmış, ya da Sayın Aslan'ın da bulunduğu bir toplantıdaki konuşmasında bu vizyonundan bahsetmiş.
Sayın Kocaoğlu'nun bu vizyonu yeni bir görüş değil. Çok uzun zamandır konu tartışmaya açık. Bu konuda bütün kesimler de hemfikir. Ancak, bu vizyonu gerçekleştirme yolunda en önemli adımın da Sayın Kocaoğlu tarafından atıldığı herkesin malumu, izmir'in yeni fuar alanı gerçekten muhteşem. Binaya ilişkin fiziki olanaklarının yanı sıra kuruluş yeri itibariyle de Türkiye'de eşi benzeri yok. Bu yer tamamıyla Sayın Kocaoğlu'nun eseri.
Gerek fuarcılık ve gerekse markalaşma konularında birçok eseri bilim ve reel sektör literatürüne kazandırmış birisi olarak, bu konuda yıllardır yazıp çiziyorum. Hemen her yazımda vurguladığım bir gerçek var.
Diğer bütün işkollarında olduğu gibi fuarcılık ve kongre organizasyonları alanında da iş bina yapmakla bitmiyor. Bu alanların ve organizasyonların pazarlanması en az fiziki olanakların sağlanması kadar önemli. Alanları pazarlayamadığınız takdirde yaptığınız yatırım bir işe yaramaz hale geliyor.
Izfaş'ın izmir'imize kazandırdığı iki önemli fuar var. Bunlardan birincisi Marble, diğeri ise gelinlik damatlık ve abiye fuarı.
Bu fuarları uzak ara takip eden ayakkabı fuarı ve kitap fuarı da izmir'imizin kazandığı önemli organizasyonlar arasında sayılabilir. Ancak. Sayın Kocaoğlu'nun ciddi bir yatırımla izmir'imize kazandırdığı bu alanın yılın 12 ayında da en az bu saydığım fuarlar kadar önemli, uluslararası fuarlara ev sahipliği yapması temin edilebildiği takdirde beklenen faydayı temin etmek mümkün olacaktır. Nitekim Fuarcılık geçmişi ve geleneği açısından en köklü birikime sahip olan kent olmamıza rağmen bayrağı eline alan İstanbul, yukarıda söylediğimiz başarıyı elde etmektedir. İstanbul'dan bu liderlik alınamasa bile, en azından ona yetişecek düzeyde bir performans sergilemek mümkün olabilir.
Kongrelere gelince.Kongre organizasyonları bir taraftan fuarların eki olarak düşünülebileceği gibi, diğer taraftan da fuarcılıktan bağımsız faaliyetler olarak gerçekleştirilme özelliğine sahiptir. Dünyada her yıl düzenlenen binlerce uluslararası bilimsel, ticari veya siyasi kongre ve toplantıdan pay alabilmek için kongre organizasyonlarında ün sahibi uluslararası organizasyon firmaları, yerli ve yabancı ülkelerdeki bakanlıklar, üniversiteler nezdinde etkin pazarlama çalışmaları yapmanın gereği açıktır. Bunun için. devletçi zihniyetten kurtulup, dil bilen tecrübeli elemanlardan oluşan bir kadroyla hareket etmek gereklidir.
Bu vizyona ilişkin bir diğer husus da iş âleminin bu vizyona katkısı ile ilgilidir.
Büyükşehir Belediye Başkanımızın bu vizyonunu benimsemiş bir iş âleminin, manevi desteğinin yaraşıra, farklı yatırımlar da yaparak bu vizyonu desteklemesi şarttır.
Dünya mutfaklarından özel mönüler sunan restoranlarınız olmadıkça, gece hayatınızı renklendirmedikçe, restoranlarınız saat 12.00 de servisi kestikçe, otelleriniz ihtiyaca cevap verecek kalite ve kapasiteye ulaşmadıkça, yani bir dünya şehri görüntüsüne bürünmedikçe bu vizyona ulaşmak çok uzun zaman alacaktır.
Herkes bilmelidir ki. Fuar katılımcılığı sadece pazarlama ve satış, kongre katılımcılığı sadece bilim değildir. Bu tür organizasyonlara katılanların turizme ilişkin beklentileri diğer beklentileri ile atbaşı gider. Bu nedenle bu beklentilere cevap verecek yatırımların da yapılması gereği vardır.
Marka şehir İzmir, Fuarlar kongreler şehri İzmir, bu kentte yaşayanların en az 20 yıllık hayali. Bir o kadar zamandır bu konuda yazıyor tartışıyor, konuşuyoruz. Yukarıda da yazdığım gibi bu konuda en önemli adımı Sayın Kocaoğlu attı. Kendisine destek olmak hepimizin boynumuzun borcu...
Burada unutulmaması gereken şey. markalaşma süreçlerinin bir taraftan çok zorlu bir yolculuğu ifade ederken, diğer taraftan da yolculuğun profesyonel ekip ve yeterli bütçelerle gerçekleştirilmesini zorunlu kılmasıdır. Planlı, programlı, bir strateji üzerine inşa edilmiş etkin tanıtım, mükemmel ve sürekli PR çalışmaları ve ilişkiler portföyü, bu vizyonun olmazsa olmazlarıdır.
İzmir Yenigün Gazetesi/ Ahmet Bülend Yüksel