Önder Halisdemir: Türkiye'nin finans kapasitesini geliştiriyoruz!
Dr. Önder Halisdemir, "Amacımız Türkiye’nin finans kapasitesini geliştirmek ve Finans Profesyonellerinin etkileşimi ve gelişimini sağlamak." dedi...
Finans dünyasına yön veren girişimleriyle adından söz ettiren Dr. Önder Halisdemir ile kökleri Kapalıçarşı’ya uzanan ticari geçmişini, üst düzey yöneticilik deneyimlerini, geliştirdiği inovatif iş haritalarını ve yönetim kurulu başkanlığını üstlendiği Finans Kulüp bünyesinde hayata geçirdikleri heyecan verici projeleri Forbes'e anlattı;
Önder Bey, sizi tanıyarak başlayalım. Finans sektöründe yenilikleriyle tanıdığımız bir isimsiniz. Çok genç yaşta banka CEO’luğuna yükseldiniz, uzun yıllar görev yaptıktan sonra yine çok genç yaşta görevinizden ve sektörden ayrıldınız. Bu kararın arka planı nedir?
İş yaşamına ortaöğretim yıllarımda ticaretin okulu sayılan Sultanhamam ve Kapalıçarşı piyasalarında başladım. Sürekli eğitim hayatının yanında ticareti de yürüttüğüm için kâğıt oyunları dâhil hiçbir oyun bilmeden büyüdüm. Mezuniyet sonrası ticareti bıraktım ve 1995 yılında bir profesyonel olarak bankacılık sektöründe giriş pozisyonundan işe başladım. Türkiye’de patronun akrabası dahi olsanız, en alt pozisyondan gelip kariyerinin 12. yılında genel müdür olan başka bir örnek yok. Bu performansta belirleyici olan ise ticaretin okulunda yetişmem-di. Sözün değerini, ticaretin raconunu, zaman yönetimini, işe saygıyı ve parayı genç yaşta yoğrularak öğrendim. Bu yoğrulmuşlukla bir yerde çalıştığınızda işe bakış açınız, iş tutuşunuz herkesten farktı oluyor. Bunlar beni bankacılık gibi muhafazakâr bir sektörde genç yaşta genel müdürlüğe taşıdı. Ancak bu yaşamın maliyeti de var: Oyunsuz bir gençlik, tatilsiz geçen yıllar, özel yaşamınızı ve aile hayatınızı ihmal ettiğiniz 12, hatta öncesini de sayarsak tam 20 sene.
CEO olduğumda kendime bir söz vermiştim. Her zaman çok inandığım, “aynı görevde maksimum 8 yıl kalma” ilkesine uyacak ve artık bir mola verecektim. Gerçekten de patronu bir yıl önceden bilgilendirerek 8. yılımın sonunda helalleşerek görevimden ayrılabildim. Bu esnada başında bulunduğum bankada kurduğum ekiplerle bankanın varlıklarını sektörde görülmemiş şekilde 100 kat büyütmüş ve ülkenin en büyük yatırım bankası hâline getirmiştim. Söz konusu kuruluş, aynı zamanda ülkenin ilk dijital bankası ve tüm bankalar arasında en kârlı beş bankadan biri olmuştu. Ayrıca bankayı, kurum içi girişimcilik örnekleri olarak “banka-holding” yapısına dönüştürerek altında Passolig dâhil 8 tane alanında lider Fin-tek kurmuştum. Dört ülkede de farklı operasyonlar yönetiyordum. Özetle bu sürece özel hayatın olmadığı bir 8 yıl daha ekleyin. Her birinin -banka dâhil- ismini verdiğim, işini kurguladığım, başlarına genel müdürlerini atadığım, çocuklarım sayılacak işleri bırakmak kolay değildi. Cefasını çektiğim işlerin sefasını sürmem bekleniyordu ancak bu karar yıllar önce verilmişti ve her biri, artık ben olmadan işleyebilecek kurumsallık düzeyine sahipti.
Profesyonel yaşamınızı arıyor musunuz? İş hayatına dönecek misiniz?
Hep alanının en iyilerinden, insani vasfı yüksek patron ve yöneticiler ile çalışmak, yanlarında gelişmek kısmet oldu. Ekiplerimde yer alan arkadaşlar da özel sektör ve kamuda üst pozisyonlara geldi veya kendi başarılı işlerini kurdular. Yöneticisi olduğum işlerden ayrıldıktan sonra ekibimden birinin yönetici veya CEO olması, oluşturduğum işlerin hala kurum kazançlarında önemli yer oluşturması çok keyifli.
Tüm bunları, birçok insanın daha yeni CEO olduğu 45 yaşımda ardımda bıraktım. Genç yaşımda bunları deneyimlediğim için hayata karşı şükür ve minnet duyguları içerisindeyim. Ara verdiğim iki senede özel hayatımı tamamladım. Sürekli araştırmalarıma ve okumalarıma devam ediyorum, iş insanları ve girişimcilerle bir araya gelmekten çok besleniyorum. Hâlâ biri bir yenilik yapacaksa veya işini büyütecekse gelip beni bulur ve konuyu istişare eder.
Yabancıların “sabbatical” dedikleri arayı patronlar dâhil herkesin verebilmesi, kendi bardaklarında yer açması lazım, iş yaşamına döner miyim? Ülkemizdeki kullanılmamış kapasitelerin, yaşanan değişimlere cevap veremeyen işlerin beni tekrar heyecanlandırmaya başladığını hissediyorum. Demek ki aranın sonuna geliyoruz.
Çalışılması zor biri misiniz?
Zor ve büyük işleri yine “zor” denilen adamların yaptığını gördüm. Yeni bir işin önce iş ve sistem mimarisini, sonra UX denilen kullanıcı tecrübesini oluşturur; isim ve sloganını bulur, kaynağını yaratır, çoğu zaman gerektiği için yasal altyapısını kaleme alır, karar vericiler ve paydaşlarla lobisini yapar, kurumsal iletişimini planlar ve sahada icra ederim. Bu aşamalardan sonra da işi iyi bir yöneticiye verip başka bir konuyla ilgilenirim. Hep güçlü ekipler ile çalışmayı tercih ettim. Ancak yeni bir iş söz konusu ise işin lideri olarak her bir ekip üyesinin işini onlar kadar bilmeniz gerekir ki bilgi ve icra arbitrajı doğmasın, konu planlanmayan bir yere sürüklenip zaman ve kaynak israfına yol açmasın. Bu, “zor” olarak algılanmanıza yol açabilecek belli bir disiplini, detaycı-lığı ve netliği beraberinde getiriyor. Kendim kadar işiyle dertli birini yetiştirdiğimde veya karşılaştığımda yalnızca yolunu kolayların. Benimle çalışan arkadaşlar hep muadillerine göre maddi olarak çok iyi koşullarda çalışmış, hızlı sayılabilecek şekilde yükselmiştir. Mümkünse en liyakatlileri ile çalışmayı tercih eder, ben de -varsa- zorluklarını görmezden gelirim. Benim için ön planda olan karakter zorlukları değil, yaratılacak değere ve iş sonuçlarına yapılacak hizmettir. Sonuçta eş seçmiyor, iş yapıyoruz.
2017 yılı sonunda, sivil toplum kuruluşu olan Finans Kulüp’ün başkanlığına seçildiğinizi duyduk.
Finans Kulüp olarak bilinen Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı’na 15 yıldır üyesi olarak katkı vermeye çalışıyordum. O zamanki başkanımız Hazine Müsteşarı Sayın Tevfik Altınok, “Artık sen sürdürür müsün?” diye sordu, ben de “Emredersiniz.” dedim, Tevfik Bey, bizler ve pek çok kimse için devlete hizmetin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Kendisinden herkes gibi çok şey öğrendik ve öğrenmeye devam etmekteyiz. Sağ olsunlar Vakıf yönetimi de destekleyince yönetim kurulu başkanlığına seçildim.
Sivil toplum, ülkemizde az bilinen ve çoğunlukla da yanlış anlaşılan bir olgu. Gelişmiş ülkelerde bireylerin ortalama 6 sivil toplum kuruluşu üyeliği oluyor. iş hayatını, sosyal çevresini ve yaşamını STK’lar ile örüyor. Tabii şimdi bir de başkan olma sorumluluğunu alınca artık bilgi, birikim ve becerilerimi Finans Kulüp için değerlendiriyorum, Yıllarca emek verdiğim finans sektörünün yöneticilerinin oluşturduğu tek STK olması da benim için ayrı bir onur ve keyif.
Finans Kulüp’ün yol haritası nedir?
Zamanın ruhuna uygun, heyecan duyacağım ve sektörün çizgilerini göz önüne aldığım bir yol haritası oluşturdum. Bu haritayı finans sektörünün önde gelen isimleri ile paylaştım, sağ olsunlar onca yoğunluklarına rağmen yeni yönetim kurulunda yer aldılar. Sonra bu yol haritasını banka CEO'ları ile paylaştık. Onlar da destek olmak istediler ve kurumlarını kurumsal üye yaptılar. Bugün özel, kamu, yabancı olmak üzere pek çok önde gelen banka ve finans kurumu ve yöneticisi Finans Kulüp’ün üyesi hâline geldi, Amacımız “Türkiye’nin finans kapasitesini geliştirmek ve Finans Profesyonellerinin etkileşimi ve gelişimini sağlamak.” Bu amacımızı gerçekleştirmek için kapsamlı bir yol haritamız ve kurumsal kaynak planlamamız var. 8-12 ay içerisinde Türkiye, 18-24 ay içerisinde de dünyada Türkiye’de finans deyince önde gelen bir yapı ortaya koyuyoruz. Öncelikle 81 şehrimizde banka şube müdürlerinden temsilciler oluşturmaya başladık. Bir yandan da dünyadaki finans merkezlerinde çalışan arkadaşlar ile temas ettik, New York’tan Singapur’a hemen hemen tüm merkezlerde temsilcilerimiz oluşuyor. Yapmakta olduğumuz şey, Türk finans profesyonelleri arasında bir ağ oluşturmak ve sonra da bunu bir bağa dönüştürmek.
Ulusal ajansımızın onayıyla Avrupa Birliği fonlarından da faydalanarak projeler üretiyoruz. Hâlihazırda Afyon ve Uşak Sanayi ve Ticaret odaları ile gerçekleştirmekte olduğumuz “KOBİ Akademisi” projesini 81 şehrimize yaygınlaştıracağız. KOBİ’ierin finansa erişimini artıracak bu projeyi çok önemsiyoruz. Çok önemli bir diğer adımımız; Mesleki Yeterlilik Kurumu ile yaptığımız protokol çerçevesinde Finans Kulüp himayesinde bankalarımızla çalıştaylar düzenleyerek sektörde ilk defa meslek standartlarını oluşturmaya başladık. ilk meslek standardımız bu sene yayınlanacak. Finans Kulüp’ün bir parçası olan herkes, şimdiden çok heyecanlı.
Son olarak, sizce 21. yüzyılın genel müdürlerinin hangi donanımlara sahip olmaları gerekiyor?
Duygusal zekâ ve durugörü, bu donanımların en kıymetlileri. Çok fazla bilgi, esinlenecek çok fazla form ve gelişme var. Bunları takip etmeye çalışmak gerekir ki “iş gustoları” oluşup gelişsin. Artık hayat hiç kimsenin, hiçbir şirketin ve ülkenin etrafında dönmüyor. Zamanın ruhunu yakalamak gerekiyor. Üst düzey yöneticilerin yoğun gürültü ve gelişmeler karşısında trendleri okuyabilmek ve yakalayabilmek için durugörü becerilerini geliştirmeleri şart. Yönettikleri işlerin geleceğini tahmin etmek ise yararsız, çünkü her şey olabilir. Dolayısıyla ne olabileceğini tahmin etmek yerine ne olduğunda ne yapmak gerektiğine dair acil durum planlarına kaynak ayırmak önemlidir.
Öte yandan yöneticilerin, asla yaptıkları işe âşık olup takılı kalmamaları gerekiyor. Bir iş, piyasaya çıktığı an eskidir. Bir zaman önceki kaynakların ve düşüncelerin ürünüdür. Yeni işler için gelişen dip akıntıyı fark etmeleri, yakalamaları, üzerinde sörf yapıp o akıntı sonlanmadan başka bir akıntıya geçmeleri gerekiyor. Peşinden gittikleri çocuksu merak duygularını hatırlamaları ve kâşif olmaları gerekiyor, işleri zor, ama bir o kadar da eğlenceli.