Verilerle Kanal İstanbul!
Son dönemde Kanal İstanbul projesi sık sık gündeme geliyor. Peki Kanal İstanbul projesine ilişkin güncel veriler neler? Projeyle ilgili hangi konular tartışılıyor? İşte detaylar...
Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Prof. Dr. Kaya Özgen, bugünkü köşesinde Kanal İstanbul projesini kaleme aldı.
İşte Prof. Dr. Kaya Özgen'in 'Verilerle Kanal İstanbul' başlıklı yazısı...
Son dönemde Kanal İstanbul projesi sık sık gündeme geliyor. Ortada kanal bulunmuyorken Ulaştırma ve Altyapı Bakanı haziranda ilk köprünün (tamamı 6 köprü imiş) inşasına başlanacağını duyurdu. Bir taraftan sonu belli olmayan salgına diğer yandan da yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen Kanal İstanbul konusunda ısrar bırakılmıyor.
Bu konu çok önemli ve sadece İstanbul’u değil, başta Trakya olacak şekilde Türkiye'nin geleceğini ilgilendiriyor. Bu kapsamda ilginç bir durum bulunuyor, şehrin belediye başkanı olayın dışında yer alıyor. Böylesine önem arz eden bir konu tartışmaya açılmıyor. Halbuki projenin ulusal hatta uluslararası çalıştaylar yapılarak bilimadamlarıyla tartışılması gerekli.
Projeyle şehrin Avrupa yakası Trakya’dan ayrılacak. Bu, geri dönüşü olmayan, tartışılması, araştırılması gereken bir hareket. Bu kapsamda kanal güzergâhındaki barajların yok olmasına ek olarak, bölgedeki yeraltı sularının/dengesinin de ne olacağı belli değil. Hala şehin su gereksiniminin yağacak yağmurlara bağlı olduğu ve de kentin su fakiri olduğu dikkate alındığında konunun önemi artıyor. Buna karşın Trakya’da yeni barajlar ifade ediliyor.
SAYISAL VERİLER
Açıklanan verilere göre; Kanal İstanbul projesi için 25 metre derinlik, 250 metre genişlik yapılacak. Kazıya başlandığında çukurun, yapılaşma ilkeleri kapsamında daha derin ve geniş açılması gerekli. Bu 30 metre derinlikte ve 300 metre genişliğinde bir kazı olacak anlamına gelir. Kanalın uzunluğu da yaklaşık 40 kilometre olacağına göre; 360 milyon metreküplük büyük bir kazı yapılacak. Kazılan zeminin serbest hacminin yüzde 20 civarında yüzseldiği de göz önüne alınırsa 432 milyon metreküplük bir dolgu oluşuyor. Dolgunun metreküp birim hacim ağırlığı 2 ton olduğuna göre 864 milyon tonluk bir kazı ve nakliye yapılması gerekli.
Aynı unsurlar Kanal İstanbul projesi için dökülmesi gerekli olan betonarme betonunda da geçerli. Kanal yüzeylerinin en azından 1.5 metre kalınlıkla yapılacağı öngörülürse, 18 milyon metreküp betonarme betonunun dökülmesi gerekli oluyor. İstanbul çevresinde bu kapasite bulunmuyor. Şehirde beton için malzeme üreten tüm taş ocakları buraya yönlendirilse dahi yeterli olmaz. Bu sebeple meydana gelecek büyük açığın kapatılması amacıyla Trakya yöresine yönelim olacak.
Kanaldan çıkacak kazıyla Marmara Denizi’nde ada yapılacağı da belirtiliyor. Bu da o kadar basitçe yapılamayacaktır. Çıkan kazı doğrudan denize dökülemez. Hele de tabandan çıkacak zeminin balçık kıvamına sahip olduğu göz önünde bulundurulursa, altta/deniz tabanında kalın bir kaya dolgu tabakası oluşturulması gerkeli. Bu da ayrıca başlı başına bir maliyet oluyor. Üstelik Marmara Denizi’nin alarm verdiği de belli. Bu tür dolgu ve benzeri müdahaleler daha büyük problemler yaratabilir.
DİĞER SORUNLAR
Kanal İstanbul projesinin güzergahında 350 milyon metrekarelik (350 bin dönüm) bir tarım alanının yok olacağı ileri sürülüyor. elediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun son derece pratik bir tavsiyesi bulunuyor, “Bu alanları bize satın” önersini yapıyor.
Yapım sürecinde kullanılması şart olan ağır tonajlı vasıtalar, geçtikleri güzergâhlarda/yollarda ağır tahribata neden oluyor. Dahası uzun yıllara yayılması zorunlu yapım söneminde şehir halkının yaşayacağı problemler de hesaplanmalı. Bunlara ilave olarak kent nüfusuna ekleneceği ifade edilen 500 binlik nüfusun da ayrıca değerlendirilmeye alınması gerekli.
Açılacak kanaldaki su akışının araştırılması da bir diğer koşullardan. Aynı zamanda kanal tabanında akıntılarla birikmesi olası olan kum tabakalarının oluşumu araştırılmalı.
Bütün bunlar kapsamında kanalın, telaffuz edilen bütçe ile tamamlanması da pek mümkün görünmüyor.
Konunun Montrö Boğazlar Sözleşmesi kapsamında da yoğun şekilde tartışmalara neden olduğu fakat göz ardı edildiği görülüyor. Dahası konuyla ilgili yapılan iyi niyetli uyarılar da tartışma/eleştiri yaratıyor.