Konut satışında 2016'ya iyi bir başlangıç yapılamadı!
Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, konut satış istatistiklerini değerlendirdi: Konut almak isteyenler kredi kullanmaktan kaçınma eğiliminde. Bardağın dolu tarafında ise ilk satışlarda gözlenen artış var.
Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, TÜİK'in açıkladığı konut satış istatistiklerini değerlendirdi. İşte Aktaş'ın bugünkü yazısı:
"Konut satışı ocak ayında geçen yılların bir miktar altında kaldı, ama dramatik bir düşüş yok. Ne var ki can sıkıcı olan ipotekli satışların hızla azalıyor olması. Konut almak isteyenler kredi kullanmaktan kaçınma eğiliminde. Bu, bardağın boş tarafı. Bardağın dolu tarafında ise ilk satışlarda gözlenen artış var.
Konut satışı ocak ayında geçen yılın az da olsa altında kaldı. Ocak ayında 84 bin 556 konut satışı gerçekleşti. Bu sayı, geçen yılın ocak ayında 86 bin 167 olan satışın yüzde 1.9, 2014 yılının ocak ayında 87 bin 639 olarak gerçekleşen satışın da yüzde 3.5 altında kaldı.
Yani geçmiş yıllara göre çok dramatik bir düşüş yok; ama sonuçta bir gerileme söz konusu.
Ocak ayları zaten konutta en düşük satışın gerçekleştiği aylar. Son dört yıl itibariyle bunun tek istisnası 2014'te yaşandı, o yıl ocak en düşük satış yapılan ay değildi. Ama bu genel eğilimi değiştirmiyor. Ocak ayı için son dört yılın, diğer aylar için önceki üç yılın ortalaması, en düşük satışın ocak ayında yapıldığını ortaya koyuyor.
İlk el satıştaki artış önemli
Ocak ayındaki toplam satışta geçen yıllara göre öyle çok kaygılanacak bir düşüş olmadığım belirttik. Ama bazı ayrıntılar var ki, onlar önemli.
Önce olumlu olanları sıralayalım.
Ocak ayında ilk satış-ikinci el satış dengesi belirgin bir şekilde olumlu yönde değişti. Her ne kadar yine de ikinci el satış daha fazlaysa da, makas daraldı. Geçen yılın aynı ayına göre ilk satış yüzde 5.5 artarken, ikinci el satışlarda yüzde 7.7'lik bir daralma görüldü.
Hep vurgulayageldik, konut satışında toplam sayı ikincil öneme sahiptir. Sektörde canlılığı ya da sıkıntıyı temel olarak ilk satışlar gösterir. Bir konutun üç kere, beş kere el değiştirmesinin ekonomiye öyle doğrudan pek de yararı yoktur. Ama ilk satışlar, inşaat sektörünün lokomotifi gibidir, doğrudan inşaat sektörünü ve elbette yan sanayileri besler. Bu açıdan, diğer aylarda da devam eder mi bilinmez ama ocak ayında ilk el satışların yüzde 5.5 artması önemli ve olumlu bir gelişmedir.
İpotekli satışlar düşüyor
İlk satışların artış ya da azalışı kadar önemli olan bir başka gösterge de ipotekli satışların durumu. İşte ocak ayındaki ipotekli satışların durumu da olumsuz ayrıntıya örnek...
İpotekli satışlarda ocak ayında belirgin bir düşüş var. İpotekli ilk satışlar geçen yılın ocak ayına göre yüzde 16.5, ikinci el satışlar yüzde 22.4 geriledi; toplam gerilemenin boyutu ise yüzde 19.9 oldu.
Geçen yıl ocakta 33 bin 178 konut ipotekli olarak satılmışken, sayı bu yıl ocakta 26 bin 584'te kaldı.
İpotekli satışlar böylesine gerilerken, diğer satışlar yüzde 9.4 arttı. Bu satışlarda ilk satışların yüzde 18.7 artış göstermesi dikkat çekici.
Değişimi daha çarpıcı görmek için şöyle bir ayrıntı verelim. Geçen yıl ocakta yaklaşık 38 bin olan ilk satışın 14 bin kadarı ipotekli satış, 24 bini diğer satıştı. Bu yıl ise ocakta 40 bine çıkan ilk satışın 12 bin kadarı ipotekli satıştan, 28 bini diğer satıştan oluştu.
Bir başka şekilde ifade edersek, geçen yıl ocakta gerçekleşen ilk satışta ipotekli olanlar yüzde 37 pay almıştı. Söz konusu pay bu yıl yüzde 30'a düştü.
Yani konut almak isteyenler ipotekten kaçınma eğiliminde, bu açık. Daha önce de vurguladığımız gibi bunun birkaç nedeni olabilir.
Birincisi, mevcut kredi faiz oranları yüksek bulunuyordur ve oranların gerileyeceği umudu kredi kullanmaktan kaçınmaya yol açıyordur.
İkincisi, ilk gerekçeyle bağlantılı olmak üzere kredi faizlerinde bir düşüş beklentisi vardır. Faizlerin gelecekte daha düşük oluşacağı beklentisinden dolayı içinde bulunulan dönemde kredi kullanılmak istenmemektedir.
Kredi yükü altına girmekten kaçınmak da bir başka gerekçe olabilir. Şu an için kredi faizi çok yüksek bulunmasa ve geleceğe dönük faizii) düşebileceği beklentisi olmasa bile, genel ekonomik koşullarda borç yükü altına girilmek istenmemesi buna yol açabilir.
Alaattin Aktaş / Dünya