Serkan Akın: Umutlu olmalıyız!
Yenisöz Gazetesi yazarlarından Mimar Serkan Akın bugün köşesinde Doğu Ekspresinde yaptığı yolculuk sırasında kaleme aldığı "Umutlu olmalıyız" başlıklı yazısına yer verdi. İşte yazının detayları...
Kars'tan bindiğim Doğu Ekspresinde iki gün önce gezdiğim Ani Harabelerinin etkisi altında ve kar manzaralı penceremden etrafı seyrederek bu yazıyı yazıyorum.
Tam 22 kral ya da devletin egemenliği altına girmiş ve neolitik çağdan itibaren yerleşim yeri olmuş ve önemini kaybedene kadar İpek Yolunun en önemli durak yerlerinden biri olarak tarihteki yerini almış Ani Şehrinin bize söyleyecek çok sözü var.
Kuzeyi surlarla çevrili ve diğer yönleri kanyonlarla doğal olarak korunan şehir onlarca kez işgal edilmiş ve yönetimi el değiştirmiş. Muhkem duvarları olmasına rağmen hiçbir medeniyet kalıcı olarak varlığını sürdürememiş.
Ancak yine de günümüze kadar ayakta kalmış ve arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmayı bekleyen birçok eser ve sır ilgililerini beklemekte.
Sultan Alparslan'ın 1064 yılında Ani Şehrini fethedince fethin nişanesi olarak camiye çevirdiği yapı, Ani kralı Sembat'ın 987 yılında inşasına başladığı ve 1010 yılında Mimar Tridat Mendet tarafından tamamlanabilen eski katedraldir.
Ana kubbesi ve mihrabı hariç diğer tarafları hala ayakta olan yapı dört fil ayak üzerine oturmuş klasik bir plan şemasındadır.
Aynı şekilde Manuçehr Camisi de fetihten sonra Ulu Cami olarak ve eğimli bir arazide bulunduğu için fevkani olarak tasarlanmış Sultan Alparslan'ın emiri Ebu'l Manuçehr tarafından 1071-1072 yılları arasında inşa ettirilmiştir. Anadolu'da Büyük Selçuklu mimarisine bağlanan ilk cami olan bu yapı inşa tarihi itibarıyla da çok büyük önem arz etmektedir.
En son 1877-1918 yılları arasında Rus işgali altında kalmış Ani şehri o günden günümüze kadar ülkemiz toprakları içindedir ve inşallah kıyamete kadar da böyle devam edecektir.
Sınırın ötesinde Ermenistan bulunmakta olup Anadolu'ya giriş kapılarından biri olan Ani şehrinin elimizde olması bağımsızlık mücadelesi verdiğimiz bugünlerde tarihi misyonumuz açısından önemli bir nirengi noktasıdır.
Atamız Âdem AS'ın Kâbe'yi inşasıyla başlayan insanlık serüveni hayatın ve umudun başlangıcıdır. Atamız Nuh AS'ın gemiyi inşa etmesiyle devam eden süreç ise tufandan kurtuluşumuz için bir umut ve yeni bir başlangıçtır.
Atamız İbrahim AS'ın Kâbe'yi yeniden inşası ise yok oluştan ve küllerimizden yeniden doğuşu ifade eder. Aynı zamanda insanlık adına unutulan ne varsa kavram, kelime, teknik, alet ve bunlara dair her şeyin yeniden ihyası gerçekleşir bu dönemde.
Sonra Süleyman AS döneminde insanlık tekniğin zirvesine ulaşır. Atamız Süleyman AS ona verilen bilgi ile her şeye hükmeder. En güzel yapıları inşa eder.
Sonra Yakup ve Yusuf AS dönemi. Yusuf AS önce kuyudan ve hapisten kurtulur ve sonra Mısır'a vezir olur. Sonra sarayda Musa AS yetişir ve Firavunlara başkaldırır. Köle halkını umutla Mısır'dan çıkarır. Önüne Kızıldeniz çıkar ama yarılır Kızıldeniz. Sonra çölde 40 yıl. Arınmak ve ihya olmak için.
Sonra İsa AS gelir. Roma'ya başkaldırır.
En son Hz. Muhammed SAV ve İslamiyet. İnsanlığın son ve kesin kurtuluşu için. Adaleti ve merhameti inşa eder.
Tüm peygamberler zulme karşı çıkmış ve medeniyet inşa etmiştir.
Hz. Âdem AS şeytana karşılık tüm insani erdemi inşa etmiştir Kâbe üzerinden
Hz. Nuh AS isyana karşılık gemiyi inşa etmiştir arınmak için tufana karşı
Hz. İbrahim AS Kâbe'yi ve tüm bilgiyi yeniden inşa etmiştir. Putlara karşı.
Hz. Yusuf AS adaleti ve hayâyı inşa etmiştir Zalimlere karşı.
Hz. Musa AS özgürlüğü inşa etmiştir Firavunlara ve piramitlere karşı
Hz. İsa AS ifrata ve tefrite karşı orta yolu inşa eder Roma'ya karşı
Hz. Muhammed SAV insanlığın kurtuluşu için putları yıkmış ve Medine'yi inşa etmiştir. Adalet, merhamet ve barış için.
İster peygamberler örneğinden alalım isterse de 22 kez el değiştirmiş Ani örneğinden. Umudumuz olduğu müddetçe, ideallerimiz yani mefkûremiz olduğu müddetçe, hakkın yanında batıla karşı durmak irademiz olduğu müddetçe, imanımız olduğu müddetçe başarıya ulaşacağız inşallah.
Bundan yüz yıl önce Sarıkamış'ta şehit olan on binlerce vatan evladını da burada anmadan geçmemeliyiz. İlayı Kelimatullah için canlarını feda eden yiğitler.
İşte bu yüzden kadîm bilgiyi, peygamberler ilmini, geleneksel tekniği öğrenerek, yaşayarak ve kullanarak kurtuluşa erebiliriz.
Yoksa şeytani küreselciler insanlık tarihi boyunca dönem dönem güçlü oldular ama insanlığı, tevhidi ve İslam'ı yok edemediler.
Bu sefer de başaramayacaklar.