Kentsel dönüşümde riskli binalar güçlendirilebilir!
Kentsel dönüşüm uygulamalarının önemli bir bölümü giderek rantı yüksek alanlarda “gayrimenkul geliştirme” işlerine evrildi. Halbuki riskli alan ilan edilen planlı alanlardaki çok sayıda bina bugüne kadar güçlendirilebilirdi.
Afet riskli alanlarda sorunlu yapıların hasarlarını azaltmak için koşullara bağlı olarak yenileme, iyileştirme veya yıkıp yeniden inşa uygulamaları yapılır.
17 Ağustos 1999 depreminden 13 yıl sonra, 16 Mayıs 2012’de 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” TBMM’den alelacele çıkarıldı. Bu kanun halk arasında “Kentsel Dönüşüm Kanunu” olarak anılmaktadır. Teknik, sosyal ve hukuki argümanlarındaki sorunlar nedeniyle kanun çok sayıda eleştiri aldı ve bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Kentsel dönüşüm uygulamalarının önemli bir bölümü giderek rantı yüksek alanlarda “gayrimenkul geliştirme” işlerine evrildi. Dönüşüm alanlarındaki uygulamalar “yık-yap” olarak yoğunlaşırken “rantı cezbedici olmayan güçlendirme” yoluyla deprem güvenli yapılaşma dönüşümü itibarsızlaştı.
Halbuki riskli alan ilan edilen planlı alanlardaki çok sayıda bina bugüne kadar güçlendirme yoluyla yapılıp deprem riskleri azaltılabilirdi ve insanlar depremde güvenli yaşama kavuşabilirdi.
Yık-yap
Bakanlık veya yerel yönetimler yapılaşmış alanlarda binaların hangilerinin güçlendirilerek, hangilerinin yık-yap yoluyla dönüşüm yapılacağını birkaç ilçe dışında belirlemediler. Güçlendirme yoluyla binaları depreme dirençli duruma getirme konusunda halkı bilgilendirip teşvik etmediler. Birkaç müteahhit ve akademisyen dışında kimse bina güçlendirmesinin depreme dayanıklı yapılar üreteceğini anlatmadı. Medya bu konuya sağır kaldı ve halkı bu konuya yönlendirmedi.
Eski deprem yönetmeliklerine uygun yapılmış çok sayıda bina, bilimsel yollarla geliştirilen teknik ve malzemeler (Örn. Karbon Elyaf) kullanılarak yapılan güçlendirmeyle depreme dayanıklı duruma getirilebilmektedir. Bu tür binaların sayısı oldukça fazladır. Binalar depreme dayanıklılık kazanırken, uygulama hızlı ve düşük maliyetli yapılmaktadır. Örneğin 4-5 katlı bir yapıda daire başı maliyet metrekare başına 250-500 TL arasında olmakta, güçlendirme işlemi en fazla 4 ay sürmektedir.
Özendirme yok
Bazen maliklerin evlerini boşaltmasına gerek bile kalmamaktadır. Hak sahibinin payına düşen metrekare azalmamaktadır. Mahalle yapısı korunmaktadır. Mevcut bahçeler ve ağaçlar yok olmamaktadır. Toz, gürültü, moloz ve kamyon trafiği kirliliği en aza inmektedir. Ancak ne yazık ki, 6306 sayılı kanun güçlendirmeyi özendirmemektedir. Kanunda güçlendirme sözcüğünün geçtiği tek cümle 6. maddenin 8. fıkrasında hak sahibine verilecek güçlendirme kredisi ile ilgilidir. Maddede “Riskli alan ve rezerv yapı alanı dışında olup da bu Kanunun öngördüğü amaçlar bakımından güçlendirilebileceği teknik olarak tespit edilen yapılar için...” denilerek riskli alanlardaki yapıların güçlendirilmesi devre dışı bırakılmıştır.
Karar alma çoğunluğu
Riskli alan dışındaki riskli binalarda güçlendirme yapmak isteyenlerle ilgili olarak kanunda unuttukları bir şey de, hak sahiplerinin karar alma çoğunluğu hakkındaydı. İlgili yönetmelikte üçüncü kez değişiklik yaparak, güçlendirme uygulamasında hak sahipleri tarafından kullanılamayan 2/3 karar çoğunluğu uygulamasını Kat Mülkiyeti Kanunu’ndaki 4/5 çoğunluğu kararına bağladılar. Ancak, bu değişiklik sırasında da riskli alan ve rezerv yapı alanı içerisindeki binaların güçlendirme uygulamalarının önünün açılmasını bilerek sağlamadılar.
Sonuç olarak, deprem için riskli alan ilan edilen alanlarda kanundaki kısıtlamadan dolayı güçlendirme yapılamamasının yanı sıra riskli alan dışındaki yerlerde de yeteri kadar teşvik edilmediğinden itibar kazanamamıştır.
Acemice ve aceleyle yapılan 6306 sayılı kanun ve yamalı bohça yönetmeliklerle yapılacak kentsel dönüşüm uygulamaları arzulanan sonuçları vermeyecek, deprem ve diğer afet riskleri hızla azaltılamayacaktır. Şimdilerde, Türkiye’de riskli alan ilan edilmeyen alanlar dahil, kentsel dönüşüm işleri yık-yap olarak sürdürülmektedir. Halkımızda bu işin ancak böyle yapılacağı algısı oluşmuştur. Bu süreçte çeşitli imar tadilatları ile yükseklikler ve yoğunluklar artmakta, rantı yüksek yerlerde uygulamalar kentsel dönüşümden öte piyasa işlerine dönüşmektedir.
Cumhuriyet/Prof. Dr. HALUK EYİDOĞAN