Berna Asker: Deprem master planı hazırlanmalı!
Mimarlar Odası Osmaniye Temsilciliği Başkanı Yüksek Mimar Berna Banu Başlamışlı Asker, depreme karşı ‘Deprem Master Planı’ hazırlanarak iki temel yolu takip etmek gerektiğini dile getirdi.
Mimarlar Odası Osmaniye Temsilciliği Başkanı Yüksek Mimar Berna Banu Başlamışlı Asker, depreme karşı ‘Deprem Master Planı’ hazırlanarak iki temel yolu takip etmek gerektiğini söyledi. Bunlardan ilki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi ve güçlendirilmesi olduğunu ifade eden Asker, ikincisinin ise yapı üretim sürecinin denetlenmesi olduğunu kaydetti.
Büyük depremin yıl dönümü nedeniyle açıklama yapan Asker, ‘Okullar, yurtlar, kreşler, hastaneler ve benzeri kamu binalarının durumu nedir? Kaç binanın güçlendirilmesi, kaç binanın yıkılıp yapılması gerekmektedir? Şimdiye kadar kaç binada bu işlemler gerçekleştirilmiştir? Bu yıl da çocuklarımız, kendileri açısından hayati tehlike içeren binalarda mı eğitim görecektir?’ sorularının bu planla cevabını bulması gerektiğini söyledi.
Geçmişteki depremlerden ders alınmasının önemine işaret eden Yüksek Mimar Berna Banu Başlamışlı Asker, "Hafızalarımızdan silemediğimiz, hatırlamak dahi istemediğimiz, 17 Ağustos 1999 yılında yaşadığımız büyük depremden bu yana on beş yıl geçti. On beş yıl önce İzmit'te, Adapazarı'nda, Gölcük'te, Yalova'da ve İstanbul'da binlerce insanımızın ölümüne, kentlerimizin yıkılıp harap olmasına yol açan büyük Marmara depremi telafisi mümkün olmayacak maddi ve manevi ağır tedavisi zor yaralara sebep oldu." dedi.
Banu Başlamışlı Asker, "Ülkemizin topraklarının yüzde 92’sinin deprem riski taşıdığı nüfusumuzun yüzde 95'nin ise bu alanlarda yaşadığı bilinen bir gerçektir. Ancak hala depremin afete dönüşmemesi için etkin mücadele yöntemlerini geliştirebilmiş değiliz" diye belirtti.
Kayıpların temel sorunu yapı üretim sürecinin ve mesleki uygulamaların niteliksizliği ve denetimsizliğinden kaynaklandığının altını çizen Asker, şunları dile getirdi: "Bir doğa olayı olan depremin Türkiye’de doğal afet gibi yaşanmasının başlıca nedeni bu konuda bir türlü önlem alınmaması oluşturmaktadır. Doğa olaylarının doğal afet durumuna geçmemesi her yapının mühendislik hizmeti almasını sağlayacak bir sistem kurmaktan geçmektedir. Mevzuat değişiklikleri sonucunda sahte veya 'imzacı' mühendisler, mimarlar çoğalmış, süreç denetimsizliğe mahkûm edilmiştir. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli, ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları 'kader’ gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmeli, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlike olmaktan çıkartacağı gerçeği görülmelidir."
‘Deprem öldürmez, bina öldürür' gerçeğini unutmadan, doğanın bir gerçeği olan depremlerin önlenemeyeceğini belirten Akser, sözlerine şöyle devam etti: "Yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açılmıştır. Bu davalardan 1800'ü hukuki boşluklardan dolayı cezasız sonuçlanmıştır. Geriye kalan 300 davanın 110 kadarında ceza verilmiş, bir çoğu ertelenmiştir. Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 tarihinde 7,5 yıllık zaman aşımı süreleri dolduğu için zaman aşımına uğramış ve düşmüştür. Bu konuda cezai yaptırımların müteahhitlerin bu şekilde bir uygulamayı yapmaktan men edecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Alınacak bilimsel önlemler, bilinçli eğitim ve planlı yerleşim ile depremle ölmekten vazgeçip depremle yaşamayı öğrenmemiz gerektiği bilinci ile merkezi ve yerel yöneticileri, biran önce gerekli önlemleri almaları konusunda bir kez daha uyarıyoruz. Unutuşun ve ölümün kolay ülkesi olmaktan hızla uzaklaşıp, umudun ve yaşamın savunulduğu bir ülke yaratılmasını temenni ederek, depremleri ve kaybettiklerimizi unutmadık. Unutturmayacağız.'
Yeni Asya