Türkiye'de dönüşmesi gereken 6.5 milyon konutun maliyeti yüksek!
Tamer Saka, "Ülkemizin deprem kuşağında yer alması, yapılan konutların kalitesini daha da önemli hale getirmekte. Bu bağlamda, hem vatandaşlarımızın güvenli yapılarda yaşamasını sağlamak hem de doğal afetlerde yaşanan kayıpları en aza indirmek en önemli önceliklerimizden" dedi.
"Ülkemizdeki çimento neredeyse dünyanın en ucuz çimentosu. Bu durum devam ettiği sürece ihracat pazarlarımızdaki yerimizi korumaya devam edeceğiz. Türk çimento şirketleri global pazarlarda yerel oyuncu olmak zorundadır. Bu şekilde şirketlerimiz ihracat pazarlarındaki konumunu güçlendirebilecektir” diyen Tamer Saka, sektörle ilgili geleceğe yönelik değerlendirmelerde bulundu. Fortune Dergisi'nden Şule Laleli'nin haberine göre; Tamer Saka, "Ülkemizin deprem kuşağında yer alması, yapılan konutların kalitesini daha da önemli hale getirmekte. Bu bağlamda, hem vatandaşlarımızın güvenli yapılarda yaşamasını sağlamak hem de doğal afetlerde yaşanan kayıpları en aza indirmek en önemli önceliklerimizden" dedi.
Türk çimento sektörü Pandemi dönemini nasıl geçirdi? Radikal değişiklikler oldu mu? Hangi ilklere sahne oldu?
Türk çimento sektörü yaşadığı ekonomik daralmalardan sonra 2020 yılına umutla başladı. Ocak ayında sektörümüzün iç satışlardaki küçülmesi sona ererken, yıla ihracatta da artışla giriş yaptık. Son iki yıldır yaşadığımız ciddi daralmalardan sonra bu gelişmeler düzelmeye işaret ederken pandemi başladı ve iç pazarlarda daralmalar görmeye başladık. Pandemi başında yaşanan satış iptalleri ve gelir kaybı, kurlarda ve enerji maliyetlerinde yaşanan artışlar gibi zorlayıcı pek çok unsurla karşılaştığımız bir yıl geçirdik. Buna karşın, çimento fiyat artışları enflasyonun altında kaldı. Tüm bu koşullara rağmen yıl içerisinde başarılı bir performans sergiledik.
Çimento ve beton kalitesinde yeni ürün ve yeni kullanım alanları konusunda ne tür gelişmeler oldu? Üretimi artırmak ve inşaat sektörüne katkı sağlamak için ulusal ve uluslararası etkinlikler konusunda gündeminizde neler var?
Çimento ve betonun inovatif kullanımıyla hayatın her alanına değer katmaya devam ediyoruz. Teknik ve ekonomik üstünlükleri sayesinde tüm dünyada yaygın olarak kullanılmakta olan beton yollar, son dönemlerde ülkemizde de tercih edilmeye başlandı. Özellikle yerel yönetimlerimizin yol ağında tercih ettiği Silindirle Sıkıştırılmış Beton (SSB) yol teknolojisiyle alternatiflerinden yaklaşık yüzde 40 daha ekonomik ve aynı zamanda 3-4 kat daha uzun ömürlü bir yol ağına sahip oluyoruz. İlave herhangi bir ekipman yatırımı gerekmeksizin hızlı bir şekilde uygulanabilen bu teknikle yollar çok kısa sürede trafiğe açılabiliyor. Teknik üstünlüklerinin yanı sıra beton yollar, rijit yapısı nedeniyle araç başına her 100 km'de 0,45 lt yakıt tasarrufu ve 1,2 kg CO2 emisyonu azaltımı da sağlıyor. Benzer şekilde ülkemiz yol ağında son dönemlerde yaygın olarak kullanılmaya başlanan beton bariyerler sayesinde ölümlü trafik kazalarını yaklaşık yüzde 20 azaltıyoruz. Böylece her yıl 1300 vatandaşımızın hayatını kurtarırken aynı zamanda trafik kazalarından kaynaklı 8 milyar TL'lik maddi zararın da önüne geçme potansiyeline sahibiz.
Su sorununun her geçen gün daha ciddi boyutlara ulaştığı bu dönemlerde, inovatif bir beton uygulaması olan geçirimli beton tekniğinin kullanılmaya başlanması memnuniyet verici. Geçirimli beton teknolojisi boşluklu yapısı sayesinde üzerine gelen yağmur sularının alt katmanlara geçişine izin vererek yer altı su kaynaklarını besleyen ve sel felaketlerini önleyen bir teknolojidir. Dakikada 200 lt/m2 su geçişine izin veren geçirimli beton tekniği parklarda, bahçelerde, yaya kaldırımlarında, bisiklet yollarında, otoparklarda ve spor alanlarında sürdürülebilir bir çevre hedefine önemli katkılar sağlıyor.
Öte yandan ülkemizin deprem kuşağında yer alması, yapılan konutların kalitesini daha da önemli hale getirmekte. Bu bağlamda, hem vatandaşlarımızın güvenli yapılarda yaşamasını sağlamak hem de doğal afetlerde yaşanan kayıpları en aza indirmek en önemli önceliklerimizden. Bu kapsamda, betonarme elemanların üzerine herhangi bir siva ve boya işlemi uygulanmadığı, başka bir deyişle betonun üzerinde makyaj olmadığı için yapısal elemanların kusursuz bir şekilde imal edilmesinin zorunlu olduğu brüt beton tekniği önemli bir alternatiftir. Brüt beton tekniğinde, imalat sırasında yaşanacak sorunlar giderilmeden bir sonraki aşamaya geçilemeyeceği için uygulama kalitesi de garanti altına alınmış olmakta. Brüt beton tekniğiyle ek bir maliyete katlanmaya gerek olmadan daha güvenli okul, hastane ve öğrenci yurtları inşa etmek mümkün. Son dönemlerde brüt beton tekniğiyle yenilenmiş okul ve hastanelerimiz hem gençlerimize daha güvenli mekânlar olmakta hem de çevre sakinlerinin doğal afetlerde en güvenli sığınağı olmakta.
Tüm bu uygulamaların desteklenmesi ve bilinirliğinin sağlanmasından yola çıkarak 2019 yılında "Beton Yollar: Toplum Yararı için Üstyapı Çözümleri" teması ile 1. Beton Yollar Kongre Sergisi'ni sektörün önde gelen isimleri ve konu ilgilisi yetkili makamları bir araya getirerek yaklaşık 1500 kişinin katılımı ile büyük bir etkinlik gerçekleştirdik. Bu kongrede 9 uluslararası konuşmacımızın da yer aldığı 24 oturum düzenledik. Yine sonuncusunu 2019 yılında, çimento sektörüne yönelik olarak iki senede bir olarak 1987 yılından bugüne düzenlediğimiz sektör karar verici yetkililerimiz ile ulusal-uluslararası tedarikçilerimizi bir araya getirdiğimiz Uluslararası Teknik Seminer ve Sergisi'nin 15.sinde 611 kişinin buluşmasını sağladık.
2021 yılı için ayrıca dijital ortamda, yine firma stant ve teknik sunumlarının olacağı davetli konuşmacılarla zenginleştirilmiş bir etkinlik gerçekleştirmek üzere çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Önümüzdeki günlerde de bu etkinlik detaylarını paylaşacağız.
Sektörün sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde, enerji verimliliği konusunda neler yapılıyor?
Sektörümüzün sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde enerjide verimliliğin sağlanması amacıyla sürekli olarak süreç optimizasyonu çalışmaları yürütüyoruz. Tüm fabrikalarımızda kurulu otomasyon alt yapısı sayesinde, P kontrolünü optimumda tutmak üzere özel programlama dili ile hazırlanmış otomasyon sistemlerini çok uzun yıllardır kullanıyoruz. Özellikle en iyi operatöre ait verileri kullanarak proses optimizasyonu yapmak üzere tasarlanmış eksper sistemler, sektörümüzde enerji verimliliğinin artırılmasında büyük avantaj sunmakta. Bu çerçevede, dijitalizasyon ve sanayi 4.0 uygulamaları da son beş yıldır sektörel önceliklerimiz arasında yer alıyor. Özellikle, hammaddeden nihai ürüne kadar tüm üretim süreçlerinde ekipman ve isgücü performansında kontrolün ve iyileştirmelerin sağlanabilmesi, enerji tüketimlerinin azaltılabilmesi, kestirimci bakımın yaygınlaştırılabilmesi ve bakım maliyetlerinin düşürülebilmesi konularında önemli artıları olan dijitalizasyon ve yapay zeka sistemlerine ilişkin yatırımlar da sektörümüzde her geçen gün artmakta.
Bunun yanı sıra, alternatif yakıt kullanımı, atik isi geri kazanımı çevreye katkı noktasından yaptığımız önemli yatırımlar. Alternatif yakıtlar, genel olarak kalori değeri olan evsel ve endüstriyel atıklardan elde ediliyor. Dolayısıyla, atıkların değere dönüştürülmesi konusunda, çimento üreticileri olarak hem dünyanın geleceğine hem de Türkiye ekonomisine fayda sağlamaktayız. Global örnekleri iyi inceleyip, üretimden satışa her alanda sürdürülebilir çözümlere yönelmeye devam edeceğiz.
2019 yılında Türk çimento sanayisi, 920 bin ton atık kullanarak 600 bin ton ithal yakıttan tasarruf etti. Avrupa Birliği'nde %44 olan atıktan enerji üretim oranı ülkemizde yüzde 7. Özellikle, karbon-nötr biyokütle içeren atıkları kullanarak, ülkemizin de yüzde 44 oranına ulaşması ile karbon emisyonlarımızı daha da düşürmek mümkün olacak ve aynı zamanda cari açığa da olumlu bir katkı olacak.
Atik ısı geri kazanımı uygulamalarının yaygınlaştırılması elektrik tüketimini düşürerek, enerjide dışa bağımlılığı ve sera gazı emisyonlarını azaltmakta. Ayrıca, enerji fiyatlarındaki yüksek artış riski daha kontrol edilebilir olmakta, yerinde üretim ve yerinde tüketim imkanı ile enerji kayıpları minimuma indirilebilmekte ve hat yatırımı ihtiyaçları da azaltılabilmektedir. Bugün, hiçbir teşvik almadan 16 fabrikada 141,5 MW elektrik enerjisi üretilmektedir. Bu sayede fabrikalarımızda; yaklaşık 500 bin konutun günlük tüketimine denk gelen elektrik ihtiyacını, sadece prosesimizden çıkan atık ısı ile karşılayabiliyoruz.
Halka açık çimento şirketlerinin marjlarında erime olduğu görülüyor. FVÖK maliyetindeki olumsuz değişim içrekabet ve ihracat konusunda çimento sektörünü ve markaları nasıl etkiledi?
Halka açık çimento şirketlerinin FAVÖK marjlarındaki olumsuz değişimin ana sebepleri iç pazardaki tüketim daralması ve maliyetlerdeki artış olarak göze çarpıyor. Türkiye, çimentoda dünyanın en rekabetçi ülkesi konumundadır ve ayrıca dünyanın en ucuz çimento fiyatına sahiptir. Çimento, yükte ağır, pahada hafif bir ürün olması sebebiyle, nakliye mesafesi arttıkça karlılığı düşen bir üründür. Maliyetinin büyük bir kısmını ise dövize endeksli yakıt maliyetleri oluşturmaktadır. Tüm bunları göz önüne aldığımızda sektörün önceliği, uygun ekonomik şartlar oluştuğu sürece, iç pazarda satış yapmaktır. Ancak art arda son iki yılda yaşanan iç pazar daralması ile çok büyük bir arz fazlası ortaya çıkmış ve sektörümüz bu arz fazlasını ihraç etmeye çalışarak 2020 yılında rekor ihracat rakamına ulaşmıştır. Ancak daha önce belirttiğimiz gibi ihracat çoğu çimento fabrikası için tercih sebebi bir işlem olmamakla beraber son dönemde maalesef zorunluluk haline gelmiştir.
Çimento ihracat fiyatında diğer ülkelerle kıyasladığınızda Türkiye ne durumda? İhracat pazarlarındaki şansımız nedir?
Ülkemizdeki çimento neredeyse dünyanın en ucuz çimentosudur. Bu durum devam ettiği sürece ihracat pazarlarımızdaki yerimizi korumaya devam edeceğiz. Daha önce de belirttiğimiz gibi çimento ürünü, yapısı itibariyle ihracatı tercih edilen bir ürün değildir. Buna karşın sektörümüzün son yıllarda tüketimde yaşadığı daralma nedeniyle yurtiçinde yüksek miktarda arz fazlası oluşmuştur. Sektörümüz bu arz fazlasını ihracat ile doldurmaya çalışarak kendisine gelir yaratmaya çalışmıştır. Ancak bu durumun sürdürülebilir olmadığını söyleyebiliriz. Türk çimento şirketleri global pazarlarda yerel oyuncu olmak zorundadır. Bu şekilde şirketlerimiz ihracat pazarlarındaki konumunu güçlendirebilecektir. Türk çimento sektörü dünyada ikinci büyük ihracatçı konumunda. 2019'da 876 milyon dolar olan ihracat geliri yüzde 27,3 artışla 2020'de 1 milyar 116 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2020 yılında en büyük ihraç pazarlarımız; ABD, Ortadoğu ve Batı Afrika oldu. En çok artış sağlanan pazarlar ise; %567 ile Libya, yüzde 228 ile Ukrayna ve yüzde 140 ile Haiti olarak gerçekleşti.
Gelecek dönem stratejiler ve yatırımlar açısından duraksayan alt yapı projeleri, inşaat sektörü, yeni projeler konularında çimento sektörünün geleceğiyle ilgili öncelikli olarak neler gündeme alınmalı?
Çimento sektörü açısından altyapı yatırımları ve konut inşaatları çok önemlidir. Ülke ekonomimizin son 15-20 yılında hep itici güç inşaat sektörü olmuştur. Ülkemizdeki genç nüfus, şehirlerimizdeki altyapı yatırım ihtiyacı, eski ve deprem riskli konut stoku sebebiyle, sektörümüzün önümüzdeki dönemde de ülkemizin itici gücü olacağı kesindir. Dönüştürülmesi gereken 6,5 milyon konutun yenilenmesi önemli bir maliyet. Kısa, orta ve uzun vadede yapılacak çok konu var.
Öncelik verdiğimiz konu, geçen yıl da etkisini yakından hissettiğimiz deprem ve şehirlerimizin vizyonunu ileriye taşımaktır.
Her depremden sonra gördüğümüz manzaralardan içimiz yanıyor. Yapılması gerekenleri konuşuyoruz, ancak zaman içerisinde unutup günlük hayatlarımıza geri dönüyoruz. Ülke olarak bunu hak etmiyoruz. Desteğimizi ortaya koyarak yaşananların daha farklı olmasını sağlayabileceğimiz düşüncesi ile İzmir Depremi'nin ardından, 9 Kasım'da bir sivil inisiyatif çağrısında bulunmuştuk.
Kasım ayının sonunda da hızlıca Türkiye'nin lider iş dünyası örgütlerinden 22 sivil toplum kuruluşu ile bir araya geldik ve bir depreme hazırlık yol haritası için güçlerimizi birleştirdik. Bu projedeki en önemli kazanım, kamuoyundaki farkındalığı en üst seviyeye çıkartmak ve bu farkındalığı canlı tutmak olacak.
Bu inisiyatifle amacımız; bütün sivil toplum örgütlerinin depreme dair her konuda daha önce yaptığı, halen yapmakta olduğu veya yapacağı çalışmaları ve uygulanabilir önerileri kısa, orta ve uzun vade perspektifi ile bir çatı altında toplayıp bir rapor haline getirmek, takibini yapmak ve belli dönemlerle kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Bu raporu da 5 Mart Deprem Haftası'nda tüm kamuoyu ile paylaşmayı hedefliyoruz. Ancak sadece raporu paylaşmak ile kalmayacağız, bu sivil inisiyatife bir kimlik kazandırıp, sürekli takibini yapacağız. Ayrıca değişen sosyal, toplumsal, teknolojik, siyasal ve ekonomik ihtiyaçlar kentlerin oluşumunu önemli derecede etkiliyor. 2030 yılında kentler nasıl olmalı, bunun belgesi üzerinde çalışacağız. 2030 yılı için çıkış noktamız; şehirlerimizi daha sağlıklı ve daha insan dostu yapabiliriz oldu. Şehir planlamacılığı ve sosyo-ekonomik gibi farklı perspektiflerden ele aldığımız farklı kesimlerden katılımcıların katkısıyla oluşturulacak ve geleceğimize yönelik bir belge olacak.