17 / 11 / 2024

Melis İşiten: Dul kadınsın diye ev vermeyene rastladım!

 Melis İşiten: Dul kadınsın diye ev vermeyene rastladım!

Eşi Uraz Kaygılaroğlu’ndan kısa bir süre önce boşanan Melis İşiten’le, kadın hikayelerini anlattığı yeni kitabı vesilesiyle buluştuk. İşiten en çok Bağdat Caddesi’nde ev ararken duyduğu “Dul kadına ev yok” cümlesi nedeniyle üzüldüğünü söylüyor...




Oyuncu, bir TEDx konuşmacısı... Şimdi yeni bir titri daha var, yazar. İlk kitabı Hikayemi Ben Seçtim raflardaki yerini aldı. Biz onu daha çok Uraz Kaygılaroğlu'nun güzel eşi, kızı Ada'nın annesi olarak tanıyoruz. Altı ay önce eşinden ayrılan Melis İşiten elbette bundan çok daha fazlası. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü'nden mezun. Bir evlat, abla, anne... 30 yaşındaki Melis İşiten, kadın olmanın ve bir arada mücadele etmenin çok önemli olduğunu düşünüyor. Her kadının yaşadığı sıkıntıları o da yaşıyor, her kadının atladığı engelleri o da atlıyor. Özellikle sosyal medyada yaşadığı linçler ve çizilen profil onu çok rahatsız ediyor. 13 kadının öyküsüne yer verdiği kitapla tekrar başka bir ilişki kurmak istiyor hayatla... Derdi kendini daha doğru anlatmak ve başka kadınlarla buluşmak... Boşanma sürecinde yaşadıkları ise onu çok rahatsız etmiş. Ama en çok "Dul kadına ev vermiyoruz" söylemi onu kırmış...

Melis İşiten'in Sabah Gazetesi'nden Özlem Avcı'ya hem yeni hayatını, hem de yeni kitabını anlattığı röportajı:

- Hikayemi Ben Seçtim adlı bir kitap kitabınız... Neden kitap yazmaya ihtiyaç duydunuz?

- "Ben küçüklüğümden beri hep yazıyordum. Anlatacağım herşeyi yazarak anlatmayı tercih ediyordum. Hiç aklımda kitap çıkarmak yoktu. Büşra Aksak'la tanışana kadar. Yazmak benim için aslında bir mücadele kısmı, yöntemiydi. Hayattaki her şeye karşı duruşumu hep yazarak anlatıyordum. Sosyal medya üzerinde de ben bir magazin figürü değildim. Sosyal medyadaki talepler hep yazdıklarımın peşinden gelenlerden. O da bana güç ve cesaret verdi. Bu kadar çok insana hitap edebiliyorken, bu kadar çok insan senin ne yazdığınla ilgileniyorken, Büşra "Bu kalemi kullanmamız gerekir" dediğinde kitap yazmaya karar verdim. Biraz da korktum açıkçası. Kitap çıkarmak çok kıymetli bir şey. O yüzden de edebiyat tarafı ile ilgili iddialı bir şeye girişmek beni biraz korkuttu. Ben daha mütevazı bir yerden öyküler yazarak, yazarlık serüvenine girmek istedim. Kadınların mücadelerinden çok etkileniyorum. Birçok farklı kadının ortak mücadelesini anlatıyorum, 13 kadın öyküsü var kitabımızda.

- Herkes kitap yazıyor... Son olarak Şeyma Subaşı'nın kitabı çok konuşuldu... Medyada çok yer alınca kitabı çok sattı. Herkes hikayesini anlatıyor ve editörler onun adına kitap yazıyorlar... Sizde böyle bir durum sözkonusu mu?

- Belki de bizim kitabımız çok satmaz. Yayınevi editoryal olarak küçük dokunuşlar yaptı, kelime hataları düzeltildi... Ne taraftan yazmak istediğinle alakalı bir durum kitap yazmak. Benim yolcuğum hikaye anlatmak üzerinden olduğu için, iddiam çok büyük kitap yazdım hayatımın bundan sonrasında yazar kimliğiyle devam edeceğim diye derdim yok. Ben hikayelerimi paylaştım. Kendimi anlatmadım, evet içinde bana ait hikayeler de var. Tamamen hayal ürünü. Orada editoryal desteğe ihtiyacım olmadı. Ben kendi öykü dünyamı açıyorum. Bu da bana iç huzurum açısından destek oluyor. Ortak bir mücadelenin, parçası olmak istiyorum. Birazcık sosyal medyada yediğim linçlere karşı, siz ne derseniz deyin deyip, onların gördüğünü değil, benim gördüğüm tarafı anlattım. Hepinizin hayattaki mücadelesi bir diye yazmak istedim.

- Kitabınızda gerçek öyküler var mı?

- Var. Ben de varım. Herkes bir hikaye seçecektir. Okuyan tüm kadınlar bu benim mücadelem desin istedim. Bu hikayede gözyaşları benim veya bu savaş benim savaşım desin istiyorum. Herkesin bir mücadelesi var. Benim de hikayem var, hangisi olduğunu okuyucu kendi keşfetsin istiyorum. Ucundan kıyısından beni bilen insarlar, hangi hikayenin benim olduğunu anlar diye düşünüyorum.

- Kitap yazmaya devam edecek misiniz?

- Bu kitapta hayal ettiğim 13 kadın var. 13 kadının teker teker bir kitabı olsun istiyorum. Becerebilir miyim.... Hikayelerimden birini yazmaya başladım bile. Her kadının kendi kitabını yazacağım. Şu anda kitabımızın imzalı baskıları da tükendi daha çok yeni olmasına rağmen.

- Kitabınızdaki sizi en etkileyen hikayeniz hangisi?

- Kendi kendime çok duygusal anlar yaşayarak yazdım bu kitabı (gözleri doluyor). Çünkü hayatım boyunca çok kadın hikayesine tanıklık ettim. Kadınlarla büyüdüm. Anlatmayı sevdiğim kadar dinlemeyi de severim. Bence çok acayip hikayeler var. Kitapta 14-15 yaşında âşık olup, senelerce sevdiği adam için şehir değiştiren bir kadın da, hapishanede eşini öldürmekle suçlanan bir kadın da var. Türkiye'de olmaktan mutlu olmayan bir Suriyeli kadın var mesela ve hayatı boyunca eşi tarafından aldatılan bir kadın da... 17 Ağustos depreminde ailesini kaybeden bir kadın hikayesi var. Kanser savaşı veren bir kadın... Evlat edinen bir kadın ve boşanma hikayesi... Hepsinin hayattaki mücadeleleri ortak. Kadın olarak birbirimize olan ön yargılarımızı kırabildiğimiz ve bir arada olabildiğimiz ve mücadelemizin ortak olduğu anladığımız anda gerçekten çiçek açtırabileceğimize inanıyorum.

- Hemcinsler olarak birbirimize zarar verdiğimizi düşünüyorsunuz sanırım?

- Yüzde 100. Kesinlikle. Erkekleri suçlamak çok kolay, başımıza gelenlerden dolayı. Kadın olarak birbirimize çok da yaşam alanı sağlamadığımızı düşünüyorum. Kıskançlık doğru kelime değil, ön yargılarımızdan dolayı oluyor bu. Tamamen bilmediğimiz için bir kadını gördüğümüz anda fiziksel durumu, üzerindeki kıyafeti, inançları, yanındaki arkadaşından dolayı artık her neyse ona yakıştırdığınız kimlik yüzünden bir adım ileriye gidemediğimizi düşünüyorum. Benimle de ilgili medyada görünüşümle, haberlerle bir ön yargı var. Ben de bu kitapla yeniden bir iletişim kurmak istiyorum.

BİZ URAZ'LA SEVEREK AYRILDIK

- Boşanmış bir kadın olarak neler yaşadınız, niye boşandınız?

- Severek ayrıldık derken biz Uraz'la çok âşık olup evlendik. Hızlı, tanıştıktan bir ay sonra evlendik. Ve hayatımızın beş senesi o aşk azalmadan geçti. Çok güzel şeyler yaşadık ve şahane bir kızımız Ada'mız var. Bir gün bir noktada artık aramızdaki bağın, sevginin aşk değil başka bir şey olduğunu anladık. Birbirimize çok kıymet verdiğimiz konusunda aynı fikirdeyiz fakat ikimiz de boşanmayı becerememiş ailenin çocuklarıyız. İkimiz de boşanmaların travmaları ile büyümüş çocuklarıyız. Birbirimizi bu kadar seviyorken, bunu Ada'ya yapmamak için boşanma kararı aldık. Biraz daha deneyelim demedik. Başkalarına göre bizim yaptığımız kolay. İkimiz de bizi mutsuz edecek şeyin çocuğumuzu da mutsuz edeceğinin bilincinde olduğumuz için birbirimize olan sevgimiz asla bitmediği için, çocuğumuzu düşündük. Biz hayata ayrı evlerde üç kişi olarak devam etmek istedik. Şu anda iyiyiz. Halen kocaman bir aileyiz.

- Boşandıktan sonra toplumda kadına bakış açısı malesef bazen acımasız oluyor. Siz böyle bir tecrübe yaşadınız mı?

- Çok şaşırdığım bir sürü şey yaşadım. Bir sürü kadın sarıp, sarmalarken, bir sürü kadın tarafından da eleştiriye maruz kalıyorsun. Bayağı kalbim kırıldı. Toplumsal olarak kadınlar yapıyor, erkekler bunu yapmıyor. Sen evliliğine sahip çıkamamış oluyorsun. Senin görevin o. Sen suçlu oluyorsun. Halbuki misyon olarak sadece kadın olarak böyle bir görevim yok. Onun dışında Bağdat Caddesi'nde oturuyorum. Baktığınız zaman İstanbul'un en modern kesimlerinden biri. Ev ararken, boşanmış, dul kadına ev vermeyiz gibi şeylerle karşılaştım ve çok şaşırdım. Halen bir tarafta böyle şeylerin kalması çok şaşırttı beni.

- Beş yıl evlilikte bir dönüm noktası, ilişkiler bu noktada bitme noktasına geliyor...

- Evliliğin de, anneliğin de, babalığın da biricik olduğunu düşünüyorum. Aşk da öyle. Aşka bakış açımız bir olmayabilir. Aşk bitti veya bitmedi demek, iki kişi adına tek kişinin konuşması olur. Aşk dönüşüyor. Her evlilikte dönüşüyor. İşte dönüşen şeyler mutlu olmak ve onunla devam etmek ya da dönüşen şeyin yetmemesi, mutsuz olmak bir tercih herhalde.

- Uraz Bey ile anlaşamadığınız noktalar neydi?

- Hiç bir anlaşamamazlık yok aslında. Birbirimizi çok iyi tanıdığımız için bir konuşmamızda, birbirimizi çok iyi duyduk, dinlemek değildi... Duyduk ve anladık ve artık evlililik kurumu içinde beraber kalmak istemediğimize karar verdik.

KIZIMIN VARLIĞI ÇOK BÜYÜK ŞANS

- Bir aylık bir tanışma ile yeniden biriyle evlenir misiniz?

- Yaşamadığım hiç bir şeyden pişman değilim Uraz'la ilgili. İyi ki Uraz'dı evlendiğim kişi. İyi ki Ada oldu. Bundan sonra da Uraz benim hayat arkadaşım olacak. En büyük destekçim.

- Evlilik fobisi oluştu mu sizde?

- Yok. İyi ki yaşadım, en güzeli ile yaşadım. Bugün evlenir misin? sorusuna şu an asla diyebilirim ama ilerisi ne olur bilemem. Ama boşanmış bir kadın olarak yanımda kızımın varlığı çok büyük şans. Hayattaki en büyük gücüm kuvvetim.

- Ada boşanmadan etkilendi mi?

- Çok şükür hiç etkilenmedi. Kimse inanmıyor ama biz dışarıya rol yapmadık çocuk enerjisi bizi güçlü kıldı. Ada için tek fark iki ayrı ev olması. Adayı alıp verirken de sevgi saygı çervesinde birbirimize sarılıyoruz. Anne egosuna hiç yenilmedim. 30 yaşında Melis'im, Ada üç yaşında ama inanın ondan çok şey öğreniyorum.

ALKIŞLARLA YAŞIYORUM

- İki tiyatro oyunu var...

- Evet. Ayın dört, beş akşamı oyun oynuyorum. Alkışlarla yaşıyorum diyorum (gülüyor). Ayda da 10-15 söyleşiye gidiyorum. Jest Tiyatroda Suit adlı oyun ve 140. oyundayız. Çok güzel gidiyor. Hiç boş koltuğumuz yok. Bir yandan da ikinci katla Anormal adlı oyun başladı. O da güzel gidiyor. Dijital işler olacak. Çok heyecanlandığım işler var. Kitap var. Onun dışında Ada ile zaman geçiriyorum.
 


Geri Dön