26 / 07 / 2024

Gökdelenler ve rezidanslar değişim belirtileridir!

Gökdelenler ve rezidanslar değişim belirtileridir!

Milli Gazete köşe yazarı olan Mustafa Yıldırım bugünkü yazısında Türkiye'nin yaşadığı dönüşüm ve gelişimi anlattı. İşte Yıldırım'ın o yazısı...


SENTEZ MEKANİK 10. YIL DÖNÜMÜNÜ KUTLADI!


İnsan doğar, belli bir süre yaşar hatta gücünün zirvesine ulaşır, daha sonra gelişimi durur ve nihayetinde ömrünü tamamlar. Devletler de insan gibidir. Devletlerin de belli bir süre ömrü olur ve bir gün tarihin tozlu raflarında yerini almak üzere insanlık âleminden yitip giderler. 


Osmanlı'yı misal olarak alalım. 200 çadırdan müteşekkil bir oba iken zaman içerisinde koskoca bir cihan devleti haline gelmiş ve gücünün zirvesindeyken dünyaya hükmetmişti. Zamanla önce duraklamaya sonra da gerilemeye başlayan o koca devlet şimdi tarih kitaplarında yerini aldı. 


Osmanlı'nın en güçlü olduğu zamanlar aynı zamanda müreffeh bir hayatın da yaşandığı zamanlardır. Tarihe "Lale Devri" olarak geçen 1718 - 30 yılları arasındaki bu devirde özellikle sanat, edebiyat ve sayfiye yeri olarak Sadabat öne çıkmıştır. 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça anlaşmasıyla başlayan devir 1730'daki Patrona Halil ayaklanması ile sona ermiştir. Osmanlı'nın özellikle sanat ve edebiyatta zirve noktası diyebileceğimiz bu dönemde "zevk ve sefa" baş tacı edilmiş ve özellikle yapılan yalılar, binalar dillere destan olmuştur. Bu bir anlamda dönüşümün ve değişimin de başlangıcı olmuştu. 


Sonrası malum! Osmanlı zaman içerisinde gücünü yitirmiş, girdiği savaşları kaybetmiş ve çöküşü ne yazık ki kaçınılmaz olmuştu. Çöküşünde o devrin gençleri olan "İttihat ve Terakki Partisi"nin rolü inkâr edilemez boyuttadır. II. Abdülhamid'e karşı gelişen bir hareket iken zaman içerisinde güçlenmiş ve Osmanlı yönetiminde söz sahibi hale gelmiş. Hatta başta padişah olsa da belki de ülkeyi tek başına yönetmiştir. Ama maalesef başarısızlıkları yüzünden de devletin yıkılışında etkili olmuşlardır. 


Osmanlı'nın yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana cihan devleti olamadı. Pek çok sıkıntı yaşadı. Hâlâ bu sıkıntıları atlattığını söyleyemeyiz. Her ne kadar bizler güçlü devlet olduğumuza inansak da dünyanın bundan haberi olmadığından olsa gerek ne yazık ki özellikle yakın bölgemizde bize rağmen pek çok gelişme olmakta ve biz maalesef buna genelde seyirci kalmaktayız. Dışarıda bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktayken içeride de durum pek farklı sayılmaz. 


Son yıllarda özellikle büyük şehirlerimizdeki yapılaşmanın önüne geçilemiyor. Göğe doğru uzanan binalar bir heyula gibi görünüyor. İstanbul'un silueti de değişmeye başladı artık. 


AVM'ler, gökdelenler, rezidanslar, siteler... Bütün bunlar bir değişimin ve dönüşümün belirtileridir elbette. Artık İstanbul denilince akla camileri, sarayları gelmiyor. Tower, plaza, recidence gibi isimler alan bu binaların adları da kendileri gibi toplumumuza yabancı duruyor nedense. Üstelik oldukça pahalı olan bu binalarda oturmak hayli külfetli bir iş! Sadece aidat ücreti bile pek çok ailenin bir aylık geçim rakamından yüksek. Koca koca binalar gelişmişliğin ve müreffeh bir yaşamın da belirtisi aynı zamanda. Bir yanda derme çatma bir gecekondunun olduğu bir semtte hemen yakınında çok katlı bir binanın olması ayrıca da çok manidar bence. Sosyal dengenin bu kadar bozulması pek hayra alamet değil aslında. Zira bir yanda geçimini kıt kanaat kazanan büyük bir kesim diğer yanda ise hemen bu kesimin yanı başında bulunan yaşantısı ve dünyası ayrı bir topluluk. 


Sosyal değişimin bir başka boyutu da gittikçe artan lüks tüketimimiz. Arabalardan cep telefonlarına, mutfakta kullanılan malzemeden günlük tükettiğimiz gıdaya varıncaya değin pek çok şeyi ithal eder olduk. Yerli üretim diye sahiplendiklerimiz de ya küresel sermayenin ürettiği mamul ya da yabancı ortağı olan bir kuruluşumuz. Ülkemizin milyarlarca doları her sene dış ülkelere akarken hiç birimiz işin sonunun nereye varacağı konusunda kafa yormak istemiyoruz. 


Geçmiş ibret alınması için öğretilir bizlere. Biraz düşündüğümüz zaman geçmişte yaşanan pek çok şeyin günümüzde de yaşandığının farkına varabiliyor insan. Acaba günümüzde yaşanan bu durum tarihte hangi devri çağrıştırıyor zihnimizde ne dersiniz? 



Mustafa YILDIRIM/Milli Gazete 


Geri Dön