Sektörel

Ev sahibi olmak zorlaştı!

Mimar Serkan Akın, "Evlerimiz taştan, topraktan ve tahtadan çok kolay ve basit bir şekilde olabilecekken betondan, faizli ve haram yollardan ulaşılması imkânsız hale getirilmiştir." diyor..

Yenisöz Gazetesi köşe yazarlarından Serkan Akın köşesinde "Taş tahta toprak" başlıklı yazısına yer verdi. İşte yazının detayları...

Mesele barınmak, bir dam ve etrafı çevrili mekân oluşturmak, içine girmek, sığınmak, korunmak, ıslanmamak ya da üşümemek.

Mahrem anlarımızı gizlemek, en savunmasız olduğumuz anlarda huzur bulmaya çalışıp sakin olmak.

Ev kurmak ve evlenmek.

Hani iki gönül bir olunca dünyalar bizim oluyor ya.

Âdem atamızla Havva anamız da Arafat'ta buluştuktan sonra önce nikâh kıydılar aralarında.

Sonra Mekke'de Mesfele denilen bölgeye geldiler, kendilerine gayb âleminde gösterilen ve tüm melekût âleminin etrafında tavaf ettiği noktaya.

Kâbe'yi inşa etmek için.

Yani yeryüzündeki ilk binayı.

Kendilerine gayb âleminde öğretilen kelimeler sayesinde.

O kelimeler sayesinde tüm beşerlerden ayrıldığımız ve tüm yaratılmışların en şereflisi olduğumuz bildirilmişti bize.

Ve yeryüzünü imar etme görevi verildi eşref-i mahlûkat olan bizlere, atamız Âdem'e.

Atamız Âdem ilk defa taşları üst üste koyandır yeryüzünde.

Sonra da ağaçları üst üste dizen.

Kelimeleri doğru anlayınca iş kolay aslında.

Taşları üst üste koymanın ve ağaçları üst üste çakmanın ilmi bize öğretildi.

Düzlük, diklik, terazi

Yani mastar, gönye ve şakül.

Zaten yeryüzünde milyarlarca ton taş bir hesap üzerine üst üste duruyor ve dünyamızı oluşturuyor.

Milyarlarca litre su yeryüzünde terazide duruyor, teraziye gelmek için de sünnetullah. çerçevesinde nehirleri, gölleri ve denizleri oluşturuyor.

Milyarlarca metreküp toprak yeryüzünü kaplamış, bir örtü şeklinde yayılmış, hamur gibi, merhem gibi, bizi biz yapan, bizden bir parça, aslında biz ondan bir parça.

Trilyonlarca ağaç ise aynı insan gibi dimdik ayakta ve topraktan gökyüzüne yükseliyor, kendisine verilen birçok görevi icra ediyor sürekli.

İnsanoğluna yaşanılası bir dünya hazırlayan Yüce Rabbimiz yine bu uğurda yarattığı ve faydalı olsun diye yeryüzüne yaydığı bu şeyleri kullanmak ve işlemek için gerekli kavram, bilgi, alet ve yöntemleri de öğreterek atamız Âdem AS'ı yeryüzüne gönderdi.

O yüzden tüm bilgilerin ve mesleklerin piri olarak dünyaya inen Âdem atamız en başından itibaren doğal, normal ve kolay bir şekilde yeryüzündeki her şeyi kendi faydasına işleme bilgisiyle davrandı.

Mekke şehri, emin belde olan ve her tarafı granit taşıyla kaplı olan bir bölgedir.

Dolayısıyla yeryüzündeki ilk bina yani Kâbe de bu granit taşlarından inşa edildi.

İnsanlık, daha sonraları derin bir zillete düşünce, büyük bir tufanla helak olmadan önce Nuh AS ona öğretilen tekniklerle tüm hayvanat ve nebatat ile inanan tüm insanların içine sığacağı, belki demirden, belki ağaçtan bir gemi yaptı ve hepsini tufandan kurtardı.

Uluğ peygamber Hz. İbrahim atamız da unutulan inşa tekniklerini ve birçok bilgiyi ihya eden bir peygamber olarak Kâbe'yi yeniden inşa etti.

Aynı şekilde Hz. Süleyman AS Sebe Melikesi Belkıs'ın gördüğünde hayran kaldığı sarayı kadîm bilgi ve teknikle inşa etti.  

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed AS da Medine'ye hicret edince ilk mescid olarak, duvarları kerpiçten, tavanının bir kısmı hurma dallarıyla örtülü bir bina inşa etti.

Tüm bu bilgilerden anlıyoruz ki yeryüzünü imar etme görevi eşref-i mahlûkat ve yeryüzünün halifesi olarak insanlığın en önemli vazifelerindendir.

Ancak bu vazifeyi yerine getirirken yaratılış, sünnetullah, gelenek, kadîm bilgi, peygamberler sünneti ve peygamberler ilmi, yerel malzeme ve yerel teknik, örfi bilgi gibi kavram ve bilgilerden faydalanarak; doğaya, insanlığa, iklime, ihtiyaca, doğru gerçeklere, İslam'a, kul hakkına, helal ve haram sınırlarına göre davranmalıyız.

Yeryüzü geniş, kaynaklar boldur.

Taş da, toprak da, ağaç da, su da yeterince vardır.

Kadîm bilgi ve gelenek kaybolmamak için direnmekte, insanlığın umudu olarak bir kenarda beklemektedir.

İnsanlık, şeytani küreselcilerin tüm doğal dengeyi yok etmek için bir plan çerçevesinde yürüttükleri faaliyetler yüzünden inim inim acı çekmektedir.

Doğa yok olmakta, hayvanat ve nebatat fesat eylemlerle ebterleşmektedir.

Önümüzdeki çok kısa süreler içinde doğal ve geleneksel tüm yaşam formları ve sistemleri yok olmanın eşiğindedir.

İnsanlık, daha çok kazanmak ve biriktirmek adına birbirine zulmetmekte, aslında yaratılış itibarıyla çok kolaylaştırılmış ve basitleştirilmiş insani eylemler saçma ve yanlış bir şekilde ulaşılamaz hale getirilmiştir.

Evlerimiz taştan, topraktan ve tahtadan çok kolay ve basit bir şekilde olabilecekken betondan, faizli ve haram yollardan ulaşılması imkânsız hale getirilmiştir.

Gıdalarımız; buğday, su, et, süt, yumurta, sebzeler ve meyveler herkesin çok kolay ve rahat bir şekilde üretebileceği ve tüketebileceği bir durumdan suni, paketlenmiş, raflarda bozulmasın diye ilaçlanmış bir hale getirilmiştir.

Ulaşım ve iletişim araçlarımız bizi birbirimizden koparmıştır.

Taşları üst üste koyma, tahtaları üst üste çakma, toprağı ekip biçme bilgisi ile atları, eşekleri, inekleri, koyunları ve tavukları, eğeri, semeri, hamudu, buğdayı, arpayı ve yulafı iyi saklayalım.

Elinizdeki çekicin, çivinin, testerenin, kerpetenin, anahtarın, kazmanın ve küreğin kıymetini bilin.

İleride çok lazım olacak çok.