22 / 11 / 2024
fuzul

İstanbul 15 yıl içinde depreme hazır hale gelebilir!

İstanbul 15 yıl içinde depreme hazır hale gelebilir!

Prof. Dr. Haluk Özener, İstanbul'un altyapı ve yapı stoku anlamında depreme hazırlıklı hale gelmesi konusunda, "Yoğun ve bilinçli bir çalışma yapılırsa yaklaşık 15 yıl içerisinde İstanbul depreme hazır hale gelebilir" dedi...




Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, İstanbul'un altyapı ve yapı stoku anlamında depreme hazırlıklı hale gelmesi için yapılması gerekenlerle ilgili olarak, Deprem Haftasına ilişkin açıklamalarda bulundu. 

Habertürk'te yer alan habere göre, Özener, "Önemli boyutta maddi kaynak temin edilip yoğun ve bilinçli bir çalışma yapılırsa yaklaşık 15 yıl içerisinde İstanbul depreme hazır hale gelebilir. Bu konuda karar vericiler tarafından yapılmış olan açıklamaları baz aldığımızda da benzer bir hedef görülmektedir" diye konuştu.

Özener, Deprem Haftasına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ocak ve Şubat aylarında yaşanan Akhisar-Manisa, Sivrice-Elazığ ve Başkale-Van/Türkiye-İran sınır bölgesi depremleri hakkında da açıklamalarda bulundu.

Mart ayı itibarıyla deprem sayısının 10 bin 370'e ulaştığını belirten Özener, şunları kaydetti:

"Genel olarak ülkemizde yılda meydana gelen deprem sayısı ortalama 14-15 bin civarında olup yaklaşık 3 ayda yıllık ortalamanın yüzde 66'sını aşan miktarda deprem olduğu gözlenmiştir. Buna benzer bir durum 2017 yılında da yaşanmış olup, aynı yıl içerisinde meydana gelen Çanakkale-Ayvacık, Karaburun ve Bodrum-Kos depremlerinin yoğun miktardaki artçı sarsıntılarından dolayı aynı yıl içinde toplam 34 bin deprem kaydedilmiştir."

Rasathane olarak Türkiye'nin depremselliğini eş zamanlı 250 sismik istasyon ile izlediklerini ifade eden Özener, bunun yanında kullanmakta oldukları GPS, gerinim ölçer, kripmetre, deniz seviyesi gözlemleri, acil müdahale istasyonları gibi farklı teknoloji ve tekniklerle toplam istasyon sayılarının Türkiye genelinde yaklaşık 500'e ulaştığını da açıkladı.

Bu sayının yarısından fazlasının Marmara Bölgesi'nde olduğuna dikkat çeken Özener, şöyle konuştu:

"Halen kullanılan ekipmanlar, dünya üzerindeki en gelişmiş teknolojilere sahip olup, veri iletişimi olarak yoğunlukla uydu GPRS gibi güncel iletişim teknikleri kullanılmaktadır. Bunun dışında Marmara Denizi içerisinde 2013 yılında başlamış olan MarDİM projesi kapsamında Japonya ile birlikte çok disiplinli jeofizik-jeodezik araştırmalar gerçekleştirilmekte olup çalışmalar halen devam etmektedir. Bu kapsamda, halihazırda Marmara Denizi tabanında derinlikleri 1200 metreyi bulan 10 adet deniz dibi deprem ölçme cihazı ve 5 adet deniz dibi açılma ölçer cihazı çalışmaktadır. Bu cihazlarla 7/24 Marmara Denizi'ndeki depremselliği izleyebiliyoruz. Bu yoğunlukta bu kadar uzun süreli kesintisiz çalışmalar Türkiye'de ilk defa Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından gerçekleştirilmiş ve halen sürdürülmektedir. Çalışma kapsamında Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın Marmara Denizi içerisinden geçen kısmı titizlikle incelenmiş ve bu fayın sismolojik özellikleri ortaya konulmuştur. Bu Fay Hattı'nın Marmara Denizi'ndeki her fay segmentinin farklı davranış gösterebildiği ve sismik enerjiyi farklı şekillerde biriktirdiği gözlenmiştir. Ayrıca, deniz tabanı istasyonlarında kaydedilen deprem sayısının, karadaki istasyonlarda kaydedilenlerden genel olarak iki kat daha fazla olduğu veri analizi ile anlaşılmıştır. Dolayısıyla, deniz tabanında yer alan istasyonlarla mikro düzeydeki depremler dahi rahatlıkla algılanabilmektedir."

Türkiye'de özellikle 1999'da yaşanan iki büyük depremden sonra risk yönetiminde önemli bir deneyim kazanıldığını belirten Özener, bununla birlikte deprem riskinin ülke çapında çok yaygın olması, sosyo-ekonomik koşullar ve depreme dayanıksız mevcut yapı stokunun fazlalığından dolayı hala katedilecek mesafenin olduğuna da dikkat çekti. 

Son yıllarda gerçekleşen depremlere bakıldığında ülke olarak kriz yönetiminde oldukça başarılı olunduğuna belirten Haluk Özener, özellikle hızlı müdahale kapasitesinin geliştiğinin gözlemlendiğini ifade etti. Özener, "Halk olarak da yine 1999 öncesine göre daha bilinçli olunduğuna inanıyorum. Vatandaş artık bir daire satın alırken depreme dayanıklılığını, güvenli olup olmadığını, şartnameye uygunluğunu sorgulamaktadır. Bununla birlikte, deprem eğitimi ve deprem sırası ve sonrasında yapılacaklar konusunda küçük çocuklardan başlayarak eğitimlerin yoğunlaştırılması gerekmektedir" diye konuştu.

İstanbul'un altyapı ve yapı stoku anlamında depreme hazırlıklı hale gelmesi için neler yapılması gerektiğini açıklayan Özener, "Bu konuda önemli boyutta maddi kaynak temin edilip yoğun ve bilinçli bir çalışma yapılırsa yaklaşık 15 yıl içerisinde İstanbul depreme hazır hale gelebilir. Bu konuda karar vericiler tarafından yapılmış olan açıklamaları baz aldığımızda da benzer bir hedef görülmektedir" şeklinde konuştu.

Depremle mücadelenin bireyden başlayacağına dikkat çeken Özener, "Bütün aile bireylerinin deprem öncesi, sırası ve sonrası neler yapılması gerektiğini bilmesi ve bu konuda bilinçli olması gerekir. Aile afet planı oluşturmamız gereklidir. Yapılarımızın kesinlikle dayanıklı ve güvenli olması sağlanmalıdır. Ayrıca, yapısal olmayan tehlikeler olarak nitelendirdiğimiz örneğin evimizin içinde bulunan ve deprem sırasında devrilerek bizleri yaralayabilecek, hatta can kaybına yol açabilecek eşyaların sabitlenmesi büyük önem taşımaktadır" ifadelerini kullandı. 

Türkiye'nin bir deprem ülkesi ve depremin bir doğa olayı olduğu gerçeğinin hiçbir zaman akıldan çıkarılmaması gerektiğini vurgulayan Özener, şunları belirtti: 

"Ayrıca, depremi engelleme şansımız olmadığını ancak depremin zararlarını aza indirebilmenin elimizde olduğunu bilmeliyiz. Bu nedenle, vatandaşlarımızın bilinçli ve her an deprem olacakmış gibi hazırlıklı olması gerekmektedir. Depreme karşı dirençli bir toplum olmak için afet kültürümüzün yerleşmiş olması da en önemli koşullardan biridir. Özellikle ilk ve orta öğretimden başlayarak bu konuda eğitimlerin yoğunlaştırılması, toplumun deprem konusu ile ilgili farkındalığının ve bilincinin arttırılması sağlanmalıdır."

Prof. Dr. Naci Görür'den korkutan deprem uyarısı!

Prof. Dr. Şükrü Ersoy'dan korkutan deprem açıklaması!

Mimarlardan 'afet riski haritası hazırlayalım' çağrısı!

İstanbul'un gündeminde 'kentsel dönüşüm' var!


Geri Dön