22 / 11 / 2024
fuzul

Kentsel Dönüşüm: Can kurtarma yarışı!

Kentsel Dönüşüm: Can kurtarma yarışı!

Ülkemiz, büyük depremlere neden olan fay hatları üzerindedir. Bu kapsamda insanların sağlıklı ve güvenli bir hayat sürecekleri kentlerin varlığı önem taşımaktadır. Kentsel dönüşüm ülkemizde can kurtarma yarışına dönüşmektedir...




Son kırk yıla bakıldığında;  kamu yönetimi çalışmalarının sağlıklı ve düzenli kentler oluşturmaya yetmediği görülmektedir.  Türkiye'deki yapıların üçte biri can güvenliği riski taşımaktadır. Öte yandan konut, sanayi ve ticaret bölgelerinin yanlış yerleştirilmesi doğa tahribatına neden olmuş; çevreyle uyumsuz, mutsuz ve huzursuz insanlar çoğalmıştır. Bu sonuçlar “kentsel dönüşüm” adıyla yaygın bir değişim hareketini gerekli kılmıştır. 1999 ve 2011 depremlerinin yıkıcı etkilerinin, insanımızı bilinçlendirmesi ve onların dikkatini sağlıksız yapılaşmaya çekmesi sonucu, bu değişim hareketi kamu ve özel sektör işbirliği ile toplumca benimsenmiştir. Devraldığımız doğayı daha iyi bırakabileceğimiz; düzenli, sağlıklı ve güzel şehirler yaratabileceğimiz bir fırsat oluşmuştur.


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın denetiminde, belediyeler tarafından yürütülecek kentsel dönüşüm çalışmaları, uygulamacıları ve paydaşlarını tarih önünde sınava çıkarmıştır. Kentleşmeyi yeniden kurgulayıp; gelecek nesillere düzenli, sağlıklı ve güzel şehirleriyle iyi bir yaşam bırakmak olanağına bu çalışmada yer alan herkes kendince sahiptir. Bu vesile ile üzerimize düşen görevi hakkı ile yerine getireceğimize, bizden önceki zaafları tekrarlamayacağımıza gönülden inanıyoruz. Yapılaşması ve ulaşımıyla karmaşadan uzak, düzenli; sosyal ve kültürel yapıları ile fiziksel ve ruhsal sağlığımızı koruyan bir kent oluştururken, 1980'lerden sonra ihmal ettiğimiz estetik ve sanatı da “kentsel tasarım” vesilesi ile dikkate almak ileride takdirlerle hatırlanmamıza neden olacaktır. Bakanlık yöneticileri ve belediye başkanlarının; kentsel dönüşüm fırsatıyla yeni semtler, yeni mahalleler ve kent meydanları oluştururken, Dünya ve Türkiye'deki üniversitelerin mimarlık fakültelerinin ve şehir planlama bölümlerinin önde gelen hocalarına ve uygulamanın markalaşmış mimar ve tasarımcılarına kentsel tasarımlar yaptırarak geleceğe güzellikler bırakma olanağına sahip olmaları heyecan vericidir.


Bir kentin kurulması aşamasında veya var olan kentin geliştirilmesi için; kent alanının fizikî ve coğrafî durumunu, zemin koşullarını, doğa ve diğer kent ve yerleşim yerleri ile olan ilişkilerini de göz önüne alarak orada sağlıklı, düzenli ve estetik bir yapılaşma planlanmalıdır. Eğer bir bölge, imar planı bulunmadan yerleşime açılmışsa ya da yapılan imar planlarına aykırı biçimde yerleşim ve yapılaşma olmuşsa; o durumda insan yaşamı için tehlikeli bir süreç başlamıştır. Ya deprem, sel gibi afetlere açık bir yerleşim veya yapılaşma söz konusudur ya da sanayi alanları ile konut alanlarının iç içe girdiği, insanların sosyal ilişki ve dinlenme alanlarının yetersiz olduğu sağlıksız kentleşme söz konusudur. Çirkin ve estetikten uzak bir yapılaşma da yaşam keyfini azaltır, insanları uzaklaştırır. Doğanın ve doğal kaynakların kötü kentleşme sebebiyle -kısa sürelerde yenilenemez şekilde- zarar gördüğü de unutulmamalıdır. Bu sebeplerle değişiklik veya dönüşüm gerekebilir. Planlı kentleşme hedeflerinden uzak yapılaşmış yerlerin bu olumsuzluğunun giderilmesi kentsel dönüşüm yoluyla sağlanmak istenmektedir.


Kentsel dönüşüm; yapılaşma sürecinde imar planı bulunmayan ya da imar planlarına aykırı yapılanmış yerlerin, imar planlama faaliyetlerinin temel amaçlarına uygun hale getirilmesi için iyileştirilmesi ve eskiyen, bozulan kent dokusunun yenilenmesinin toplu adıdır. Bu bağlamda kentsel dönüşüm uygulamaları, plansız ya da plana aykırı yapılaşmış yerleşim yerlerinin, düzenli, sağlıklı ve estetik bir kimliğe kavuşturulmasına yönelik imar iyileştirmeleri olarak karşımıza çıkar.


Anayasamızın 56. maddesinde; herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu ve çevreyi geliştirmenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu belirtilmiş, 57. maddede de; Devletin şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çevresinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. İşte bu doğrultuda 1999 depreminin de etkisi ile önce 2005 yılında Belediye Kanunu md. 73 değişikliği ve Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun çıkartılarak gündeme gelen kentsel dönüşüm, yedi yıllık uygulamalar sonrasında 2012'de deprem ve diğer afetlere odaklanarak daha genel olarak yeniden düzenlenmiş ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarılmıştır.


Yaklaşık bir yılı aşkın sürede uygulanan kentsel dönüşüm, halk tarafından da çoğunlukla kabul görmüş ve yaygın olarak uygulanmaktadır. Özellikle riskli yapı yenilemesinde karar alıcı 2/3 çoğunluğun dışında kalan kişilerin şikayetleri ve riskli alanlarda belediyelerce yapılan uygulamada belirsizlik söz konusudur. Özellikle 1/3 azınlıktakilerin hisse ve dairelerinin sattırılması ve mülkiyet hakkı açısından haksız uygulamalara yönelik, birçok davalar açarak haksızlıkların önlenmesi zor değildir. Ancak halkımızın da riskli yapılarda kentsel dönüşüm yoluyla ek mal kazanma veya daire metrekaresi koruma yarışına girmeyip, depremin kovaladığını hatırlayıp, can kurtarma yarışında olması gerekmektedir. Tüm bunların ışığında genel olarak bakıldığında kentsel dönüşüm, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ve Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü'nün başarılı organizasyonunda etkili bir biçimde devam etmektedir.


Kentsel dönüşümün; bir marka olarak Türkiye ve İstanbul'u Cumhuriyet'in 100. yılı olan 2023 hedefine taşıyacağına, İstanbul'u dünyaca imrenilen bir şehir haline getireceğine, olası depremin zararlarını önleyeceğine inanmaktayım. Kentsel dönüşüm, kent yağmacıları ve rantçılarına hizmet eden bir belediyecilik anlayışının 40 yılda biriktirdiği enkazın da temizlenme fırsatıdır. Kentsel dönüşümün Türkiye için büyük bir fırsat olduğuna inandığımdan; dönüşümün her koşulda uygulanması gerektiğini düşünmekte ve “kervan bazen yolda düzelir” örneğiyle çıkarılan kanunlar ve yönetmeliklerdeki hataların veya ortaya çıkan eksiklerin uygulama esnasında kolayca düzeltilebileceğine güvenmekteyim.


Kentsel dönüşümün parsel ve ada bazında değil, ilçe ve il ölçeğinde bütüncül imar planlamaları ve kentsel tasarımlar yoluyla ele alınmasının yararına inanıyoruz. Bu sebeple de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü'nün merkezi bir güç olarak; önce tüm Türkiye ve sonra tek tek İstanbul, Ankara,  İzmir  gibi illerimizi, sonrasında sağlıksız kentleşme ile afet/deprem tehlikesi altındaki diğer illeri kapsayan bütünsel planlamalar yapmasını, yaptırmasını ve yapılanları denetlemesini yararlı buluyoruz.


Halkımızın da ek mülk kazanma ve metrekare tartışmalarına itibar etmeyip, can kurtarmayı esas almasıyla, desteklemeyi sürdüreceği kentsel dönüşüm sonrasında, bir yanda depreme dayanıklı yapılara diğer yanda ise geniş yollar, yeşil alanlar ve parklar, kültür ve spor alanları, temiz hava ve su ile sağlıklı bir çevreye kavuşacağız.


Prof. Dr., Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel ÖNGÖREN/Zaman Gazetesi


Geri Dön