19 / 11 / 2024

Esenyurt'taki AVM yangınından işçi çadırının krokisi ortaya çıktı!

 Esenyurt'taki AVM yangınından işçi çadırının krokisi ortaya çıktı!

Esenyurt'taki çadır yangınında dokuz işçi kaçtıkları arka bölümde birlikte, biri kapıda, biri de çadırın ortasında ölüme yakalanmış




Esenyurt’ta, 11 işçinin yanarak öldüğü işçi çadırının krokisi de ortaya çıktı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Raporu’nda yer verilen krokiye göre, 11 işçiden Ordulu Ahmet Yağal çadırın tutuşmasına yol açan süngerleri söndürürken kapıda öldü. Dokuz işçi kurtulabilmek umuduyla kaçıştıkları çadırın arka bölümünde, sonuncusu da bir başka noktada ölü bulundu. Çadırın arkasında acil çıkış kapısı olmadığı ve bu bölge, soğuktan korunmak için suntayla kapatıldığından, dokuz işçi dışarıya çıkamadı. Çadırdan son anda kaçabilen işçilerden biri, elleriyle toprağı kazıp kapı açmak istediyse de başaramadı. Geriye o gece yaşananları anlatan kroki kaldı. 


Esenyurt’taki işçi çadırı, 11 Mart 2012 akşamına girmekteydi. Günlerden pazardı. Mesai, saat 18.00’de bitmişti. Yakındaki bir kahvehaneye oyun oynamaya giden beş Sivaslı hemşeri hariç, herkes koğuşta istirahate çekilmişti. Vanlı Sevdin Özer, yatağına uzanmış müzik dinliyordu. Sevdin, 28 yaşındaydı. Ranzasının alt tarafında 20 yaşındaki kardeşi Eyyüphan vardı. İstanbul ’a bu yılın ocak ayında göçüp AVM inşaatında iş girmişlerdi. Beş gün dayanıp memlekete dönseler de yoksulluk gırtlağa dayanmıştı. Martta tekrar İstanbul ’a dönüp inşaatta kaldıkları yerden devam etmişlerdi. Çaresiz, çalışacaklardı. Diğerleri gibi... 


Baba-oğul 


Çadırın diğer ucunda, bir baba-oğul kalıyordu: Nadir ve İsa Topal. Ordu Korganlıydılar. Bir ay önce gelmişlerdi. O gün saat 18.00’e kadar iş başındaydılar. Sonra paydos, sonra yemek. 42 yaşındaki Nadir, kayınpederini ziyaret etmek için çadırdan çıktı. 22 yaşındaki oğlu İsa koğuşa çekildi. 38 yaşındaki Seyfettin Topal da Korganlıydı. Bir diğer hemşerileri, Ahmet Yağal’dı. Yağal, 30 yaşındaydı. Üç çocuk babasıydı. Bir yıldır inşaatta ter döküyordu. 56 yaşındaki Mustafa Pak ve 23 yaşındaki Fatih Acun ise Samsun’dan 1.5 ay önce gelmişti. 


Bartınlı Ahmet Keskin ise 48 yaşındaydı. Ekmeğinin izini sürüyordu. Bitlisli Hakim Alican üç çocuk babasıydı. Evi İstanbul ’da olduğu halde yolun uzaklığı yüzünden çadırda kalıyordu. Haftada bir evini ziyaret edebiliyordu. Bayram Egepehlivan, 50 yaşındaydı. Demirciydi. 20 gün önce gelmişti. Üç çocuk babasıydı. O gün saat 17.15’te oğlu Gökhan’ı arayıp “Ranzalarımızı kuruyoruz oğlum” demişti. Bu ailesiyle son görüşmesiydi. Çetin Coşkun da demirci ustasıydı. 42 yaşındaki Coşkun, 25 gün önce eşini ve iki çocuğunu Sivas’ta bırakarak gelmişti. Tokat Erbaalı Abdurrahman Demir ise Çetin Usta’yla yaşıttı. İçlerindeki tek İstanbullu, 30 yaşındaki Barış Kıyak’tı. 


Kurtarmak istedi ama


Saat 20.30’a geliyordu. Eyyüp Özen ranzasında otururken, koğuş girişinde yığılı vaziyette duran süngerlerden çıt diye ses geldi. Bu sünger yataklar önceki işçilerden kalmaydı. Aslında o sabah, yangına sebep olabilecekleri endişesiyle kapıya çıkarılmıştı. Fakat kalfa, tekrar içeriye koymuştu. Eyyüphan, o çıt sesinden sonra süngerlerin tutuştuğunu gördü: 


Bir anda süngerler alev aldı. Sonra yana devrilip giriş kapısını kapattı. Alevi bir anda etrafa yayıldı. Kapıya yakındım. Sevdin’i tutup çekmek istedim. Korkup gelmek istemedi. Beni de tutmak istedi. Çünkü çıkış kapısının bulunduğu yerde suntalar bulunuyordu. Kendimi riske atarak alevlerin içinden dışarı çıktım.


Elleriyle toprağı kazdı 


Kurtulan bir diğer kişi, 56 yaşındaki Mustafa Pak’tı. Çay içip radyo dinliyordu. Birdenbire, “Koğuş yanıyor” diye bir çığlık duydu. Alevlerin büyüdüğünü gördü. Giriş kapısında, Ordulu Ahmet Yağal’ın elindeki nevresimle, yanmakta olan yatağı söndürmeye çalıştığını gördü. Ortalığı duman kaplamıştı. Pak, kendisini dışarı attı: 


Koğuşun arka tarafında dışarıdan dolaşarak elimle toprağı kazmaya başladım. Çadırı açıp arkadaşları kurtarmak istedim. Çadırı bir miktar kaldırdım. Yeterli olmadı. Arkadaşlarım koğuşta kaldı. Çadırda yangın tüpü görmedim. Çadırda beş ısıtıcı var. Üç tanesi inşaat teliyle tavana monteliydi. Biri çadırın ortasında ve biri ranzaya monte edilmişti. Çadırda emniyet tedbirleriyle alakalı uyarı yazısı yoktur. Bir kapı vardı. Arkada kapı yoktu ve bu kısım soğuğu engellemek için suntayla kapatılmıştı.



İsmail Saymaz / Radikal


Geri Dön