02 / 11 / 2024

Kentsel dönüşümle akıllı şehirler geliyor!

Kentsel dönüşümle akıllı şehirler geliyor!

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, kentsel dönüşüm projesi kapsamında deprem açısından riskli olan binaları yenilerken, bir yandan da akıllı şehirler kurmanın çalışmalarını yaptıklarını söyledi.





Para dergisinde yer alan habere göre, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, kentsel dönüşüm projesi kapsamında deprem açısından riskli olan binaları yenilerken, bir yandan da akıllı şehirler kurmanın çalışmalarını yaptıklarını söylüyor. “Şu anda 81 ilimizde de kentsel dönüşüm çalışmalarımız devam ediyor. Ülkemizi de kısa süre içerisinde depreme karşı hazırlamak için gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz. Bu noktada ise en büyük sorun olarak karşımıza finans meselesi çıkıyor. Onun için de bir yol haritası oluşturduk” diyen Özhaseki ile kentsel dönüşümden akıllı binalara kadar bakanlığın yürüttüğü çeşitli projeleri ele aldık.

Kentsel dönüşümde bir durum değerlendirmesi yapabilir misiniz? Ne gibi sorunlar yaşanıyor, çözüm için neler yapılıyor?

Ülke topraklarımızın önemli bir kısmı deprem bölgesinde yer alıyor. Topraklarımızın yüzde 66’sı, nüfusumuzun yüzde 71’i; 1. ve 2. dereceden derem bölgesinde bulunuyor. Türkiye'de bir asırda büyüklüğü 6 ve üzerinde gerçekleşen 56 deprem meydana geldi. Bu depremlerde yaklaşık 82 bin kişi hayatını kaybetti. 17 Ağustos’ta meydana gelen 7.8’lik depremde ise 17.480 hayatım kaybetti, 23.781 kişi yaralandı. 285.211 konut, 42.902 işyeri hasar gördü. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden doğrudan veya dolaylı şekilde etkilendi.

Depremi engelleyemiyoruz ama yıkıcı etkilerini önleyebiliriz. Bunun da yolu tedbirden geçiyor. Ülkemizde, 1999 depreminden sonra yapılan yapıları sağlam kabul ederek bir istatistik çıkardık ortaya: 7.5 milyon yapı stoğu sağlıksız. Özellikle Marmara bölgesinde risk çok fazla görünüyor. Erzincan’dan Marmara’ya uzanan hat şu anda büyük bir tehlike arz ediyor, işte bu noktada Kentsel Dönüşüm çalışmaları hayati bir önem kazanıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız 2012 yılında büyük bir ufuk örneği ortaya koyarak, Kentsel Dönüşüm çalışmasını bizzat başlattılar.

Amacımız 200 bini İstanbul’da olmak üzere ülkemizde yıllık 500 bin konutu dönüştürmektir. Şu anda 81 ilimizde de kentsel dönüşüm çalışmalarımız devam ediyor. Ülkemizi de kısa süre içerisinde depreme karşı hazırlamak için gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz. Bu noktada ise en büyük sorun olarak karşımıza finans meselesi çıkıyor. Onun için de bir yol haritası oluşturduk.

Bina bazlı dönüşüm yerine, ada bazlı dönüşümün olmasgerektiğini söylüyorsunuz, bu konuyu biraz açabilir misiniz?

Şöyle bir kötü anlayış var: Dönüşüm yapacağız burada yoğunluk 3, yoğunluğu 6 verin işi bitirelim'. Verelim kurban olsun, altı üstü bir imzadan ibaret ama yarım var bu işin günahtır, yazıktır. İstanbul için söylüyorum, yapı stoğunu arttırdık. Nüfusu 15 milyondan 20 milyona çıkaracağız. Nasıl olacak bu iş? O kadar binaya ihtiyaç var mı? Özellikle bina bazlı yoğunluk artışından vazgeçmeli ada bazlı dönüşüme yönelmeliyiz. Bakanlık olarak şikâyet gelince, sorun çıkınca bizzat müdahale ediyor, elimizden geleni yapıyoruz. Fikirtepe bunu en bariz örneği, işi gücü bıraktık, oraya gittik. Bizzat el sıkıştık, meseleyi çözdük. Ancak iş belediyelere düşüyor. Yanlış yapan olursa gider müdahale ederiz.

Yılda 500 bin konut yenileme hedefinizi açıklamıştınız, bu konuda nasıl bir program uygulanacak ve finans konusu nasıl çözülecek?

İller Bankası’m yurt dışında iş yapabilir hale getiriyoruz. Bizden şuanda 10 kadar ülke beraber iş yapalım istiyor. İller Bankası devlet güvencesinde olduğu için o ülkelerde bize iş yaptırmak istiyor. Bizim elimizdeki teknik imkânlardan danışmanlık hizmetlerinden istifade etmek istiyorlar. İller Bankamız yurtdışında para kazansın, o parayı da burada değerlendirelim. Bunun gibi bakanlık olarak kentsel dönüşümde kullanabileceğimiz bütçeyi, bilgimize ve tecrübemize dayanarak, artırıyoruz.

-Harç muafiyetini sağlıyoruz.
-Elektronik tebligat dönemini başlatıyoruz.
-Mülkiyetini belgelendirme sorunu yaşayanlara da kredi vereceğiz.

Kentsel Dönüşüm esnasında yöresel, kimlikli dönüşümü özendirecek ve öncelik sağlayacağız. Kentsel Dönüşüm gönüllü dönüşüm olmalıdır. Burada en önemli sorun olarak finans meselesi ortaya çıkıyor. Biz de çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Öncelikle kira yardımları devam edecek. Milletin evi yapılana kadar kirası karşılanacak. Binasını yenilemek için kredi alan varsa yüzde 4 faizini biz karşılayarak destek olacağız. Finans desteğini hem şahıslara hem belediyelere vereceğiz.

Kentsel Dönüşüm bir maliyet içeriyor ancak deprem gelirse sevdiklerimize kıyacak ve maddi anlamda planladığımız maliyetten katbekat daha fazlasına mal olacak.

Kentsel Dönüşüm’de 3 paydaşa iş düşüyor; halkımız, belediyelerimiz ve Bakanlığımız. Öncelikle herkes, evinin depreme dayanıklı olup olmadığını ölçtürmeli. Kıstasımız 7.5 şiddeti. Eğer dayanıklı ise sağlamlaştırmalı değilse yenileme için kollarım sıvamak, biz her türlü desteğe hazırız. Belediye başkanları ilçelerinde bulunan dayanıksız, sağlıksız yapıları tespit etmeli ve bu doğrultuda planlar hazırlayarak Bakanlığımızla temasa geçmeli. Biz Türkiye'nin bakanlığıyız. Parti, siyasi görüş, hayat tarzı gibi bir ayrımı asla ve katiyyen gütmeyiz. Çünkü deprem A partili B meşrepli anlamıyor; sevdiklerimizi alıp götürüyor. Kapımız, samimiyetle Kentsel Dönüşüm’e başlamak isteyen herkese, açıktır.

İmar mevzuatında ek düzenlemelere ihtiyaç var mı?

Bu ihtiyaç İmar Barışı ile giderildi. Kentlerde 1950 sonrası sanayileşme süreci ile başlayan; çok hızlı bir göç ve nüfus artışı yaşandı. Ülke olarak hazırlıksız yakalandık, planlayamadık. O günkü şartlarda öngöremedik. Bazen de ideolojik yaklaşımlar sergilendi. Göz yumuldu. Arka bahçe gibi görüldü. Netice itibariyle bu durum; çekirdek şehirlerimizin etrafında, sağlıksız, kimliksiz, sosyal donatıları olmayan, güvensiz konutları beraberinde getirdi.

Şehirlerimizin mevcut durumu:

TÜİK verilerine göre;

-Bağımsız birim sayısı: 26.358.585

-Yapı sayısı: 9.554.389

Ruhsatsız ve ruhsata aykırı yapı sayısına ilişkin kesin, doğru, resmi bir rakam ise bulunamamaktadır. Çünkü arsa gözüküyor, üzerinde 10 daire var. Bu yapılar genellikle 2000 öncesine ait. Bilhassa 1950’lerden itibaren başlıyor. Bu yapılar daha çok, dar gelirli insanların yaşadığı yerlerde yoğunlaşmaktadır. Yüksek katlıların çoğu imar ruhsatlarını almış yapılarak olarak gözükmektedir.

Sorunlar şu şekilde sıralanabilir:

Mülkiyet kaynaklı problemler. Birçok semt ve işyerini ilgilendiriyor. Mahkemeler çok uzun sürüyor. Adeta on yıllarca gidiyor. Arsa kendisinin, ruhsat almamış yapılar var. Şartları tuttuğu halde bir sebeple tapusunu veya tapu tahsis belgesini alamayanlar var.

Son büyükşehir yasası çıktıktan sonra mahalleye dönüşen köy ve beldelerde imar aksaklıkları var. Eskiden yapılmış, üretimi devam eden fabrikalar (organize dışında) neredeyse tamamı ruhsatsız bir şekilde üretime devam ediyor. Üretim esnasında, ihtiyaçtan kaynaklanan ilave inşaatlar söz konusu. Aslında ruhsat var ama ilaveler hususunda özensiz davranmış, kaçak oluşumuna düşmüş.

Ruhsatsız yerlerdeki sosyal donatı azlığı şehirleri çekilmez hale getirmektedir. 13-15 milyon bağımsız birim sahibi (ev, işyeri, fabrika) devletle ihtilaflıdır. Ya ceza, ya yakım; ya mahkemelik durumlar söz konusudur.

Fabrika sahipleri, üretim yaptıkları fabrikalarını, bankalara ekonomik bir değer olarak gösterememekte, kredi temin edememektedirler. Kat irtifakı kuramayan hane sahipleri de aynı şekilde; konutlarını ekonomik bir değer olarak kabul ettirememektedir. Belediyeler emlak vergilerini de arsa üzerinden aldığı için çok büyük kayıplar yaşanmaktadır.

İmar Barışı ile; vatandaş kendi rızası ile müracatım yapar. Beyan esastır. Durumunu bildirir. (Çevre ve Şeh. İl müdürlüğüne veya yetkilendirileceğimiz kuruluşlara.) Kendisine yapı kayıt belgesi verilir. Arsa emlak değeri ve yapı yaklaşık maliyeti üzerinden hesaplananbedelin yüzde 3’ü özel hesaba yatırılır. Usûl ve esaslarını yönerge ile belirleyeceğiz. Kat irtifakına geçmek istiyorsa iki misli öder. Elektrik, su ve doğalgaz bağlanır. Yıkım kararları, idari para cezaları düşer. Yapı sahipleri cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edebilirler. Kentsel Dönüşüm için Yapı Kayıt Belgesi alınır. Bu yasa 31.12.2017’ye kadar olan yapılar için geçerlidir.

Akıllı şehircilik için neler yapılmalı? Özlenen mahalle kültürü ile akıllı şehirleri nasıl senkronize etmeliyiz?

Akıl; insanı diğer varlıklardan ayıran en büyük özelliktir. Aklet-mek, düşünmek buradan hareketle inanmak, insanı eşref-i mahlu-kat yapan en önemli sebeptir. Çünkü biz biliriz ki “Aklı olmayanın dinen ve hukuken sorumluluğu da yoktur...”

Yüce kitabımızda pek çok yerde akletmek, düşünmek ve daha iyiye doğru ilerlemek için ayetler geçer. Sıkça akıl vurgulanır. Biz Türk milleti olarak da dinde, kültürde, devlet idaresinde, savaşta ve hemen hemen her konuda akla çok önem veririz. Kültürümüzde de bu böyledir... Akla uygun olan işler hoş görülürken mantık dışındaki işler ise kötü sayılır. Hatta dilimize bu konuda pek çok söz geçmiştir.

“Bu iş akıl karı değil” , “Aklıma hiç yatmadı” deriz...

Cenab-ı Hakk’m verdiği bu müstesna ayrıcalığı her alanda kullanmalıyız. Bilhassa hayat alanımız olan şehirlerimizde... Şehirlerimizi bir mantık çerçevesinde, insanın hayatını kolaylaştıracak şekilde bir “akla büründürmek” gerekiyor. Teknoloji gelişiyor, zaman ilerliyor. Yeni trend Akıllı Şehirler’dir. Peki, nedir akıllı şehir?

Akıllı Şehir dediğimiz hadise kendi kendine yetebilen, dışarıdan herhangi bir müdahaleyi gerektirmeyen, muazzam bir akış ve süreç içerisinde işler.

Akıllı Şehrin pek çok bileşeni vardır;

Akıllı Bina, Akıllı Sağlık, Akıllı Enerji, Akıllı Ulaşım...

İnsanoğlunun hayatına dokunan her konuyu “Akıllı Şehir” kapsamında ilişkilendirebiliriz. Mesela; Akıllı Binada yangın çıkıyor; sistem bunu algılıyor ve önce söndürme aygıtları çalışıyor, alarm durumuna geçiliyor, en yakın itfaiye birimine doğrudan haber gidiyor, elektrikler, sistem tarafından kapatılıyor, asansörler de yine sistem tarafından kullanım dışı bırakılıyor... Kısaca; müdahale ekipleri gelene kadar alınması gereken tedbirler, atılması gereken adımlar akıllı bina sistemleri tarafından gerçekleşiyor.

Yine kalabalık bir bölgeye gittiğinizi düşünün; park yeri sorun... Telefondaki uygulama konumunuza göre sizi en yakın boş park yerine yönlendiriyor. Akıllı Şehirler; bilgi toplumunun hayat alanlarıdır. Temelinde bilginin toplanması, analiz edilmesi ve paylaşılması esası vardır.

Akıllı Şehirler; çevreye en az zarar veren, kendi kendine yetebilen, insanın hayatını kolaylaştıran, enerjiyi en iyi düzeyde kullanan hatta kendi enerjisini üreten şehirlerdir. Akıllı Şehirlerde; çevre kirliliği olmaz. Enerji ve atık israfı minimum düzeydedir. Böylelikle hem hayat kolaylaşır hem de milli ekonomiye katkı sunulur.

Mekândan binaya, sokaktan mahalleye, semtten şehre kadar tüm yapılaşma ve dönüşüm faaliyetleri insan odaklı, kimlikli bir ruh taşımalıdır. Mevcut şehrin tabiatına, iklimine, bitki örtüsüne yani neba-tatma-hayvanatma ve en önemlisi de insanına saygı duyan bir şehirleşme anlayışını geliştirmek durumundayız.

Tanpınar şehri şöyle tanımlar: “Şehir bir terbiyenin ve zevkin etrafında teşekkül eden müşterek bir hayattır.”

O müşterek hayatın içinde herkes ve her şey var.

Yabancı bir seyyah Osmanlı şehirleriyle ilgili çok manidar biranekdot aktarmıştır. Diyor ki;

“Osmanlılarm şehirlerinde gayri müslim mahalleler de vardır. Hür ve özgürce yaşarlar. Ancak hangi mahallenin gayri müslim mahallesi olduğunu anlamanız çok kolaydır. Örnek verecek olursak; girdiğiniz mahallede eğer köpekler size hırçın davranıyorsa, yanma yaklaştığınızda tedirgin oluyorsa bilin ki o mahalle gayri müslim mahallesidir. Köpekler sizden rahatsız olmuyor ve tedirgin olmuyorsa bilin ki o mahalle müslüman mahallesidir. Zira müslümanlar mahallelerindeki köpekleri evlerinin fertlerinden sayarlar, onlara iyi davranırlar. O sebeple müslüman mahallelerinin köpekleri sevecen ve sıcaktır.”

Yine ecdadımız şehre bir bütün olarak bakmış. Mesela Kuş Saray’ları bu medeniyetin bir mahsûlüdür. Zira “yaratılanı severiz yaratandan ötürü” anlayışı hakim olmuştur. Bu noktada Kentsel Tasarım Rehberi’nden bahsetmek gerekiyor.

Malumunuz olduğu üzere Kasım ayında "Şehircilik Şurası Genel Kurulu'1 Sayın Cumhurbaşkanımızın himayeleri ve katılımlarıyla sonuçlandırılmış oldu. Ocak 2017 tarihinde başlayan komisyon çalışmaları 8 Kasım 2017 neticeye kavuştu. 8 Kasım 2017’de Dünya Şehircilik Günü’nde ise Genel Kurul ile kapanışı toplantısını gerçekleştirmiş olduk. Şehircilik Şurası; şehircilikteki en temel sorunların masaya yatırıldığı ve bunlara ilişkin çözüm arayışlarının değerlendirildiği bir çalışma olmuştur.

“Şehircilikte Yeni Vizyon” teması ile düzenlenen Şehircilik Şurası’nm amacı; Türkiye’nin yeni şehirleşme vizyonunu, gelişen ve değişen koşullar çerçevesinde katılımcı bir biçimde belirlemekti. Buradan yola çıkarak Şehircilik Şura’ımızm çalışmalarım dört temel üzerinde kurgulamaya çalıştık. Bunlar;

•    Şehirlerimizde Kimlik, Planlama ve Tasarım,

•    Kentsel Dönüşüm,

•    Şehirleşme, Göç ve Uyum ile

•    Şehirleşmenin Yeni Vizyonunda Yerel Yönetimlerin Rolüdür.

Şuranın ilk somut çıktılarından biri 'Kentsel Tasarım Rehberidir.

Öncelik verdiğimiz konulardan biri "Şehirlerimizde Kimlik ve Kentsel Tasarım’dır." Kentsel Tasarım Rehberleri ile neyi hedefliyoruz? Buradaki temel hedeflerimizden biri daha önce de ifade ettiğimiz gibi: Her şehrin kendi anayasası olacak. Çünkü her şehrin sosyal, kültürel, iktisadi ve coğrafi özellikleri farklıdır. Merkezin biçimine göre değil yerelin ihtiyaç ve durumuna göre şehirlerimiz yönetilmelidir.

Kentsel Tasarım Rehberleri; mekanların kalitesinin artırılmasını, karakterinin ve özgün kimliğinin korunmasını amaçlayan belgelerdir. Yere özgü olarak yapılır. Rastgele bir şehir planlaması değildir. Bir stratejiye dayanan planlama anlayışını bilimsel olarak ortaya koyar.

Biz her şehrin özgün kimliğine uygun kentsel tasarım rehberi nasıl hazırlanır konusunu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak gündemimize aldık. Biliyoruz ki;

-    Her şehrin ve o şehirdeki plan adalarının kendine has coğrafi bir kimliği vardır.

-    İklime dayalı bir kimliği vardır.

-    Tarihe dayalı bir kimliği vardır.

-    Sosyal, ekonomik ve teknolojik değişimlere karşı bir kimliği vardır.

İşte bütün bunlar tek tek değerlendirilerek, her şehrin ve planlanan her bölgenin adeta swot analizi yapılarak şehir planlaması yapılmalıdır. Bunlar o şehrin şehircilik anayasasını ortaya koyan belgeler olacaktır.


Bu anlamda attığımız en somut adımlardan biri “Planlı .klanlar İmar Yönetmeliği’dir. Biz bu yönetmelik ile suiistimallerin önüne geçerken her yerel yönetimin kendi sosyal ve kültürel dokusuna göre şehrini tahzim edebilmesi yönünde bir imkan sağladık.

Bir şehrin insanı olmak o şehrin kaderinde söz sahibi olmak, demektir. Attığımız tüm adımlar; şehirlerimize sahip çıkmak, evlatlarımızın emanetini korumak içindir. Küreselleşmenin etkisi ile beraber dünyadaki ve maalesef ülkemizdeki bütün şehirler birbirine benzemeye başladı. Batı şehirciliğinin gündeminde de bu başlık önemli bir yer tutmaktadır. Onlarda aynı konular üzerinde derin bir muhasebe içindedirler.

Yerel değerlerin kaybolması Batı’da da ciddi rahatsızlık uyandırmaktadır. Bu değerlendirmeler ışığında şehirlerde ifade bulacak olan yerel kimlikleri yeniden canlandırmak durumundayız. Hatta ülkemizin en önemli sorunu olan kentsel dönüşümle şehirlerimizi yenilerken aynı zamanda yerel bir bakış açısı, kültürel dokuya uygun bir mimari ile medeniyetimizin ruhunu şehirlerimize yansıtacağız.

Bu nedenle yeni şehircilik vizyonumuzun temelinde insan var, yerel kimlik değerleri ve bu kimliği her şart altında muhafaza etmek var, geleceğe taşımak var. Bu yükü beraber omuzlayacağız. Ve burada en büyük iş yerel yöneticilere düşüyor.

Ne demiş eskiler: “Baş başa vermeyince taş yerinden oynamaz.” Unutmamak gerekir ki bir şehrin geleceği; oradaki yerel yöneticilerin ve yaşayanlarm ufuklarıyla doğru orantılıdır.

Bu noktada çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve insana en çok faydalı olan teknolojinin bir nimeti olarak görülecek Akıllı Şehirler’in; kültür ve medeniyet birikimimize uygun mekanlar inşa edilmesinde kullanılması gerekiyor. Teknoloji bir amaç değil araçtır. Araçta amaca gidilirken kullanılan bir vasıtadır. Siz bu vasıtayı nasıl planlarsanız, yola çıktığınızda sizi o menzil üzerinden götürür. Biz de; modern dünyanın dayattığı içe kapanık, yüksek binalarda kaybolan, zamanla donuk bir hale bürüyen yapılar yerine; dayanışmayı, paylaşmayı esas alan ve “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” ilkesinin sırrına vakıf olunan bir mahalle konsepti ile Akıllı Şehirler inşa etmeyi planlıyoruz. Tabi bu uzun vadeli bir hedeftir. Ama unutmayalım; ameller ve hedefler niyete göre belirlenir.

Özellikle konut inşaatında yerli malzeme kullanılmasının teşvik edilmesine yönelik düzenleme var mı?

İnşaat sektörü alt sektörlerle beraber 250 iş koluna kadar artıyor. Ev eşyası, ihtiyaçlar vs. derken 100 milyar lira daha burada harcanacak. Ayrıca yerli malını teşvik için de planımız var. Yüzde 100 yerli malı kullananlara her türlü öncelik sağlanacak. Ekonomiye yıllık katkısı ise en az 300 milyar lira olacaktır.

Rakamsal olarak hesapladığınızda yüzde 6.9 gibi bir istihdam artışı ve kaynağı sağlanacak. Bir taraftan da inşaat sektörünün gelişmesi için elimizden geleni yapıyoruz. İnşaat sektörünü ekonomimizin lokomotifidir. 350-400 sektörü doğrudan etkiliyor.

İnşaat sektörünün bir diğer özelliği de, tarımdan sonra en yüksek istihdamı sağlamasıdır. Sektörün istihdama katkısı yaklaşık yüzde 15 oranındadır.

Müteahhitlerimiz, yurt dışındaki müteahhitlik hizmetlerinde son 10 yılda 220 milyar $ üzerinde taahhüt üstlenmiştir. 102 ülkede iş yapan müteahhitlerimiz bu alanda dünya sıralamasında ikinci olmuştur.

Gururla ifade ediyorum. Dünyanın en büyük 250 uluslararası inşaat firması arasında 42 firmamız bulunmakta ve bu kulvarda da Çin’den sonra 2. sırada yer almaktayız.


Geri Dön